Ben başka bir oyun mu izledim

İstanbul Devlet Tiyatrosu Aziz Nesin Sahnesi’nde son dönemin parlayan yazarlarından Raşit Çelikezer’in yazdığı Kazım Akşar’ın yönettiği Otopark Cinayetleri isimli oyunu izledim.

Öncelikle şunu söyleyeyim oyunun dekoru beni çok etkiledi. Dekoru yapan Ethem Özbora’nın eline sağlık. Metalik renklerin hakim olduğu dekorda hidrolik yükseltilerle, katlı otopark etkisi verilmiş. Bu etki insanı oyunun içine çekiyor, daha ilk baştan oyun metninin kuracağı dünya ile ilgili bilgi veriyor. Ancaaak. Güzelim dekor, oyuna beş numara bol gelmiş.

Akşar, broşürde Otopark Cinayetleri için ‘İletişimsizlik, yalnızlık, sevgisizlik, baskı, çatışma ve sömürü gibi konular bu oyunda kara komedi olarak veriliyor’ diyor. Ve devam ediyor: ‘İnsanların içindeki egoizm, hırs, güç ve iktidar duyguları açığa çıktıkça yaratılan yeni sistemin kan, gözyaşı ve sömürü üzerinde yükseldiği gerçeği fark edilmeye, anlaşılmaya başlanacak. Katil ve tetikçilerin kahraman değil, soytarı oldukları görüldükçe sisteme hizmet eden bilim adamlarının körü körüne düzenin patronlarına boyun eğmelerinin sonuçları sahnede boy gösterecek.’ Ben de bunları okuyunca diyorum ki: ‘Acaba ben başka bir oyun mu izledim?’

Tamam, bu olaylar, karakterler sahnede var ama bunların hepsini helva yapınca ortaya bir mesaj çıkmıyor. Oyun yan mesajlar arasında dolanıp duruyor. Saçmalıkla normallik arasında gidip geliyor. Nietzsche yardımıyla atılan tiradlar ne yazık ki oyunu kurtarmaya ‘izleyici olarak korkularımla hesaplaşmama’ yetmiyor. Çünkü konu örgüsü çok basit ve çok sıradan. Kara komedi nerede onu da göremedim. Oyunu izlerken ara sıra ‘Acaba bir Matrix taklidiyle karşı karşıya mıyım’ diye birkaç kere kendime sordum.

Kazım Aşkar’ın da oyunun broşüründe yazdığı gibi müzikler oyunu müzikal bir anlatıma yakınlaştıracak nitelikte seçilmiş. Aşkar’ın yönetimi iyi. Bilim adamı Adam rolünü oynayan Adnan Biricik’in performansını çok beğendim. Diğer oyunculardan oyunculuğu gözüme batan biri olmadı. Sadece ölümsüzlüğün reçetesini bulmaya çalışan Patron rolündeki Emin Olcay’ın seçiminin yanlış olduğunu düşünüyorum.

Çıktığınız Hevesle İniniz

Bu hafta size Başar Başarır’ın beşinci öykü kitabı ‘Çıktığınız Hevesle İniniz’i öneriyorum. Başar çok ilginç ve yenilikçi bir öykü yazarı. Sözcüklerinin seçiminde değişik bir tat, bir uyum var. Her öyküsünde de ince bir alay seziyorum. Başar Başarır’ı bu zamana kadar keşfetmediyseniz, bu kez mutlaka keşfedin. Bir çırpıda okunuyor.

Nez’in tahmini var, niye Gülşen’inki yok

Çarşamba günü bizim Kelebek’te ‘ünlülerin derbi tahminleri’ vardı. Nez diyor ki ‘FB’nin hali içler acısı. Benim tahminim 2-0 alacağımız yönünde.’ Gülben Ergen’in tahmini ise şöyle: ‘Eşim GS’li ben FB’liyim. Maçın 1-1 biteceğini biliyorum.’ Haberde gözlerim Nez’in program kankası Gülşen’in maç tahmini ile Gülben Ergen’in polemik kankası Hülya Avşar’ın maç tahminini aradı, bulamadı. İçimi müthiş bir eksiklik duygusu kapladı. Nasıl izleyeceğim ben şimdi pazar günkü derbiyi?


