Kapadokya gezimize geçen hafta kaldığımız yerden devam edelim isterseniz.
Bu arada şunu da söyleyeyim, Kapadokya bölgesi öyle bir iki günde gezilecek yer değil. Bence bir hafta bile az bu bölgeye. Eğer Kapadokya'nın ıcığını cıcığını çıkaracağım derseniz on gün ayırmanız şart! Yanlış okumadınız tam on gün... Nerede kalmıştık?
Perissia'da sabahın köründe (beşte) uyandırıldık. Ne mi oluyor? Balona biniyoruz baloona...
Balona binmek işkence mi?
Ürgüp'e gelinir balona binilmez mi? 'Şu ölümlü dünyada hiçbir şeyi kaçırmamamız lazım' düşüncesiyle 'Atın ölümü arpadan olsun' dedik, balon macerasını yaşamaya karar verdik.
Ecmel önce şöyle bir gitti geldi ama sonra tırsmaktan vazgeçip o da 'evet' kararını verdi.
Küçük bir ayrıntı var. Eğer bağımsız olarak balona binerseniz ücret 230 dolar. Grup olarak ise 130 dolara kadar inen ücretlerle bu işi yapabiliyorsunuz.
Diğer bir ayrıntı ise kalkış saati. Sabahın ayazında, saat beşte uyanıp, balona bineceğim diye yollara düşmek zorundasınız.
Rüzgar ancak o zaman kalkışa uygun oluyormuş. Yoksa kimsenin balon meraklılarına işkence yapacağım diye bir derdi yok!
Beşte uyandığınız yetmiyor, bir de balonun hazırlandığı yere tıngır mıngır minibüsle gitmek var. İşkence mi? Değil. Bu bölgedeki birbirinden ilginç kaya örtüsüyle günün her saatinde, ışığın her farklı yansımasında yüzleşmek heyecan veriyor insana.
Hele balon... Müthiş bir heyecan. Daha önce böyle bir duygu yaşamamıştım. 1500 metreye kadar çıkıp, Ürgüp'e, peribacalarına, yukardan bakmak ayrı bir zevk. Vadi içlerinde kaybolmak sonra birden yükselip, bir kayayı aşmak başka bir zevk.
Kayalar sanki yüzünü yalıyor insanın. Uzaklara, taaa uzaklara bakınca insanın içini tanımsız bir duygu kaplıyor. Bu duyguyu anlamak için... Beni daha fazla uğraştırmayın işte! Gidin Kapadokya bölgesine, binin Balloon'a. Yukarılara çıkınca da balona püskürtülen gazın sesinden ve yüzünüzü yalayan propan gazının sıcaklığından ürkmeyin. Usul usul keyfini çıkarın Balloon'un.
SaVAŞ VE SARS TURİSTİ KAÇIRDI
Balondan indik, kahvaltımızı edip yine yollara koyulduk. İlk hedef Kaymaklı yeraltı şehri. Rehberimiz Edip, otobüsümüz Kaymaklı'ya doğru yer alırken sürekli anlatıyor. Biz de birbirinden nefis kaya figürlerini izlerken bir yandan onu dinliyoruz.
Edip, 'Savaştan önce çok turist gelirdi' diyor. Bir de SARS nedeniyle kırılmış turistin beli. Daha çok Japon turistler, daha sonra Amerikalılar çok ilgilenirlermiş bu bölgeyle. Clinton bölgeyi ziyaret ettikten sonra gelen turist sayısı sekize katlanmış. Savaştan sonra Bush gelseymiş var ya... Bölge ihya olurmuş. Ama kızmış bize Bush, olan Kapadokya halkına olmuş.
Neyse ki Asmalı Konak'a yüz sürmeye gelen yerli turistler yaraları sarıyormuş. Birbuçuk milyon yerli turist akıyormuş Asmalı Konak'ı görmeye. Ama yerli halk bundan çok mutlu değilmiş. Asmalı Konak'la 'meşhur' olmayı biraz onur kırıcı buluyorlarmış. 'Bu kayalar yüzyıllardır burada, Asmalı Konak'la varolmadık ki!' diye düşünüyorlarmış.
Kaymaklı'ya inmek yürek ister!
Edip anlata dursun, ben bu arada Asmalı Konak'a tapınmak için gitmediğimi belirteyim. Bu diziden nefret eden (!) Ecmel ve büyük himini, istemeye istemeye, söylene söylene gittiler ve Asmalı Konak'ın çevresinde bir tur attılar. Film çekimleri olduğu için içeri girememişler, avluyu görmek için tırmanıp, şöyle bir tepeden bakmışlar içeriye. İstemeye istemeye... Söylene söylene...
