Paylaş
2011’deki ziyareti sırasında Mısır’daki Müslüman Kardeşler yönetimine laikliği tavsiye etmişti.
O gün Kahire’de söylediklerini bugün de aynen tekrarlıyor.
AK Parti’yi kurarken programına laiklik ilkesini koyduklarını da hatırlatıyor.
Haybeye telaşlanmışız.
Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın bize yaşattığı iki günlük heyecanın tek faydası bu oldu.
Efor testi yerine geçti bu dalgalanma. Türkiye laikliğin kıymetini anlamış, sahiplenmesi onu gösterdi.
Laikliğin, din özgürlüğünün güvencesi olduğuna inancımız tazelendi.
Cumhurbaşkanı’na katılmadığım husus ise laiklik tartışmasıyla gündemin başka yere çekilmek istendiği şeklindeki görüşüdür.
Tartışmayı, Meclis Başkanı İsmail Kahraman başlattı. Durup dururken muhalefetin rejim duyarlılığı, laiklik hassasiyeti depreşmiş değil.
***
Eğer birileri gündemi sabote etmek için bu zokayı ortaya attıysa onun kim olduğu belli.
Eğer birileri başkanlık sistemine endeksli yeni anayasa ajandasını dinamitlemek istediyse onun kim olduğu belli.
Laikliği kaldırma önerisi, Erdoğan’ın yol haritasında ciddi bir sapmaya yol açar, doğmamış anayasaya suikast girişiminden farksızdır, doğru.
Fakat eğer bilinçli, planlı bir saptırma varsa bunu kimin, niçin yaptığı konusunda Cumhurbaşkanı’ndan ayrılıyorum.
Çünkü gündemi rayından çıkaran tartışmayı Meclis Başkanı tetikledi. Hadi provoke etti demeyelim...
Oysa Cumhurbaşkanı’nın gündemi farklı yerlere çekme eyleminden onu sorumlu tutmadığı çok açık.
Erdoğan, kışkırtmaya gelerek, tahrike kapılarak laiklik tartışmasını alevlendirenleri ima ediyor.
Onların tepkilerini gereksiz ve abartılı buluyor.
Sorunu, aşırı ajite olmalarında, çabuk infiale sürüklenmelerinde, kolayca galeyana getirilmeye açık ve yatkın olmalarında arıyor.
İşte buna katılamıyorum.
***
İsmail Kahraman’ın, sonunu düşünerek o sözleri sarf ettiğini ben de düşünmüyorum.
Altında ne gördüğümü söyleyeyim.
İpin ucunu kaçırdı.
Bulunduğu ortamda kendini evinde hissedip makaraları koyuverdi.
Dili çözüldü, bol keseden rahat rahat esti gürledi.
Ne lafın nereye varacağını hesap etti ne önünü, arkasını nazara aldı.
Yani komplocu bakmıyorum.
Erdoğan’ın planlarını sabote etmeyi amaçlamadığı gibi...
Toplumun tepkisini ölçmek, nabız yoklamak için Erdoğan tarafından bilerek konuşturulduğu izlenimi de edinmedim
***
Bir denemeydi de çığ gibi zinde tepkiler görülünce geri adım mı atıldı?
Toplumun laiklik dikkati ve duyarlılığı karşısında ‘dine dayalı anayasa’dan çark edilmedi, hayır.
Tutmayınca İsmail Kahraman’ın üstüne yıkılıp şahsi fikriymiş gibi gösterilmedi bence. Başından beri öyleydi.
Meclis Başkanı mikrofon önünde coştu, kendini tribünlere konuşmanın şehvetine kaptırdı ve o parlak fikirler ağzından ok gibi fırlayıverdi. Bana göre olay budur.
AK Parti yönetici sınıfının sağlarına sollarına bakmadan anında öne atılıp laikliğe sahip çıkmış olmaları beni teyit ediyor.
Daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Başbakan Davutoğlu da yeni anayasada laikliğin korunacağını açık seçik deklare ettiler.
***
Sonuçta AK Parti, bu vesileyle laikliğe bağlılığını ortaya koydu.
Meclis Başkanı’nı savunan çıkmadı, yapayalnız bırakıldı.
Kahraman’ın laiklik karşıtı görüşleri reddedildi, aksine bağlayıcı taahhütlerle laiklik savunuldu.
Danışıklı dövüş olsa İsmail Kahraman, sert tepkiler karşısında bu kadar yalnız bırakılmazdı.
Hatanın büyüklüğü, cürmün azameti karşısında ürken İsmail Kahraman da görüşlerinden vazgeçmezdi hemen.
Halbuki yanlışta ısrar etmedi, dediklerinin arkasında durmadı.
“Yeni anayasada bir kere laiklik tarifi olmamalı” demişti. 24 saat sürmedi, “Yeni anayasada laikliğin tarifi ve tatbikatı olmalıdır” noktasına geldi.
Hiç uzatmadan doğruyu buldu; fikrini değiştirdi, taban tabana zıt bir görüşe geçti.
Mayın tarlasına arkadan iteklenmiş olsa arkasına dönüp kimseyi bulamadığında böyle mi davranırdı?
Paylaş