Paylaş
Diyor ki:
“İstanbul Barosu düştü.”
*
Peki suçu neymiş İstanbul Barosu yönetiminin?
Şöyle bir şeymiş:
Baro yöneticileri, Silivri Mahkemesi’ndeki bir duruşma sırasında protesto konuşması yapmışlar. Mahkeme, Baro Yönetimi hakkında suç duyurusunda bulunmuş.
Bunun üzerine dava açılmış... Avukatlık Kanunu’na göre haklarında iddianame hazırlanan baro yönetimi düşermiş...
*
Böyle şeyleri eskiden Sabih Kanadoğlu, Süheyl Batum falan yapardı.
Yazılı metinlerden bir şeyler bulup buluştururlar ve ortaya çıkardıkları içtihatlarla AK Parti’ye mavi gökyüzünü dar ederlerdi.
Bu bir sendromdur.
“Sandıkta yenemediğini yasa metinlerinden çıkarılan zorlama içtihatlarla yenme” sendromu...
Başbakan Erdoğan, bu sendromu Ece Ayhan’ın “Biz tüzüklerle çarpışarak büyüdük kardeşim” dizesine atıf yaparak açıklamaya meraklıdır.
*
Gelinen nokta şudur:
Tüzüklerle çarpışarak büyüyenler, şimdi hasımlarını tüzüklerle çarpışmak zorunda bırakıyorlar.
Bir şey değişmiyor yani...
Gidiyor Sabih’ler, Süheyl’ler...
Geliyor Bülent Turan’lar...
Boz şu ezberi
AK Parti’li Süleyman Soylu diyor ki:
“Tayyip Erdoğan Türkiye’nin ilelebet ve ebedi başkanıdır.”
* * *
CHP’li Osman Aydın diyor ki:
“Artık ihtilal yapacak komutan kalmadı, öyle bir kurtuluş yok.”
* * *
Biri liderini kutsamaktan, diğeri kurtuluşu askerde aramaktan kınanmalı.
Ama gelin görün ki...
- İktidar yandaşları CHP’liyi...
- İktidar karşıtları da AK Parti’liyi...
Dillerine doluyorlar.
AK Parti’liye laf eden AK Parti’li, CHP’liye laf eden CHP’li yok ortada...
Yani tam bir “herkesin antidemokratı kendine” durumu...
* * *
Şöyle olsa:
- AK Partililer, Süleyman Soylu’ya “Sen de biraz fazla uçmuşsun birader” diyebilseler...
- CHP’liler, “Askeri darbeleri kurtuluş diye nitelendirerek halt etmişsin sen” diyebilseler...
İşte o zaman bir şeyler değişir.
Belki de iklim değişir, Akdeniz olur.
Aziz Yıldırım’ın yükselişi ve düşüşü
- MAĞDURİYETTEN yükseldi, kibirden düşüyor.
- Süper transferlerle yükseldi, berbat transferlerle düşüyor.
- Galibiyetlerle yükseldi, mağlubiyetlerle düşüyor.
- Susarak yükseldi, konuşarak düşüyor.
- Takım iyiyken diktatörlüğüyle yükseldi, takım kötü olunca diktatörlüğüyle düşüyor.
- Parayı bastırarak yükseldi, “Parayla pulla olmaz bu işler” diyerek düşüyor.
- Recep Tayyip Erdoğan taktikleriyle yükseldi, Kemal Kılıçdaroğlu taktikleriyle düşüyor.
- Alex’le yükseldi, Aykut Kocaman’la düşüyor.
Dolar milyoneri gazeteciler
HERİFİN biri marjinal gazetenin en marjinal köşesinde “Dolar milyoneri gazeteciler” diye bir liste yayınlamış.
Kanıt? Yok. Dayanak? Yok. Belge? Yok. Kayıt? Yok.
Yok oğlu yok yani...
Peki ne var? Sallama var.
* * *
Aslında mesele edilecek bir şey değil.
Normalde yüzünü buruşturup geçersin.
Fakat gel gör ki çağımızda geçemiyorsun.
Çünkü bu üfürük, internet siteleri tarafından alıntılanıyor ve böylece “sanal” kayıtlara geçiyor.
Yetmezmiş gibi bir de sanal âlemde veri kabul edilip tartışılıyor.
* * *
Kısacası çağımıza özgü bir marazla karşı karşıyayız:
Artık üfürükler, marjinal gazetelerin çamur köşesinde kalmıyor, daha geniş bir ortama sıçrayıveriyor.
Kaç şu tiplerden
- Hülya Avşar gibi gerekçesiz özgüven sahibi kişilerden...
- Emre Belözoğlu gibi mahkemeye milli formayla giderek avantaj sağlamaya çalışan kurnazlardan...
- Serdar Ortaç gibi kendini hep haklı gören tiplerden...
- Bekir Coşkun gibi millete koyun demeye meraklı köşecilerden...
- Deniz Seki gibi hep ama hep mağduru oynayanlardan...
- Sonny Corleone gibi anında parlayan şahsiyetlerden...
- Tuba Ünsal gibi çocuğunu götürmeyeceği hastaneye çocuğunun bakıcısını götüren tiplerden...
- Can Tanrıyar gibi sürekli eski karısının annesinden söz eden tiplerden...
Ne olacak bu CHP’nin hali
“Ne olacak bu memleketin hali” muhabbetlerinin yerini “Ne olacak bu CHP’nin hali” muhabbetleri almış durumda.
Geçen akşam ben de bu türden bir muhabbetin tam ortasına düştüm.
O muhabbetten tuttuğum notlar aşağıdadır:
* * *
- Biri dedi ki: Bir bayrak rüzgâr bekliyor arkadaş. Bu CHP, ancak bir büyük heyecan fırtınası estirmelidir. Ancak öyle kurtulur.
- Biri dedi ki: Halka dokunamıyoruz. Tek sorun bu... Bakın Mustafa Sarıgül’e... Adam halka dokunarak işi götürüyor.
- Biri dedi ki: Bu partide var bir sorun... Bu partiyi kapatıp yerine adam gibi sosyal demokrat bir parti kurulmalı...
- Biri dedi ki: Kemal Kılıçdaroğlu ile de olmuyor bu iş... Vatandaş ondan umudu kesmiş durumda... Tam bir hayal kırıklığı...
- Biri dedi ki: İdeoloji tartışmalarının halkta bir karşılığı yok... İdeoloji tartışmaları bir tarafa bırakılmalı...
- Biri dedi ki: Hüseyin Aygün de, Birgül Ayman Güler de tabandan tepki alıyor... Her iki isim de partiye büyük zarar verdi.
- Biri dedi ki: “Ulusalcılar” adı verilen grubun derdi ideolojik değil, ideolojiyi bahane edip parti içinde etkinlik sağlamaya çalışıyorlar.
- Biri dedi ki: Baykal kenarda ellerini ovuşturarak izliyor olup bitenleri... Yeniden partinin başına geçmek için fırsat kolluyor.
Muhabbet böyle uzadı gitti.
İki güzel şey
BİR: Hrant Dink Malatyalı’dır. Malatya’da onun doğduğu
sokağa Hrant Dink adı verilmiş. Malatya Belediyesi’ni bu kararından dolayı kutluyorum.
İKİ: AK Parti’li Hüseyin Çelik, “Ne yani terör sorununu çözmek için teröristbaşı ile değil de Sultanahmet Camisi imamı ile mi konuşacağız” demişti. İmamların örgütlü olduğu sendikanın başkanı Çelik’i, “İmamları alaylarınıza alet etmeyin” diye uyarmış. Helal olsun kendisine.
Paylaş