Üç dinamik Turkcell yöneticisiyle önce "peşrev" kabilinden lafladık...
Ben "Sizin kaç aboneniz var?", "Hedefiniz ne?" falan diye geyik sorular sordum...
Onlar da bana "Gazeteye gidiyor musun?", "Ne olacak memleketin hali?" kabilinden sualler tevcih ettiler...
Baktık, sonunda laf bitiyor, acımasız ve kaygı uyandırıcı sessizlikler oluşuyor...
Sadede geldik...
Önce ben derdimi, olabildiğince kibar, anlayışlı, alttan alan, hırtlık yapmayan bir tarzda anlattım...
Dedim ki:
"Ben çakmam bu reklam falan işlerinden... Ama kanaatimce ’Revep İvedik’ tiplemesi sizin markayı aşağı çekiyor."
Anlayışla gülümsediler...
Sonra da beni kırıp gücendirmemeye gayret ederek, yaptıkları düzenli araştırmaların sonuçlarını koydular masanın üstüne...
Veriler, Tarhan Erdem’in seçim öncesi yaptığı ve herkese inanılmaz gelen seçim anketinin sonuçları gibiydi...
Şöyle ki:
"Recep İvedik" reklamının "farkındalık eğrisi" acayip yüksekmiş... Halkımız bayılıyormuş bu reklama... "Beğeni eğrisi" ise zirvede imiş...
Ben bir umut, "Peki ya AB grubu? Onlar ne diyor bu işe?" diye sordum.
Yanıtı alınca seçim gecesi sonuçlar açıklandığında Tuncay Özkan’ın suratında hangi ifade oluştuysa, benim suratta da benzer bir ifade oluştu...
Efendim, AB grubu, yani burjuvamız bile Recep İvedik hayranı imiş...
* * *
Yapacak bir şey yoktu... Son kozumu da kaybetmiştim...
Tam Veli Küçük Paşa’yı arayıp, "Paşam tankların paletlerini ne zaman göreceğiz?" falan diye soracaktım ki...
Paşa’mızın kodeste olduğunu anımsamayayım mı?
O günden beri "Çekip gideceğim ulan bu memleketten" diye sayıklayıp duruyorum.
AKP İÇİN YENİ BİR ŞARKI DENEMESİ
ABDULLAH Gül Bodrum’da... Tayyip Erdoğan da Bodrum’da...
O halde "Beraber yürüdük biz bu yollarda" şarkısının pabucu dama atılsa...
Ve onun yerine "Mazhar Baba"nın meşhur "Bodrum" şarkısı devreye sokulsa...
Uyarlaması da benden... Üstelik bedava...
Buyurun lütfen:
* * *
Nasıl anlatsam, nereden başlasam / Bir Abdullah, bir Tayyip / Yüzde kaçtık o zaman bak / Yüzde kaç olduk şimdi / Bodrum Bodrum...
Ne şeriat, ne darbe / Bütün istediğim buydu / Biraz deniz, biraz uyku / Bir de Fettah’ın en kral yatı / Bütün istediğim buydu / Bodrum Bodrum...
Bir zamanlar İkizdere’ye giderdim / Bir de Ramsey’in küçük adasına / Ama şimdi neresiydi unuttum / Bodrum Bodrum...
Ne türban, ne imam-hatip / Bütün istediğim buydu / Biraz deniz, biraz uyku / Bir de tesettür mayosu eskilerden / Bodrum Bodrum...
GÖNÜLSÜZ KÖKTENDİNCİ
DÜN gece "Adım da benimle beraber büyüdü" isimli "Abdüllatif Şener Kitabı"na takıldım... Şöyle bir karıştırayım falan derken, baktım 71. sayfaya kadar gelmişim...
71 sayfada bile "bir dolu" malzeme var:
"Latif Abi" ve Çeçenlik meselesi...
Babasının beş yaşındayken sabah namazına kaldırması...
Sivaslı bir yeniyetme olarak İslamcılıkla tanışması...
"Küçük Latif"in imam-hatip serüveni...
Ve "Siyasal"ın gruplar üstü dindar delikanlısı...
Kitap, Hürriyet’in deneyimli isimlerinden Çiğdem Toker’in kararında ve doğru sorularıyla su gibi akıp gidiyor...
Bugün ülkemizi yöneten "dindar politikacı" kimliğinin nasıl oluştuğunu merak edenlerden misiniz? Yani nereden geldiklerini, nasıl bir kültürel atmosferde yetiştiklerini, hayata bakışlarını nelerin belirlediğini, sınıfsal kökenlerini falan bilmek ister misiniz?
İşte size bu konuda önemli fikirler verecek yegane kaynak...
Gerçi "Latif Abi", çocukluk ve gençlik yıllarını anlatırken, "Ben biraz gönülsüz köktendinci idim" havası estirmeye çalışmış ama olsun...
Önemli bir samimiyet ihlali yaptığına dair bir yargı oluşmadı bende...
Kısacası... Bu kitapta, "Şener AKP’den neden koptu" meselesinden çok daha fazlasını bulacaksınız...