Paylaş
Son seçimde AK Parti’nin aldığı oy miktarına bakalım: 21 milyon 399 bin 82.
Eğer Ünal Aysal’ın dediği doğruysa AK Parti’ye giden oyların tamamına yakınının Galatasaray taraftarlarından gittiğini söyleyebiliriz.
Kısacası...
Nereden baksan saçma bir hesap...
Nereden baksan mübalağalı bir çaba...
Nereden baksan gülünç ama bir o kadar da acıklı bir gayret...
* * *
Peki Ünal Aysal neden böyle yapıyor?
Neden Başbakan’ı memnun edeceğim diye milleti kendine güldürmeyi göze alıyor, alabiliyor?
Neden Başbakan’ı etkilemek için takımının bütün taraftarlarını bir anda AK Parti defterine kaydediyor?
Neden olacak?
Stat açılışında küçük çapta bir protestoya maruz kaldı diye Galatasaray’a bozulan Başbakan Erdoğan’ın gazabından kurtulmak istiyor da ondan...
Dikkat edin lütfen...
“Gönlünü almak istiyor” demiyorum, “gazabından kurtulmak istiyor” diyorum.
* * *
İki duam var benim:
BİR: Allah kimseyi Başbakan’ın gazabından korunmak için gülünç durumlara düşürmesin.
İKİ: Allah ülkemizi başbakanların kişisel gazaplarının hesaba katıldığı bir ülke olmaktan çıkarsın.
Fener dik durdu
ÖNLERİNE bir fırsat gelmişti.
“Küme düşürmeyin, silin birkaç puanımızı da bu iş bitsin” diyebilirlerdi.
Buna yatabilirlerdi.
Daha büyük bir beladan kurtulmak için küçük bir belaya razı olabilirlerdi.
“Bir defaya mahsus” uygulamanın arkasına saklanarak küme düşme gibi büyük bir cezadan yırtabilirlerdi.
Hiçbirini yapmadılar.
Mücrimlere özgü bir tutum almadılar.
İdareciliğe, orta yolculuğa çanak tutmadılar.
“Küme düşme kalkmasın” dediler.
“Puanımızı kafanıza göre silemezsiniz” dediler.
Mertçe çıkıp, “Bizi adam gibi yargılayın” dediler.
“Suçluysak küme düşürün, suçsuzsak dokunmayın” dediler.
Puan sildirme onursuzluğuna razı olmadılar.
* * *
Mademki klas duruşun hastasıyız...
O halde Fener’in bu duruşuna şapka çıkarmak boynumuzun borcudur.
Bir değişim
AK Parti’nin ilk dönemlerinde... AK Parti’ye oy verenler ortaya çıkmazdı.
Kendilerini belli etmezlerdi.
Hatta bu yüzden “Kim bu iki kişiden biri?” diye geyik çevrilirdi.
* * *
AK Parti’nin son dönemlerinde bu gelenek tersine çevrildi.
Artık “Ben oyumu AK Parti’ye verdim” demeye acayip heves ediliyor.
Hatta o kadar ki...
Bu sefer de “Hepiniz oyunuzu AK Parti’ye verdiyseniz diğer yüzde 50 nerede?” geyiği çevriliyor.
Rus gelinler demecinde takıldığım dört nokta
DIŞİŞLERİ Bakanı Ahmet Davutoğlu şöyle demiş:
“İki ülke ilişkilerini daha da geliştirmek için Türk-Rus evliliklerini arttırmak önemli. Rus aile kültürü, Türk aile kültürüne çok yakın. Rus gelinler eşlerine çok bağlı, saygılı. Danışmanlarımdan biri de Rus gelin aldı.”
Ardından küçük bir istatistik vermiş:
“2011 verilerine göre sadece geçen yıl Manavgat’ta bin 208 nikah kıyıldı. Bunların 243’ü yabancılarla, yarısından fazlası ise Ruslarla yapıldı. Rus bayanların çoğu gönlünü Türk erkeklerine kaptırdı.”
* * *
Ben bu açıklamalardan dört sonuç çıkardım:
BİR: Ahmet Davutoğlu’nun sanal alemde ve sözlüklerde dönen “Türk kızları gitsin Rus kızları gelsin” türü geyiklerden hiç haberi yok.
İKİ: Dışişleri Bakanımız maalesef “kadın” yerine “bayan” demeyi tercih ediyor.
ÜÇ: Bakan Bey’in “evlendi” ya da “hayatını birleştirdi” gibi tanımlar yerine “aldı” sözcüğünü tercih etmesi de dikkat çekiyor.
DÖRT: Bir Türk ile bir Rus’un evlenmesini “Rus bayanların gönüllerini Türk’e kaptırması” cümlesiyle açıklıyor ve “karşılıklılık” ilkesini ihmal ediyor.
Herkesin mazlumu kendine
BİR kesimimiz...
İBDA-C lideri Salih Mirzabeyoğlu’na yapılan haksızlıklara, işkencelere, zulümlere odaklanıyoruz.
Bir kesimimiz ise...
Ahmet Şık’a, Nedim Şener’e, Soner Yalçın’a, Mustafa Balbay’a yapılan haksızlıklara, zulümlere odaklanıyoruz.
* * *
Bir kesimimiz...
Pankart açtılar diye örgüt üyesi yapılan, protesto gösterisi yaptılar diye hayatları karartılan gençlere odaklanıyoruz.
Bir kesimimiz ise...
Kayseri’de bir maçta İsrail takımını “Kahrolsun İsrail” sloganıyla protesto ettiler diye tutuklanan gençlere odaklanıyoruz.
* * *
Kısacası tam bir mazlumlardan mazlum beğenmek durumuyla karşı karşıyayız. Oysa bir zamanlar Mazlum-Der’in ne güzel sloganları vardı:
- “Zalime de, mazluma da kimlik sorulmaz”.
- “Kim olursa olsun zalime karşı...”
- “Kim olursa olsun mazlumdan yana...”
Kar öğütleri
- Mümkünse mahalleden fazla uzaklaşma.
- Sabahın erken saatlerinde henüz ayak değmemiş karların üzerinde yürü.
- Yumurtalı ekmek olayına dal.
- İçinden kar geçen filmler seyret.
- Battaniyeyi hep bir köşede hazır tut.
- İçindeki çocuğun dışarı çıkmasına izin ver.
- Bir sobaya sokulup Hazreti Ali’nin Cenkleri türü kitaplardan birini oku.
Kökü dışarıda bir örgüt
SINIR Tanımayan Gazeteciler Örgütü, basın özgürlüğü sıralamasında Türkiye’yi 148. sıraya düşürdü.
Buna göre...
Uganda’nın bile gerisindeyiz.
* * *
Bense şunları merak ediyorum:
- Acaba ne zaman bir yandaş kalem, “Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü”nü, AK Parti hükümetini yıpratmak için çalışan, kökü dışarıda bir örgüt olarak nitelendirecek?
- Acaba ne zaman bu örgütle İsrail arasında bir bağ kurulacak?
- Acaba ne zaman bu örgüt’ün Ergenekon’un uzantısı haline geldiği iddia edilecek?
- Acaba ne zaman bu örgütün gizli ajandasından “AK Parti iktidarını bitirme planı” başlıklı bir doküman çıkarılacak?
Paylaş