Paylaş
Bayramınız değil ‘Tatiliniz kutlu olsun’ diyor başlıkta.
Peşi sıra döktürüyor; ‘bayram bahane tatil şahane’den giriyor, Kuran’da yazmadığından çıkıyor. ‘Kim uyduruyor Şeker Bayramı’nın 3, Kurban Bayramı’nın 4 gün olduğunu’ ahkâmına kadar gidiyor.
* * *
Kuran bilgisi konusunda Diyanet’e bile kafa tutuyor, az daha allamelik kassa fetva da verecek, baş hafız makamına da yükselecek.
O kadar kendinden emin, o derece rahat esip savuruyor.
Yetmiyor, Kurban Bayramı’nın kötülükleri üzerine ayrı bahis açıp tatil boyunca izleyeceğimiz haberleri madde madde sıralıyor.
Trafik kazalarında ölen yüzlerce insan...
Kurban keseyim derken kendini kesip hastanelik olan yaklaşık üç bin acemi kasap...
Anacaddelerde sahibinin elinden kaçan, atılan kementlerle veya üzerlerine kahramanca (!) atlayan tiplerin çabasıyla yakalanan zavallı kurbanlık hayvanların kovalanması sahneleri...
Kesilen ve kesilecek hayvanlara yapılan işkenceler...
Parklarda, kamu alanlarında, anacadde kıyılarında ve apartman bahçelerinde küçük çocukların gözleri önünde ilkelce yapılan kesimler ve oralara bırakılan kanlı atıklar...
Kurban eti ve derisi satışlarından dinci kuruluşların elde edeceği büyük kazançlar...
Siyasetçilerin artık gına getiren, bıktıran ve her zamanki klasik laflarından oluşan bayram mesajları...
İşte bu maddeye gelince duruyorum. Siyasetçilerin mesajlarına söverken artık gına getiren, bıktıran ve her zamanki klasik bayram yazılarını yazan kendisi olmasa bari.
* * *
Bayram günleriyle ilgili Diyanet’i tırmalıyor, ‘Şeker Bayramı’nda da sordum hâlâ cevap vermediler’ diye.
Google’a sorsa cehaletini giderecek belki, o hâlâ bütün dünyada bayramın kaç gün olduğuna bizim Diyanet karar verdi, bir nevi AK Parti icadı sanıyor.
Bu kadar cehalet tahsille mümkün belki de... Bu kadar önyargı okumakla olacak gibi değil.
Ancak din fobisi ile açıklanabilir.
ÇÖZÜM MÖZÜM YOKSA
EMİNİM hepinizin kafasında aynı soru dönüp dolaşıyor.
Diyorsunuz ki çözüm mözüm yoksa Öcalan’dan bu mesaj getirip götürme trafiği ne?
Kardeş Mehmet Öcalan’ın İmralı’ya gitmesine tekrar izin verildi. Oradan da bir mesajla döndü.
Bayramın ilk günü Diyarbakır’da okunan o mesaj, açlık grevini bitirdi. Yani somut bir sonuç doğurdu.
Fakat ortada bir gariplik var. İmralı’dan mesaj alışverişi yoluyla sonuç almak, çözüm sürecinden aşina olduğumuz bir fenomen...
Üstelik Öcalan, fırsat verilirse sorunu 6 ayda bitirmekten, çözüme geri dönülmesinden filan da söz ediyor.
Oysa Başbakan Yıldırım, çok keskin bir dille ‘Çözüm mözüm yok’ demişti.
Bu bir çelişki mi?
* * *
Bence çelişki değil...
Ayrıca yeni bir çözüm sürecinin başlama vuruşu da değil...
Spesifik bir amaca dönük Mehmet Öcalan’a görüşme izni verilmesi.
O da 50 kişinin katıldığı açlık grevini alevlenmeden sonlandırmak.
Öcalan’ın mesajı, Başbakan’dan aksi duyulmadıkça ‘Çözüm mözüm yok’ sözünü ortadan kaldırmıyor.
Sadece Öcalan’ın, fırsattan istifade yeni bir sürecin kapısını aralayabilir miyim diye şansını denediğini gösterir.
Paylaş