Dogberry’de Gökhan Soylu’yu izlemelisiniz

Anadolu Üniversitesi Tiyatro Topluluğu bu yıl Shakespeare’nin Kuru Gürültü’sü ile perdelerini açtı. Kuru Gürültü, Shakespeare’in en komik oyunlarından biri. Yanlış anlamalar üzerine kurulmuş bir oyun. Shakespeare oyunlarının genel havasını taşıyor. Muzipçe entrikalar var, mutluluk var, onur var, suçlular var. Oyunu yöneten Mehmet Ergen. Mehmet Ergen yurtdışında da oyun yönetmiş deneyimli bir yönetmen. Kuru Gürültü’ye kuş kondurduğunu söyleyemeyiz. Ergen bir Shaespeare oyunu minimumda ne gerektiriyorsa onu yapmış, standartları zorlamamış.

Anadolu Üniversitesi Tiyatro Topluluğu Kuru Gürültü’yü oynamak için biraz genç bir kadro gibi geldi bana. Gençlerin ‘büyük’ rollerini oynadığını algılamam hep rahatsız etmiştir beni. Kuru Gürültü’de de böyle bir algılama rahatsız etti beni. Ancak şunu da söyleyeyim, topluluğun genç oyuncuları her oyunlarında ‘yıllanıyor’, tadından yenmez hale geliyorlar. Kuru Gürültü’de Benedick rolündeki Sermet Yeşil’e, Dogberry rolündeki Gökhan Soylu’ya özellikle dikkat edin. Müthiş oynuyorlar... Oyunu çeviren Sevgi Sanlı, bekçi Dogberry’nin özentili dille konuşurken yaptığı yanlışlardan doğan mizahi Türkçe’yi çok iyi ortaya çıkarmış. Gökhan Soylu da, Bekçi Murtaza’dan esinlenerek yaptığı yorumla süper komik bir tipleme yaratmış. Kaçırmasınız iyi olur. (0-222-330 71 65)

CUMA LAKIRDISI

‘Erkek sevmekten mutlu olur, kadın sevildiğini bilmekten!’ (Hamdi Kalyoncu)

CUMA İTİRAFI

çilekliturta1979; Cinsiyet: Kadın; Yaş: 25; İl: İzmir

Hayatımda 4 tane erkek var. 1) Eşim: İyi bir eş ama fazlasıyla sıradan yaşamayı seviyor. Bana cemiyet hayatında eşlik ediyor. 2) Sevgili 1: 3 yıldır beraberiz. Evli. İletişimimiz süper. Sosyal hayatta da çok iyi anlaşıyoruz. Bana maddi hiçbir katkısı yok. Mükemmel ötesi sevişiyor. Bana cinsel hayatımda eşlik ediyor. 3) Sevgili 2: Evli. Çok az süredir beraberiz. Hem eğitim hem de standart olarak benden düşük. Hiç yatmadık. Maddi anlamda mükemmel durumda. Her şeyimi karşılıyor. Bana maddi hayatımda eşlik ediyor. Karşılığında ise sadece ilgi ve güzel sözler bekliyor. 4) Patronum. Evli. Onunla asla yatmam, sadece cilve yapıyorum. Bu sayede işyerimde her şey çok yolunda gidiyor. Bana iş hayatımda eşlik ediyor.

Yorum: Geçen hafta ‘İzmirli kadınlardan korkulur’ diye yazmakla haksız mıyım? Eğer sevgiliniz İzmirliyse her an beşinci olma tehlikesiyle karşı karşıyasınız. Aman dikkat!
Yazarın Tüm Yazıları