Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün Tunus’a gittiğini Ahmet Hakan’dan öğrendim.
İyi ki Ahmet Hakan bu gezilere katılıyor da hükümetin neler yaptığını izleyebiliyorum. O da olmasa resmen "kek" gibi dolaşacağım ortalarda..
Ahmet Hakan, pazar günü Tunus’un bir yüzünü, "hızlı laikçilere" tanıttı. Biraz kızım sana söylüyorum gelinim sen anla yazısı..
Ahmet Hakan, yüzeysel bir Tunus analizi ile Tunus’u çağdaşlaştırmak isteyen Habib Burgiba’yı hafiften din düşmanı gösterip yerden yere vurdu, yerine gelip din alanındaki yasakları gevşeten Bin Ali’yi göklere çıkardı.
Sonuçta da vurucu mesajı verdi:
İşler baskıyla yürümüyor arkadaşlar. Türbanı serbest bırakın, imam hatiplere de dokunmayın, yasakları gevşetin.
Bir gün sonra (dün) Ahmet Hakan, "Burgiba Atatürk hayranıdır, nasıl onu kötülersin" diyenlere yüklenirken bir maddesinde şöyle yazdı:
"Atatürk hiçbir zaman kadın kıyafetine zorla ve baskıyla müdahale etmemiştir. Kadınların modern bir görünüme kavuşmalarını arzu etmiştir ama bunun için baskı uyguladığına dair tek bir örnek bile gösterilemez. Oysa Atatürk’ü örnek aldığı söylenen Burgiba, sokaktaki türbanlı kadınların örtülerini polis marifetiyle çıkarttırmıştır."
Şimdiiii...
Ahmet Hakan’a üç soru soruyorum. Eğer bu üç soruya yanıt verebilirse ben de sembolik olarak ortaya attığım "iliştirilmiş" savımdan sonsuza kadar vazgeçeceğim:
l Atatürk, yaptığı devrimlerin amacı "kadınların modern bir görünüme kavuşmalarını arzu etmiştir" gibi sığ bir cümleye indirgenebilir mi?
l İslam karşıtı, müslümanlık karşıtı ya da din karşıtı olmadan sinsice yürütülen "Türban ve imam hatip dayatmasına" karşı olmak mümkün değil mi?
l Atatürk kalkıp Başbakan, Bakanlar ve birçok devlet görevlisinin eşlerinin "modern görünümlerini" görse neyi arzulardı?
Nilüfer’in özgüveni
Geçtiğimiz cuma Nilüfer, Cine5’teki Başka Yerde Yok’a konuk oldu.
O ne özgüven, o ne kendinden emin duruş, o ne kararlılık...
Çok etkilendim Nilüfer’den.
Hem iş hem özel hayatında birtakım yeni kararlar aldığı, geçmişe sünger çektiği çok açık.
Daha yayına başlar başlamaz Nilüfer "Alıştınız mı yeni albüme?" diye çıkış yapınca afalladım. Anımsarsanız kısa bir süre önce bu köşede yeni albümdeki Karar Verdim şarkısını çok sevdiğimi ama diğerleri için dinlemeye devam edeceğimi yazmıştım.
Yazıyı da "Bakalım alışacak mıyım!" diye bitirmiştim.
Belli ki Nilüfer’e böyle bir bitiriş biraz dokunmuş... "Alıştınız mı?" sorusu böyle bir dokunuşun yansıması gibi geldi bana..
Program elli dakika sürdü.
Elli dakika sonunda bir şey fark ettim ki Nilüfer iş hayatında ciddi bir stratejist.
Aklını kendini pozisyonlamak için çok iyi kullanıyor.
Yıllardır albümlerinde bir tek Sezen Aksu şarkısı seslendirmemesi de aklını ne kadar iyi kullandığının bir göstergesi.
Nilüfer özel hayatında ise bazen duygularına yenildiğini kendisi de kabul ediyor.
Ama "Karar Vermiş" o konuda da değişecekmiş.
Önce Kayahan konusuna hiç girmek istemiyor. Biraz ısrar edince ayrılığın nedeninin asla "telif" sorunu olmadığını söylüyor.
"Kişilik sorunu" diyor..
Nilüfer programda üç şarkı seslendirdi. Üç nefis şarkı.
Orada bir kez daha fark ettim ki kulaklarımız her gün biraz daha istem dışı kirleniyor.
Bu kirliliğin etkisiyle Nilüfer gibi gerçek ses sanatçılarına haksızlık ediyoruz.
Nilüfer müthiş bir ses... Müthiş bir değer. Kıymetini bilelim.
Ve açıklıyorum.
Nilüfer’in yeni albümünde söz ve müziğini kendi yaptığı diğer şarkılara da acaip alıştım. Hálá Nilüfer’in yeni albümünü dinlemiyorsanız önce kulağınıza haksızlık ediyorsunuz, sonra ruhunuza..