Söylediklerine göre Asmalı Konak'ın önü panayır yeri gibi imiş. Daha çok Ankara'da 'Hacı Bayram Camii'nin önüne benziyormuş. 'Türbe olmuş, türbe' dedi Ecmel ve ekledi: 'Biz niye böyleyiz ya.'
Bir saat sonra Kaymaklı'ya geldik. Edip kalp hastalığı, astımı, kapalı yer korkusu olanları uyardı, onlar yeraltına inmediler. Yeraltına inince anladım ki, Edip haklı! 7’nci ve 9'uncu yüzyılda kazıldığı sanılıyor bu yer altı şehrinin. Daracık tünel boyunca, kafaları sakına sakına dört kat indik. Yatak odaları, mahzenler, tapınaklar gördük. Daha doğrusu biz bir şey görmedik. Tünel boyunca odacıklar var. Bize 'burası yatak odası' dediler biz de hayal ettik. Belki orası tuvalet kim biliyor!
Her katı indikçe biraz daha daral geldi. Neyse ki beş kattan aşağıya izin verilmiyormuş. Daha fazla dayanamayacaktım. Yukarı çıkınca yeri öpesim geldi.
Yerliye yüzde elli indir yabancıyı kazıkla!
Kaymaklı'dan çıkıp Ürgüp Açık Hava Müzesi'ni gezdik, Avanos'a gidip Sırça El Sanatları merkezinde çanak çömlek yapımı izledik.
Sırça bir aile kuruluşu... Turist ağırlama işini de bir 'show'a dönüştürmüşler kutlamak lazım. Kapadokya'da gezdiğimiz her yer gibi burası da bir kayanın içine konuşlanmış, serin bir yer. Bazen çok serin, dikkat etmek gerekiyor.
Sırça'da sıradan, sürümden kazanmak isteyen turist işleri de var, el emeği göz nuru vazolar, tabaklar da... Bazı işler gerçekten harika.
'Turist turu' bittikten sonra bizi satış bölümüne aldılar ve 'Şimdi burayı gezin, almak istediğiniz her şey % 50 indirimli' dediler. Sevindik. Gezdik baktık fiyatlar yenir yutulur gibi değil. Meğerse bu fiyatlar yabancı turist fiyatı imiş, % 50 indirim ile Türklere uygun 'kur' ayarlaması yapılıyormuş!
Mantık nasıl ama? Ben utandım. Siz? Sizce Sırça haklı mı?
Dansözün Nez'le bağlantısı
Gece Avonos'ta bir yerde yemek yedik. Adı Sarıkaya Restoran. Yine kaya içi, yine serin bir yer. Mezeleri gayet hoş ama... Avanos taraflarında kuyu kebabı meşhurmuş. Biz mezelerle doymayı ve daha 'hafif' kalmayı yeğledik.
Kapadokya ürünü şaraplar tattık, çok hoşlar. Hatta bu yöreye gelince, eğer içki alışkanlığı varsa, sadece şarap içilmeli, rakı makı içilmemeli. Şarapla Kapadokya bir başka güzel oluyor, benden söylemesi.
Sarıkaya da turist ağırlama işini bir 'show'a dönüştürmüş. Gece boyunca halk oyunları ekibi yakanızdan düşmüyor. 'Tey tey' diye ortadaki kocaman dairenin içinde dönüp duruyorlar. Peşinden de hafif etine dolgun bir dansözle gece kapanıyor. Siz benim etine dolgun dediğime bakmayın dansöz resmen obez. Nez'le tek bağlantısı sondaki iki harften yani 'ez' den kaynaklanıyor. Sarıkaya 'dansöz' tercihini bir daha gözden geçirse iyi olur. Hadi biz neyse de yabancı turistlere kötü örnek oluyor garibim.
Başta dediğim gibi Kapadokya iki günde bitecek yer değil. Benim aklım kaldı, kesinlikle bir daha geleceğim. Size ders olsun Kapadokya'yı iki güne sığdırmaya çalışmayın.
Cuma Lakırdısı
Deneyim başınıza gelenler değil, başınıza gelenlerle ne yaptığınızdır.
Aldous
HUXLEY
Cuma Takıntısı
Gümüşsuyu'nda Pucci'nin terasında nefis Pizza öneriyorum bu hafta. Arzu eden deniz ürünleri salatası da yiyebilir.