Paylaş
Fakat ben yine de CNN Türk’te cuma akşamı yayınlanacak programımı kaçırmayacak olsam neyi tartıştıracağımı bilmenizi istiyorum.
Koç ailesi burjuva mıydı, değil miydi? Burjuva olsa ne fark ederdi, olmasa ne?
* * *
Başbakan Davutoğlu’nun Suudi Arabistan seyahati maalesef yayın günüme denk geldi. Seyahati izleyen gazeteci kafilesinde yer alıyorum. Bu münasebetle de ‘Baştan Sona’yı bu hafta yapamıyorum.
Hayır, tabii ki bir yayınımı yedi diye hayıflanıyor değilim.
Gündemin hızla değiştiği, en sıcak konuların bile akşamdan sabaha eskidiği, birçoğunun daha tüketilmeden güncelliğini kaybettiği bir ülkede yapılamayan tartışmaların kazası olmazsa da geçerli mazereti olur.
Hayıflanma nedenim şu.
Tartışma programları için son derece verimli bir haftaydı. Üzerinde hakkıyla durulmayan, ıskalanmış, atlanmış ve birbirinden cazip en az üç tartışma konusu sayarım size.
İşte bunların hangisinde karar kılacağımı bilemez haldeyken The Uçak davetini aldım.
Şayet ‘Baştan Sona’ ekrana gelse, el atacağım ilk konu, Koç ailesinin burjuva sayılıp sayılamayacağı bahsi olurdu.
* * *
Mustafa Koç’u zamansız kaybedeli bir hafta oldu. Allah rahmet etsin, arkasından çok güzel şeyler yazıldı...
Fakat özellikle iki sosyal bilimcinin, Prof. Atilla Yayla ile Prof. Emre Kongar’ın yazıları karşılaştırmalı okunmaya değerdi.
Atilla Yayla Yeni Yüzyıl’da, Emre Kongar ise Cumhuriyet’teki köşesinde aynı gün, 22 Ocak’ta aynı konuyu işlediler.
İkisi de rahmetliyi iyilikle andıktan sonra burjuvalığını değerlendirdiler ve hakkında taban tabana zıt iki sonuca vardılar.
* * *
Atilla Hoca’nın görüşü kati:
“Koçlar ülkenin en zengini. Ülke ekonomisinin yüzde onunu teşkil ve temsil ediyorlar...
Genellikle devletle iyi geçinmiş bir aile. Elbette tek aile değil bu durumda olan, ama benzer konumdaki ailelerin en tipik olanı.
İlginç bir şekilde mülkiyet, özel teşebbüs ve servet düşmanı olan sosyalist çevreler asla sözle veya protesto eylemleriyle Koçlara ilişmedi.
Bu vesileyle bir noktaya tekrar dikkat çekmek isterim. Sol ve sağ çevrelerde Koç gibi ailelere burjuva deme eğilimi yaygın. Bu yanlış.
Burjuva kendi ayakları üzerinde duran ve orta sınıfı teşkil eden –aralarında sadece iş insanları değil başkaları da bulunan- insanlar için kullanılması gereken bir etiket.
Koç gibi aileler ise süper zenginler sınıfına giren ve bir sınıf teşkil edemeyecek kadar dar olan bir tabaka.
Süper zenginler çoğu zaman zenginliklerini devlete eklemlenerek ve devletten imtiyazlar elde ederek kazanır. Toplumsal temsil kabiliyetleri sınırlı olduğundan, sadece onlar üzerinden toplumsal analizler yapmak bir işe yaramaz...”
* * *
Ancak Emre Kongar hiç de aynı fikirde değil. Kesinlikle ‘demokrat ve uygar bir burjuva’ diyor Mustafa Koç için. ‘Devlet yardımıyla burjuvazinin çekirdeğini oluşturan ilk öncü ailenin, Koç ailesinin üçüncü kuşak yöneticisi...’
Arkasını şöyle getiriyor:
“Koç ailesi, Ankara’daki bir bakkaldan, bir kereste tüccarı, bir kereste tüccarından bir çatı tamircisi inşaatçı, bir çatı tamircisi inşaatçıdan bir müteahhit tüccar, bir müteahhit tüccardan bir sanayici yaratan Türkiye Cumhuriyeti’nin mucizevi kuruluşunun sınıfsal temellerini oluşturan bir simgedir.
Genç Cumhuriyet’in dayanacağı ulusal burjuvazinin simgesi!...
Koç ailesi, kendisini var eden Atatürk Cumhuriyeti’ne olan bağlığından hiç sapmamıştır.
Kuruluş dönemindeki devletle iç içeliği, 1950 seçimlerinden sonra sona ermiş, ama artık palazlanan Koç ailesi, kendi başına, üstelik de siyasal iktidarın bütün baskılarına karşın, gelişerek yoluna devam etmişti...
Kurucu dede Vehbi Koç, ikinci kuşak evlatlarıyla birlikte bir yandan sermayesini büyüttü, öte yandan eğitim, kültür ve sanat konularına yöneldi...
Mustafa Koç, yukarda kısaca özetlediğim, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundaki burjuvazinin çekirdeğini oluşturan ailenin bütün olumlu birikimini de tevarüs etmişti...”
* * *
Gitmeseydim ilk seçimim bu olurdu, Atilla Yayla ile Emre Kongar’ı birlikte ekrana çıkarmayı mutlaka denerdim. Neden kimsenin aklına gelmedi hayret!
Paylaş