Böyle mi olacaktı? AB’nin en ‘baba’ ülkeleri halim selim bir tutum takınırken, ‘arıza’yı 8 milyonluk Avusturya mı çıkaracaktı?
Avusturya’nın inatçılığı karşısında şaşkınlığımız o kadar büyüdü ki, bir ara İkinci Viyana Kuşatması’nı gerçekleştiren Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’yı bile hayırla yad etmek durumunda kaldık.
ÖNE ÇIKAN YORUMCULAR:
Uzun gecede bizlere yol arkadaşlığı yapan yorumculardan söz etmeden olmaz. Anlaşılması en zor teknik metinleri, ekranda hafiften bir elektriklenme yaratarak yorumlayan emekli büyükelçi Yalım Eralp, ‘Bu iş kötüye gidiyor’ havasının dalga dalga yayıldığı anlarda bile umudu koruyan Hasan Cemal, en kritik anlarda bile gerçekçi değerlendirmelerle havayı yumuşatan İlter Türkmen, muarızlar için argüman üretmeyi her koşulda sürdüren Cengiz Aktar ve çalışkan öğrenci havasıyla öğretici açıklamalar yapan Altan Öymen... Bu isimler öne çıkanlar arasındaydı.
İNGİLİZ BAKANI SEVDİK:
Uzun gecenin tartışmasız yıldızı İngiliz Dışişleri Bakanı Jack Straw, ‘mutlu son’un ardından yaptığı açıklamayla Türkiye’nin gönlünü fethetti. Özellikle, ‘Türkiye NATO’ya alınırken Müslüman kimliği sorun olmamıştı, AB’ye girerken neden sorun olsun?’ cümlesi, yaşanan gerginlik nedeniyle incinen Türk kamuoyunu yumuşatacak nitelikteydi. Tabii İngiliz Bakan’ın İstanbul’dan ‘Hep gündemimizdeki Avrupa kenti’ diye söz etmesini de atlamamamız gerekir.
EN İSABETLİ SAPTAMA:
Uzun gecenin en müthiş açıklamasını Portekiz Dışişleri Bakanı Diogo Freitas Do Amaral yaptı. Bakan, ‘Türkiye’nin AB ile müzakerelere başlaması en çok Usame bin Ladin’i üzmüştür’ dedi.
GAZA NİYE GELMEDİN:
Gerginliğin hat safhaya ulaştığı bir anda Ankara’yı ‘Koy postanı, gör restini’ havası sardı. En aklı başında isimler bile posta koyma özlemiyle yanıp tutuşarak Başbakan Erdoğan’ı etkilemeye çalıştı. Ancak Erdoğan gaza gelmedi ve yaşanan sinir harbinin galibi oldu.
HAZMETME KAPASİTESİ:
Uzun gecenin en matrak tabiri bu oldu. Farklı çağrışımlara ve ironik yaklaşımlara kapı aralayan ‘hazmetme kapasitesi’ lafı, özellikle olup bitenler karşısında heyecan duymayanların ağızlarına sakız oldu. Bilhassa Emre Kongar Hoca, bu tabirden yola çıkarak epey kafa buldu.
İslamcılık için dönüm noktası
İSLAMCILIK, Batı karşısında yıllardır yenik düşmenin oluşturduğu psikolojiyle beslenen bir ideolojiydi.
Ancak bu ideoloji, doğru dürüst bir çıkış noktası bulamadı ve Batılı değerlere karşı alternatif üretemedi.
Yoksulluk nasıl yenilecek? Sömürü nasıl son bulacak? Baskıcı rejimlerden kurtuluş nasıl gerçekleşecek? Şeffaflık nasıl sağlanacak?
Bu soruların gerçekçi yanıtları verilemedi.
Ve çözümsüzlükten iki şey çıktı:
Batı nefreti ve bu nefretin doğurduğu nihilist terör.
Dün ortaya çıkan tarihi karar, işte bu gidişatı sarsacak niteliktedir.
Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle bütünleşmesi yolunda atılan adım ‘Batı İslam’dan korkar / İslam Batı’dan nefret eder’ denklemini darmadağın edecektir. Yani demem o ki:
Batı nefretinden beslenir hale gelen İslamcılık ideolojisi, bu yeni durum karşısında bambaşka bir biçim alacaktır.
‘Bu karardan en çok Usame bin Ladin üzülmüştür’ tespitinin anlamı budur.
CNN Türk’e bravo
KOMPLEKSE kapılmaya gerek yok, hak edenin hakkını vermek gerekir.
O halde şöyle canı gönülden CNN Türk’e ‘Bravo’ diyebiliriz. Özellikle Lüksemburg’daki CNN Türk ekibine...
Olup bitenleri anlaşılır kılarak aktaran Mithat Bereket’i, kimsenin görmediği ayrıntılarla yayını zenginleştiren Şirin Payzın’ı, ataklığıyla hep bir adım önde olan Barçın Yinanç’ı ve gelişmeleri yorumlayan CNN Türk Dış Haberler Müdürü Gökhan Güvenç’i kutluyorum.
Tabii saatler süren canlı yayını hiç pes etmeden sürdüren İstanbul merkezdekiler ile Ankara’nın nabzını fevkalade başarıyla tutan eski çalışma arkadaşım Osman Sert’i de unutmuyorum.