Paylaş
- Bir yandan da Oslo’da, İmralı’da görüşmeler yapılırsa...
Kafalar elbette karışır ve elbette bir “Türk sorunu” kaçınılmaz olur.
*
Eğer...
- Bir yandan Sakine Cansız’ın yakınlarına taziyede bulunan CHP Milletvekili Hüseyin Aygün’e sert çıkılırken...
- Bir yandan da Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç aracılığıyla, “Paris suikastı kabul edilemez, böyle hunharca bir cinayet olmaz” diye üzüntü bildirilirse...
Kafalar elbette karışır ve elbette bir “Türk sorunu” kaçınılmaz olur.
*
Eğer...
- Bir yandan eski Genelkurmay Başkanı, hakkında herhangi bir yargı kararı olmadan terörist başı olmak suçlamasıyla zindanlarda tutulurken...
- Bir yandan da kendisine resmi makamlar tarafından “terörist başı” sıfatı takılmış İmralı sakini ile barış görüşmeleri yapılırsa...
Kafalar elbette karışır ve elbette bir “Türk sorunu” kaçınılmaz olur.
*
Eğer...
- Bir yandan BDP ile ilişkiler sıcak hale getirilirken...
- Bir yandan da CHP’ye, “Bunların gizli ajandaları var, bunlar terörü destekliyor” diye suçlamalarda bulunulursa...
Kafalar elbette karışır ve elbette bir “Türk sorunu” kaçınılmaz olur.
*
Eğer...
- Bir yandan 30 yıllık sürece son noktayı koyma iddiasıyla yola çıkılır...
- Bir yandan da Türk kamuoyunu bu yeni duruma hazırlayacak en küçük bir iletişim stratejisi izlemeye bile gerek görülmezse...
Kafalar elbette karışır ve elbette bir “Türk sorunu” kaçınılmaz olur.
Televizyonda soru soranlara tavsiyeler
- KARŞINIZDAKİ komiklik yapmaya başladığı anda siz de olayı fena halde sulandırın. “Ya abi bırak şimdi komikliği, biraz ciddi ol abi ya” falan demeyin.
- Karşınızdaki “nihansın dideden” diye şarkıya girdiyse siz hemen devamını getirin: “Ey mest-i nazım”.
- Karşınızdaki kendini “Ben süperim, bu halk beni çok seviyor, her gittiğim yerde öpüyorlar” falan diye övmeye başladıysa siz de hemen “Sen neymişsin be abi” parçasını tıngırdatın.
- Muhatabınız kendi programınızda size gol attıysa o golü ancak muhatabınızın programında çıkarabilirsiniz. İlk fırsatta muhatabınızın programına katılın.
- Karşınızdaki zaaflarınıza oynuyorsa siz de karşınızdakinin zaaflarına oynayın.
- Asla sinirlenmeyin. Sinirlendiğiniz anda kaybedersiniz.
- Ne yapacağından emin olmadığınız birini programınıza konuk ettiğinizde sakın “abi” demeyin... “Abi”den “bey”e dönüş hem çok zor olur, hem de tuhaf kaçar.
- Ağzından çıkan en pespaye bir söz karşısında bile kendisini rezil hissetmeyen kimse karşısında ne derseniz deyin başarılı olma ihtimaliniz yoktur. Böylelerine soru sormayı baştan reddedin.
- Kendinize fazla güvenmeyin.
- Rakibinizi asla hafife almayın.
- Kendinizi göstermeye çalışmayın, karşınızdakinin kendini göstermesine çalışın...
Levent Kırca’dan idol midol çıkmaz
- LEVENT Kırca, Fatih Altaylı’yı sinirlendirmiş olabilir...
- Levent Kırca, Fatih Altaylı ile kafa bulmuş olabilir.
-Levent Kırca, Fatih Altaylı’nın boşluklarından yararlanmış olabilir.
-Levent Kırca, Fatih Altaylı’nın bilenmemişliğinden ve hazırlıksızlığından istifade etmiş olabilir.
Kısacası Levent Kırca, Fatih Altaylı karşısında başarı kazanmış olabilir.
Fakat asıl mesele şudur:
Bu başarıya bakarak Levent Kırca’ya, “Geriletilen Atatürkçülüğün şaha kalkmış son kahramanı” muamelesi mi çekilecek?
*
Levent Kırca şudur:
- İSKİ sözcüğünden, jet-ski sözcüğünden belden aşağı espriler üreterek en fazla “erken dönem Recep İvedik” sıfatını almaya hak kazanabilecek biridir Levent Kırca.
- Bakmayın siz onun “Ben her zaman muhaliftim” demesine... Hükümetlerin ülkeye egemen olamadıkları dönemde hükümetlere çakan ama ülkenin asıl egemenlerine ancak kendisine tanınan icazet alanı içinde bir-iki kez çakabilmiş biridir Levent Kırca.
