Paylaş
Yalçın Akdoğan’da bıyık, Mahir Ünal’da hem sakal hem bıyık vardı. İkisi de gitti. Demek ki şekil şemal, dış görünüş bir yere kadar, tek başına ölçü olamıyor.
Baksanıza, Ömer Çelik’te ikisi de yok ama AB Bakanlığı’nı kaptı.
Yeni kabinedeki varlığıyla bıyık teorisini çürütüyor Ömer Çelik. Aranan özellikler arasında başka meziyetler de olduğunun canlı kanıtı.
Nabi Avcı bence Kültür ve Turizm Bakanlığı’na cuk oturdu.
Gerçi selefi Mahir Ünal için de farklı düşünmüyordum. O koltuğun hakkını verecek bilgi, donanım ve vizyona sahipti. Çalışkanlığına da diyecek yoktu.
Bakanlığı, kırmızı plakayla ortamlarda takılıp ego tatmin etme, caka satma yeri sananlardan değildi.
Ortaya bir fark koyma motivasyonuna da sahipti.
Maalesef ömrü kısa sürenler arasına katıldı.
Hiç değilse ‘kültür paketi’yle başladığı reformları bitirmesine izin verilse fena olmayacaktı. Umarım Nabi Avcı yazık etmez, kalkıştığı reformların hayata geçmesini sağlar.
AK Parti içinde kültür sanat denince akla gelebilecek ilk isimlerden biri Nabi Hoca. Milli Eğitim’de kalmaya devam etmesi, kendisi için de Milli Eğitim için de bir kayıp olacaktı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da kabul ettiği üzere, AK Parti’nin en başarısız olduğu iki bakanlıktan biri Kültür, diğeri Milli Eğitim. Bu değişiklikle ikisinden biri dahi kurtulacaksa kazanım diye öpüp başımıza koyalım.
İsmet Yılmaz’ın Milli Savunma’dan Milli Eğitim Bakanlığı’na kaydırılması, başka bir sürpriz.
Nabi Avcı, akademisyendi, hocaydı, eğitime kafa yormuş bir profesördü. Onun toparlayamadığı Milli Eğitim’i, bambaşka bir tahsil ve deneyimden gelen İsmet Yılmaz nasıl toparlayacak? Belki de ömründe hiç eğitim dersi çalışmamış, mühendislik ve hukuk okumuş birinin devrimci dokunuşlarına ihtiyaç var. Yapboz tahtasına dönmüş, deneme yanılma yöntemiyle laçkalaşmış bir eğitim sistemini düzeltme sorumluluğunu üstleniyor. Yükü ağır, dilerim başarılı olsun.
Nurettin Canikli ile Nihat Zeybekçi beklenen isimlerdi. Takıma katıldılar.
Ancak ekonominin patronajı Mehmet Şimşek’te kaldı, dizginler elinden alınmadı. Piyasalar tedirgin bir bekleyiş içindeydi. Ekonominin sigortası olarak yerinde kalması, güven vermek açısından iyi oldu. Çalkantı, panik ya da olası bir türbülans önlendi.
Efkan Ala, terörle mücadelenin hafızası. Paralel’le mücadelede hallaç pamuğuna dönmüş bir emniyet ve İçişleri teşkilatının tutamacı.
Böyle kritik bir dönemeçte yerinden oynaması, birçok taşı oynatabilir, zafiyete yol açabilirdi.
Hassas dengeler bozulmadı, İçişleri bürokrasisinde istikrar yani Efkan Ala düzeni korundu.
Cevdet Yılmaz’ın, bakanlıktan parti yönetimine tayini çıktı. Bu da güvensizlik değil, şahsına duyulan güvenin göstergesi.
Fakat Sur ve Cizre başta olmak üzere, operasyon yapılan ilçelerin yeniden imarı ondaydı. Koordinasyona bakıyordu. Sürece hâkim, sorunlara vakıf, bölgeyi bilen, halkla haşir neşir bir bakandı.
Neden bu değişikliğe ihtiyaç hissedildiği benim açımdan izaha muhtaç. Dilerim süreç olumsuz etkilenmesin, yerine Kalkınma Bakanı atanan Lütfi Elvan boşluğu hızla doldursun.
Yenilerden bazılarını, haklarında değerlendirme yapacak kadar tanımıyorum.
Kabine içi bazı yer değiştirmeler ise bende heyecan uyandırmadı, getirisi götürüsüyle üzerinde duracak kadar anlamlı gelmedi.
Ancak bakın, Mehmet Özhaseki’nin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na geçen dönem atanmaması eksiklikti. Bence birikiminden yararlanmakta geç bile kalındı. İmkân tanınsa, Kayseri’ye belediyecilikte çağ atlatan tecrübesiyle çarpık şehirleri şehir yapabilecek birisi.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ da reformların geri gitmeye başladığı bir dönemde Hızır gibi geri döndü. 3 yıllık yokluğu sırasında çok şey değişti, bıraktığı gibi bulamayacak kurduğu sistemi, çok kurcalandı. Şimdiden kolay gelsin.
Belki Sağlık Bakanlığı koltuğunu kaybetmiş olabilir. Ama boşa çıkarılmayıp parti yönetimine kaydırılması, Mehmet Müezzinoğlu’nun da Erdoğan nezdinde itimat kaybetmediğine işaret.
Haklarında ve hakkımızda hayırlısı olsun.
Paylaş