Paylaş
Siyah beyaz tek bir kare...
Moğollar ve ben...
Oturmuşuz çimlere, bu pozu vermişiz.
Ya bir turne ya bir konser öncesi olmalı.
Uzun saçlar, dökülen bol kıyafetler, çiçek çocukların etkisinin Türkiye’de de estiği yıllar...
Fotoğraf siyah beyaz ama o kadar renkli ki...
Çok şey anlatıyor.
Dünümüz çok renkliydi, merak etmeyin yarınımız siyah beyaz olamaz.
Bugün benim oyum kime?
Bugün ülkemiz için çok önemli bir gün...
Seçim var ve oy kullanacağız. Öncelikle; hangi partiyi tuttuğunuz önemli değil, ne olursa olsun oy vermek önemli...
Yarınki memnuniyet veya şikayetlerimizde bizim de katkımız olduğunu bize hatırlatacak, yaşatacak bir duygu; oy vermek...
Dışarıda kalıp oy vermedikten sonra, ahkam kesmeye kimsenin hakkı yok. Elinizi vicdanınıza koyup oy vermelisiniz.
“Elini vicdanına koymak”ın sözcük anlamı, “Doğru, yansız, hakça” davranmak... İnsafa gelmek ve daha hassas davranmak”...
Yani kısacası çok hassas bir konu “seçim”... O yüzden oy kullanmamak, öncelikle elini vicdanına koymamak demek, lütfen bunu unutmayın...
Bugün seçim günü... Yani Türkiye’de hayatın durduğu bir gün...
Bugünü oy kullanmak dışında, kendi hayatınızla ilgili bir “seçimler muhakemesi” olarak da görmenizi tavsiye ederim.
Ben şahsen bugün, hayatımda “oy verip, oy vermediklerim”e ve “bana oy verip, vermeyenler”e bir bakacağım ve hayatımı gözden geçireceğim.
Siyasi seçimlerde oyumu kullandıktan sonra sosyal hayatımda bugüne kadar yaptığım seçimleri gözümün önünden bir film şeridi gibi geçireceğim.
Oy verdiklerim, hak etmişler mi, hak etmemişler mi?
Kimlerde, nasıl yanılmışım?
Oy verdiğim, yani arkadaş, can bildiklerimden kazık mı yemişim, dostluk mu görmüşüm?
Hepsini masaya yatıracağım...
Tabii ki bu kadarda kalmamalı... Hayat “bencil” bir oyun değil... Ve tek başına oynanmaz.
Bana güvenenlere, güvenlerinin hakkını vermiş miyim? Kimsenin hakkını yemiş miyim?
Hesaplaşma ve yüzleşme sadece mahşer günü olmaz.
Bu seçim gününü; hayatın durduğu Türkiye’de, oyumuzu verip, kendi hayatımızla yüzleşmenin bir fırsatı olarak görelim. Seçim, aynı zamanda bir vicdan muhasebesidir, unutmayın...
Benim kapalı zarflardaki siyasi oyumdan sonra “esas oy tahlilim” bugün kendi vicdanım içinde yüzleşme yaşayacak.
Ve hayatta doğru seçimler yapıp yapmadığımız konusundaki yüzleşmeden sonra, isterseniz benim gibi yapın ve 10 üzerinden bir puan verin kendinize...
Bakalım hem ben hem de sizler, en azından bari 5 alıp sınıfı geçebilecek miyiz?
Özlü sözler; anlayana
“İsterseniz yanlış düşünün ama her durumda kendi kafanızla düşünün.” Doris Lessing
“Aldığımız nefesi bile geri veriyorsak, hiçbir şey bizim değil...” Necip Fazıl Kısakürek
“Cahillerle tartışmaya girmeyin, ben hiç yenemedim.” Gazali
“Güzel gelecek günlerin gecesi sisli olurmuş.” İlhan İrem
“Umutsuzluk insanoğlunun kendine karşı hazırlayabileceği suikastlerin en korkuncudur, umutsuzluk manevi bir intihardır.” Jean-Paul Sartre
“İnsanların birbirini tanıması için en iyi zaman, ayrılmalarına en yakın zamandır.” Fyodor Dostoyevski
Terk edilmiş bir otoyol dev bir bahçeye dönüştürülürse...
Birçok yenilikçi çalışmaya imza atan Hollandalı bir ajans, Seul’de bulunan ve yıllardır kullanılmayan bir otoyolu yeniden değerlendirerek gökyüzü bahçesine dönüştürecekmiş.
Nasıl da bayılıyorum böyle yaratıcı projelere!
Şehir merkezinde, üst geçide benzeyen ve yaşam alanının üstünden geçen otoyol, 1970’lerde yapılmış ammavelakin 2006’da mühendislerin araç trafiği açısından sakıncalı olduğunu söylemesiyle kapatılmış.
O günden beri terk edilmiş vaziyette duruyormuş...
Elbette bu otoyol birçok kez yıkılmak istenmiş ancak danışmanlar ve bölge sakinleri tarafından kamusal alan olarak kullanılma kararı verilmiş.
Bunun üzerine konu üzerinde çalışılmış, otoyolu gökyüzü bahçesine dönüştürecek harika bir tasarım hazırlanmış.
Bu yaratıcı tasarımda 254 farklı ağaç, çalı ve çiçek yer alacakmış...
Üstelik 16 kilometrekarelik alanı kaplayan otoyolda, tüm bu bitki örtüsünün yanı sıra marketler, bitkisel çay temalı kafeler, kütüphaneler ve botanik mağazaları da yer alacakmış...
Halihazırda inşa edilmiş yapıları yıkıp yenisini yaparak dünyaya daha fazla moloz katmak, çöplük yaratmaktansa; mevcut yapıları yeniden değerlendirmek ve bu sırada hayatları daha kaliteli, daha yeşil hale getirmek, sürdürülebilirlik için çalışmalar yapmak ne kadar da güzel!
Dünyamızı daha güzel, daha yaşanılır bir hale getirmek için böyle daha nice yaratıcı çalışmalar, projeler üretsek pek şahane olmaz mı?
Paylaş