Türkiye’nin ölüleri Mısır’ın ölüleri

BİR kere başlarsanız...

Haberin Devamı

-“Onların sayısı bin ise, bizim sayımız yüz bin” demeye...
-“Onların tepe gibi Taksim’i varsa, bizim dağ gibi Kazlıçeşme’miz var” demeye...
-“Onların yüzde bilmem kaçı varsa bizim yüzde 50’miz var” demeye...
-“Onların Twitter’ı varsa bizim besmelemiz var” demeye...
Kendinizi tutamaz, devamını getirirsiniz.
Mazlum maktulleri ayırmaya başlarsınız.
“Onların mazlum maktulleri/Bizim mazlum maktuller” demeye başlarsınız.

*

İşte demeye başladınız bile...
Diyorsunuz ki:
-Türkiye’nin dört-beş ölüsü var ama Mısır’ın 53 ölüsü var.
-Türkiye’nin ölüleri polise şiddet uygularken öldürüldü ama Mısır’ın ölüleri namaz kılarken öldürüldü.
-Türkiye’nin ölüleri için yer gök inletildi ama Mısır’ın ölüleri için bir şey denmedi.
(Bakınız: Başbakan Erdoğan’ın, Ankara’daki büyükelçiler için verdiği iftarda yaptığı konuşmada yer alan “Türkiye’nin öldürülenleri” ile “Mısır’ın öldürülenleri” arasındaki kıyaslama).

*

Haberin Devamı

Eğer bir vicdan...
-Hem Mısır’da güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu hunharca, vahşice, barbarca katledilen 53 İhvan yanlısı protestocu için...
-Hem de Eskişehir’de sopalarla dövülerek öldürülen 19 yaşındaki Ali İsmail için, gözü çıkanlar için, komadakiler için ve diğer maktuller için...
Aynı anda ve aynı şiddette kanamıyorsa...
Kimse kusura bakmasın, o vicdandan insanlığa bir hayır gelmez.

*

Ey “mazlum maktuller” arasında ayrımcılık yapanlar!
Ey “bizim maktuller/onların maktulleri” yaklaşımını devreye sokanlar!
Unutmayın:
Kenar-ı Nil’deki zulmün hesabını soracak olan “Adli İlahi”, kenar-ı Eskişehir’in de hesabını soracaktır.
Soracaktır çünkü...
“Adli İlahi”nin adaleti, sizin adaletinize benzemez.
Onun adaleti...
Zerre kadar şaşmaz, zerre kadar sekmez, zerre kadar taraf tutmaz.

Yeni başlayanlar için Alevilik tartışması

-ALEVİLİK tartışması ile ilahiyat tartışmasını birbirine karıştırmamak gerekir... Türkiye’de yapılan Alevilik tartışması, ilahiyat tartışması değil, demokrasi tartışmasıdır.
-Devlet Alevilere “Sizin inancınız yanlış, ibadethane anlayışınız yanlış” diyemez. Çünkü Aleviler, “Yanlış ya da doğru... Ben öyle inanıyorum. Sen benim hakkımı ver kardeşim” dediklerinde devlet, apışıp kalmak zorunda kalır.
-Devletin bir inancın doğruluğunu ya da yanlışlığını takdir etme hakkı yoktur... Devlet, bir inancın “İslami” olup olmadığını belirleyemez.
-Vatandaşların bir bölümü “Ben böyle inanıyor ve böyle yaşamak istiyorum” dediği anda iş biter... Devletin görevi bu vatandaşlara hizmet vermektir.
-İslam’da cemevi var mıdır, yok mudur? Devlet böyle bir tartışma yapamaz. Çünkü devlet, ilahiyat fakültesi münazara ekibi gibi davranamaz. Devletin işi değildir böyle bir tartışmayı yapmak.
-İslam’da cemevi yoktur ya da vardır... Hiç fark etmez... Vergisini veren, vatandaşlık görevlerinin tümünü yerine getiren vatandaşlarımızın önemlice bir bölümü “Benim ibadethanem cemevidir” diyorsa... Olay biter.
-Alevilerin inancını yargılamayı, belirlemeyi kendinde hak olarak gördüğün anda... Başkaları da senin inancını yargılamayı, belirlemeyi kendilerinde hak olarak görürler... O zaman “Benim inancıma ne karışıyorsun” deme hakkın olmaz.