- Hükümete dostluk ya da düşmanlık etmeyenleri “yalaka” kapsamına sokarak memleketi esaslı bir cepheleşmenin içine sürüklemek isteyen biridir Levent Kırca.
- Muhaliflik onun sığındığı son yerdir... Eğer Fox adlı kanalda hükümete yolladığı “mavi boncuklar” hükümet tarafından kabul görseydi, bugün program yapmaya devam edecek ve İşçi Partisi rozetini de asla yakasına takmayacaktı... İşte böyle biridir Levent Kırca.
- Miadı dolmuş biridir Levent Kırca... Fakat “süper tahammülsüz” hükümet, onun gibi miadı dolmuş birine dahi tahammül edememiştir... O da mecburiyetten muhalif olmuştur... Kendisine biraz daha tahammüllü bir hükümet idaresinde muhalifliği asla aklına bile getirmeyecek biridir Levent Kırca...
- Politik bir gösterinin tam ortasında “karı düzmek” gibi bir lafı edebilecek, ardından da “Dilim sürçtü, özür diledim, oldu/bitti” diyebilecek biridir Levent Kırca...
- Kendisine sorsanız: Bütün gösterileri acayip izleniyor, halk “Levent... Levent...” diye kapısına yığılmış durumda, stadyumlar seyircilerini almıyor, başına geçtiği televizyon kanalı izlenme rekorları kırıyor... “İyi de sen neden bütün bunlara rağmen sürekli ağlaşıyorsun ki?” sorusuna cevap veremeyen bir adamdır Levent Kırca...
- Analiz yapmaz, ezber cümleleri vardır: Türk Ordusu lağvedildi, generaller içeride, Cumhuriyet tehlikede... Başka? Başka hiçbir cümlesi olmayan biridir Levent Kırca.
Medyatik şeyler
ORAL ÇALIŞLAR: Radikal’deki köşesini bırakıp Taraf’ın başına geçmiş... Hayırlı olsun... Bir Ahmet Altan performansı beklemiyoruz kendisinden ama Taraf’ı canlandırabilir. Bu da az şey değildir. Böylece koca bir gazete gözlerimizin önünde eriyip gitmekten kurtulmuş olur.
*
BİRAND: Bizim meslekte onun gibisine sık rastlanmaz: Şaka kaldırır, kompleksi yoktur, işine heyecanla sarılır, kendisiyle alay eder, bir Batılı gibi düşünür, sorulması gereken soruyu mutlaka sorar, ekranda numara yapmaz, kendine ait gündemi yoktur. Belki de bu yüzden kısa süreliği eksikliğine bile tahammülüm yok. İyileşsin bir an önce... Ve daha yıllarca ekranlarda olsun.
*
ŞAHAN: İstese tutturduğu bir karakterin üzerine gidebilirdi. Ama bunu yapmadı... Başka bir filmle şansını denemek istedi. Hiçbir konuda takdir etmem kendisini ama bu yüzden takdir ettim.
*
YILMAZ: Son filmi “Kelebeğin Rüyası”nın fragmanı yayınlandı. Cumhuriyet’in ilk dönemi... İki genç şair ve ikisinin birden âşık oldukları kız... Biraz ağdalı gibi geldi bana... Şiirli falan... Bu yönleriyle bana uygun bir film değil... Beni kalbimden vurmaz bu tür konular... Ama görüntüler, mekânlar, kostümler falan tam bir profesyonel işi... Neyse... Bekleyip görelim bari...
*
ALİ BULAÇ: Şöyle bir huyu var: Duruyor, duruyor ve içinde “kadın” geçen bir antimodernist yazı patlatıyor... “Kadınlar evinde oturmalıdır” sonucuna varan bir yazı... Beklediği tepkiyi alıyor... Sonra tekrar köşesine çekiliyor... Ta ki “Kadınlar evde oturmalıdır” ana fikrini işleyen bir başka antimodernist yazıya kadar... En son yine yaptı bunu... Yine yazdı, yine tepki çekti, yine köşesine çekildi...
*
CUMHURİYET: Cumhuriyet gazetesi, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Sedat Laçiner’i “Alevilere hakaret etti” diye suçlamıştı. Gazete, birinci sayfasından Sedat Laçiner’den özür diledi. Bizde pek rastlanmayan bir durum... Bu açıdan Cumhuriyet’i kutluyorum.
*
PARGALI: “Pargalı ölecek” diye belki 18 tane habere rastladım Türk basınında... Titanik’in dizisi yapılsa “Titanik batacak” diye haber yapar bunlar.
*
BANKA REKLAMI: Hülya Avşar’ın rol aldığı yeni banka reklamı var... Bankanın kimseler tarafından bilinmemesi üzerine kurgulanmış bir senaryo... Bankanın kimseler tarafından bilinmediğini milletin gözüne sokan bir yaklaşım... Ben reklamı izleyince “Bu bankadan mümkün olduğu kadar uzak durulmalı” dedim kendi kendime...
Paylaş