Gül aradı da onlar niye aramadı?

Haberin Devamı

ERDOĞAN ve Davutoğlu daha önce aradıklarında Demirtaş lütfedip telefonlarına çıkmadı da ondan olabilir mi peki?...
Başlıktaki soruyu akıllara Selahattin Demirtaş düşürdü. Ankara katliamından sonra 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün başsağlığı için kendisini aradığını, bunu iletmeyi bir borç bildiğini söyledi. “Allah da kendisinden razı olsun” diye üstüne basa basa hem de.
Fakat siz de fark ettiniz mi; aramadıkları için Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Başbakan Davutoğlu’na ima yollu dahi tek laf etmedi. Oysa tam yeri gelmişti.
Yine de doğrudan bir eleştiri getirmek yerine, Gül’ün taziye telefonu üzerinden Erdoğan’la Davutoğlu’nu dolaylı iğnelemeyi seçti. Açığa düşürmenin yanı sıra biraz kızıştırma, biraz çatlatma havası da yok değildi...
İşte bu yüzden benim aklıma da başlığın hemen altındaki o ikinci soru geldi.

* * *

Haberin Devamı

Allah’ı var, demeden deme siyasetini iyi kıvırdı Demirtaş, manalı manalı konuşmakta epey de ustalaştı.
Sadece arayanın adını anarak kimlerin aramadığına dikkat çekmeyi başarıyor, baksanıza.
Bunca zahmete neden girdiğini de herhalde anlamışsınızdır.
Çünkü aramayanları doğrudan dile dolamaya yüzü yok.
Nedeni ise HDP’nin Diyarbakır mitingine bombalı saldırıdan sonraki davranışları.
O saldırıdan sonra kimin ne yaptığını hatırlıyor musunuz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Başbakan Davutoğlu, Demirtaş’ı ayrı ayrı aramışlardı. Başsağlığı ve geçmiş olsun dilekleri için.
Ancak Demirtaş ne telefonlarına çıkmış ne de sonradan geri dönmüştü.
Düşünün, 7 Haziran’a 2 gün kala HDP mitingi alçakça vurulmuş... Demirtaş ise Cumhurbaşkanı ve Başbakan’dan gelen taziyeleri kabul etmeyi siyaseten uygun bulmuyor. Onları kapıdan geri çeviriyor.
Diyaloğa girmek, havayı yumuşatırdı. Ama tef gibi gergin bir havada seçime girmeyi tercih ediyor Demirtaş.
Ertesi gün çıkıp Cumhurbaşkanı’yla Başbakan’ı bir güzel de tersliyor üstelik, kendisini aradıklarına bin pişman ediyor.
Diyor ki:
“Kendileri bana ulaşmaya çalışmış olabilir ama önemli olan bana ulaşmaları değil. Orada katliama uğrayan bir halk var, arasınlar onlardan özür dilesinler, üzüntülerini dile getirsinler. Buyursun Diyarbakır’a gitsinler. Cumhurbaşkanı 77 milyonun cumhurbaşkanı değil mi? Katliamın yapıldığı yere çiçek bıraksın. Mesele ben değilim, mesele halk, halka karşı özür borçları var...”
Bir kere ağzının payını böyle aldıktan sonra kim bir daha Demirtaş’ı arama gafletinde bulunur, siz söyleyin?

* * *

Haberin Devamı

Ankara katliamından sonra Erdoğan, DİSK Başkanı Kani Beko’yla konuştu, kayıpları için başsağlığı diledi.
Davutoğlu DİSK, KESK ve Tabipler Odası başkanlarını aradı, taziyelerini bildirdi. CHP Lideri Kılıçdaroğlu’yla bir araya geldi, yüz yüze görüştü.
Ama Erdoğan’ın da Davutoğlu’nun da eli bu kez Demirtaş’ı aramaya gitmedi.
Bunun için onları suçlayabilir misiniz?
Üstüne ‘katil, seri katil devlet’ edebiyatını da ekleyin...
Cinai roman yazar gibi çektiği siyasi diskurları, gırla giden ‘Saray gladyosu’ nutuklarını da koyun üstüne...
Yine de arasaydılar diyebilir misiniz?

* * *

Neyse ki Demirtaş, kendini hapsettiği rijit psikolojik harp ağızlarını değiştirmeye başladı. Kullandığı, halkı dolduruşa getirici suçlama setini ufak ufak terk etmeye başladı.
Ağzıyla yapıştırdığı katil sıfatını önce hükümetin önünden çekti, sonra da devletin.
Suçlamalarını, ‘hükümetin de altını oyan devlet içindeki bir kliğin hayaletine indirgeyinceye kadar kademe kademe tenzilatlar yaptı.
Bir türlü galeyana gelip sokağa dökülmediği, ne yapsanız içsavaşa tutuşmadığı için de halkın sağduyusuna hayranlığını gizlemiyor artık.
Diyaloğa kapalı olmadıkları mesajını ayan beyan vermesi de ayrı bir artı puan.
Tüm bu değişimlerin, bu düzelme ve iyileşmelerin Davutoğlu da farkında ki mesajı almış görünüyor.
Dün o da Demirtaş’la görüşme kapısını yeniden aralama sinyalleri gönderdi.
Daha önce yazmıştım, o kapının tamamen açılmasına Kılıçdaroğlu vesile olabilir.
Bugün Meclis’teki buluşmalarında, Demirtaş’ı da Davutoğlu’yla kurdukları ‘anti-trol paktı’nın yanına çekmeyi başarması dileğiyle...

Yazarın Tüm Yazıları