Paylaş
- Özgü Namal ile Hatay Sofrası’nda buluşmuş.
- Mehmet Barlas ile “Mabeyin” adlı Antep yemeklerinin yapıldığı bir lokantada buluşmuş.
- Cahit Berkay ile Ege otlarının yoğunlukta olduğu bir vejetaryen lokantasında buluşmuş.
Bana sordular:
“Nereyi istersin” diye.
Hemen cevap verdim:
“Tarihi Merkezefendi Köftecisi.”
*
Yağmurlu ve serin bir gündü.
Merkezefendi’nin mistik havasına yağmur pek yakışmıştı.
Merkezefendi Mezarlığı’nda yatan Erbakan Hoca’nın ruhuna bir Fatiha gönderdim.
Ardından da çekim için “Tarihi Merkezefendi Köftecisi”ne gittim.
Vedat Milor’la biraz Merkezefendi’den söz ettik.
Ardından da yemeklerden...
GERÇEKTEN snop bir havası var Vedat Milor’un...
Ama çok da hakiki... Belki de bu yüzden snopluğundan rahatsız olmuyor insan.
Merkezefendi’de haftada bir gün “kuzu kebap” çıkarmış.
“Kuzu kebap” lafını duyar duymaz içimden “Eyvah” dedim, malum Başbakan’ın dile getirmesinden sonra “kuzu kebap”, biraz tehlikeli bir yemek haline geldi.
Neyse... Yenebilecek en güzel köftelerden yedik.
Güzel güzel sohbet ettik.
Ben yediklerimi yemek sırasında etrafımı saran iki kediyle paylaştım.
Gerisi NTV’de program yayınlanınca...
Atatürkçüyüm diyenlerle neden anlaşamıyorum?
ATATÜRK için “otoriter” dedim.
Hemen itirazlar geldi:
“Ama Atatürk, reformları yapmak için otoriter davranmaya mecburdu.”
Doğrudur.
Konjonktür mühimdir.
*
Fakat mesele şu:
Bugün “Atatürkçüyüm” diyerek yollara dökülenlerin çoğu...
Tapınmacılık içine girerek, dondurulmuş bir zaman dilimi olarak Cumhuriyet’in ilk döneminin özlemini çekerek, nostaljik duygularla hareket ederek, Atatürk dönemine eleştirel bakışlar sergilemeyerek...
Sadece “reformlara” değil, “otoriterliğe” de sahip çıkıyor.
Bir ayrım yapmıyorlar.
Bir “artılar/eksiler” listesi çıkarmaya yanaşmıyorlar.
Topyekûn sahiplenme içindeler.
Dokunulmaz bir “asrısaadet” anlayışıyla yaklaşıyorlar Cumhuriyet’in ilk dönemine.
Bu nedenle anlaşamıyorum kendileriyle.
*
“Otoriterlik eskide kalsın/Bize reformlar yeter” deseler...
Belki de anlaşırız.
Bir türkü gecesi
BEYOĞLU’nun arka sokaklarında bir türkü barda tanıdım Cem Çelebi’yi...
Sesi güzel, bağlama çalışı mükemmel, efendiliği süper bir sanatçıydı benim gözümde.
Duydum ki Talimhane’de “Şehzade” adlı bir mekânda cuma akşamları türkü söylemeye başlamış.
Gittim dinlemeye...
“Türkü-bar” konseptine pek uymayan, fazla ışıklı, fazla süslü, fazla janjanlı, biraz da kasmaya yol açan bir yer...
Ama ne fark eder!
Cem Çelebi çaldı, biz de dinledik.
Derken Kardeş Türküler’den Feryal Öney katıldı aramıza...
O da Neşet Ertaş’tan birkaç türkü okudu...
Ve gecemiz bir tür Neşet Ertaş’ı anma gecesine döndü.
*
Gecenin sonunda Feryal Önel, İran Azeri’si sanatçı Cavit Mürtezaoğlu ile birlikte çıkardığı yeni albümünü hediye etti bana.
“Tebriz’den Toros’a” adlı albüm...
Hemen dinlemeye başladım.
Tebriz’den Toros’a bu coğrafyanın irfanını, kavrayışını, bilgeliğini ortaya koyan muhteşem deyişler...
Hele “Sığmazam” diye bir deyiş var ki dile takılıyor.
Nesimi dilinden haykıran bir deyiş:
“Bende sığar iki cihan/Ben bu cihana sığmazam.”
Çıksa bir dert, çıkmasa bir dert
ANITKABİR’e çıksa... Diyecekleri belli:
- “Ne yüzle çıktın Ata’nın karşısına” derler.
- “Atatürk mezarından kalksa kaçacak yer ararsın” derler.
- “Hadi itiraf et, mecburiyetten gittin” derler.
- “Takiye yapıyorsun” derler.
- “Anıtkabir’e çıktın ama kim bilir içinden neler geçiyor” derler.
*
Anıtkabir’e çıkmasa...
Dedikleri belli:
- “Ata’dan kaçtı” dediler.
- “Atatürkçüler ayakta, sen uyuyorsun” dediler.
- “Ata’ya gelmemek için gezisini uzattı” dediler.
- “Atatürkçülerden korktu” dediler.
- “Gerçek yüzünü gösterdi” dediler.
*
Kısacası: Çıksa bir dert, çıkmasa bir dert...
O da ne yapsın?
Kasmaktan vazgeçip saldı kendini...
Daha iyi bir hayat için dokuz tavsiye
BİR: Beğenmediğin bir filmin yarısında çık.
İKİ: Özcan Deniz’i Mahsun’a yeğlediğini söylemekten kaçınma.
ÜÇ: Başlığından ve yazarından nereye gideceği belli olan bir köşe yazısının sadece son cümlesini oku.
DÖRT: Adnan Hoca’nın Ankara havalarında sergilediği mahareti takdir et.
BEŞ: Tanımadığın numaraları açma.
ALTI: Woody Allen’ın “türbülansa giren uçaktaki ateist” üzerinden yaptığı esprilerden sıkıldığını hiç çekinmeden söyle.
YEDİ: Kimseyle Atatürk üzerinden kavgaya girişme.
SEKİZ: Senin için çok sert şeyler yazsa da Levent Kırca’ya daima gülümse, hep gülümse.
DOKUZ: Bitirdiklerinde başın derde girmesin istiyorsan başkalarının ilişkilerinin başlatıcısı olma.
Laf çakma denemeleri
“İspatlasınlar Taksim Meydanı’nda etekle dolaşırım” diyen Ali Ağaoğlu’na: Annen de etek giyerdi, bunları unuttun mu?
*
“İki erkek aynı odadaysa zinadır” diyen Sibel Üresin’e: İki erkeği falan bırak da Allah kimseyi seninle aynı odaya düşürmesin.
“Türbanlı kadınların sadece belli alanlarda öne çıktığını fark ettim” diyen Ertuğrul Özkök’e: Yıllarca belli alanların kendilerine kapatılmasından olabilir mi acaba?
*
Başbakan Erdoğan’ı “Sana başkanlık yaraşır” pankartlarıyla karşılayan Karadeniz ahalisine: Onu neyin mutlu edeceğini nasıl da biliyorsunuz?
*
“Bedevi polemiğine girmek istemezdim ama tabanımın haklı tepkisine karşı duramam” diyen Kılıçdaroğlu’na: Hakiki liderler tabanlarının önündedirler, arkasında değil.
Paylaş