Haberin Devamı

Üç maddede övgü ve sövgü

BİR: Tek taraflı sövgü de, tek taraflı övgü de aynı sonuca yol açar: Muhatabı katiyen değiştirmez.
İKİ: Hep övmeyi tercih edenler ile hep sövmeyi tercih edenler aynı ağacın dalları gibidirler.
ÜÇ: Muktedirler kulaklarını ve kucaklarını sadece övgücülere açarlarsa... Yurt çapında utanç verici bir “En iyi ben överim” yarışması başlatmış olurlar.

Bir düzeltme

BEYOĞLU Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan aradı.
Söylediği şu:
“Biz o işyerini, Gezi olayıyla ilgili yapılan açıklama nedeniyle kapatmadık. Ceza günler öncesinde verilmişti ve cezanın uygulanacağı gün de belliydi... Mühürleme ile açıklamanın aynı güne denk gelmesi tamamen tesadüftür... Ya da açıklamayı yapanlar, bunun ortaya çıkmasını sağlamak istemiş olabilirler”

*

Haberin Devamı

Ahmet Misbah Bey belgeleri de gönderdi bana...
Belgeler, kendisinin haklı olduğunu ortaya koyuyordu.
Düzeltir, hem kendisinden hem de okurlarımdan özür dilerim.

Sahurda Huqqa

SAHİBİ Cihan Kamer’in davetiyle gittim İstanbul Kuruçeşme’deki Huqqa’ya...
Cihan Kamer’in yanında işadamı Fettah Tamince de vardı.
Oturduk, sohbet ettik.
Politika, turizm, Gezi Parkı olayları, Türkiye, dış politika, ekonomi, Mısır, medya...
Her şeyi konuştuk.
Anlaştığımız noktalar oldu, anlaşamadığımız noktalar oldu.
Hiç mesele etmedik.

*

Sohbet sürerken arada bir Huqqa’nın müşterilerine baktım.
Baktıkça içim açıldı:
Başörtülü genç kadınlar, başörtüsüz genç kadınlarla yan yana...
Sahur yapanlar ile sahur yapmayanlar yan yana...
Bir buçuk aydır sergilenen cepheleşme ve cepheleştirme politikalarından yeterince bunalmış, yorulmuş bünyem, bu aslında gayet normal Türkiye fotoğraflarını görünce süper rahatladı.
“Budur” dedim, “Türkiye budur”.

*

Haberin Devamı

Sahurda Huqqa muhteşem.
Bir yanda eşsiz Boğaz ve zevkle yapılmış kendine özgü bir mekân...
Bir yanda damak tadı gelişmiş Cihan Kamer’in katkılarıyla hazırlanan Huqqa mönüsünün muhteşem tatları...
Yorgunluk falan gitti.
Tavsiye ederim: Bir sahur yolunuzu Huqqa’ya düşürün.
Aman dikkat: Genelde dolu oluyor, rezervasyon şart.

Gezi’yi gündemden düşürmeyen kim?

-GEZİCİLER mi?
-Taksim Dayanışma mı?
-CHP mi?
-Gazeteler ve televizyonlar mı?
-Dış mihraklar mı?
-Doktorlar ve avukatlar mı?
Hiçbiri... Hiçbiri...

*

Gezi’yi gündemden düşürmeyen tek bir isim var:
Başbakan Erdoğan.
Alın size Başbakan’ın iki günlük konuşmalarından Gezi gündemini canlı tutmaya yönelik eşsiz katkılar:
-Tencere tava olayı bitmiş, üzerinden haftalar geçmiş, “Tencere tava çalanları yargıya taşıyın” diyor.
-Gezi’ye çevrecilik üzerinden meydan okuyor.
-“Gezi de neymiş? Turizmimiz uçuyor” iması taşıyan sözler söylüyor.
-“Faiz Lobisi” demeye devam ediyor.
-Sanki “palalı” Fas’a kaçmamış gibi “Elinde pala olan gençlik istemiyoruz” diyor.
Neyse... Daha çok bölüm var ama ben yoruldum.

*

Haberin Devamı

Eğer “Gezi gündemi” Türkiye’nin hâlâ bir numaralı gündemi ise...
Bunda Başbakan Erdoğan’ın payı çok büyük...
Gezi’ciler kendisine ne kadar teşekkür etse az.

Yazarın Tüm Yazıları