NE zaman AKP içinden herhangi bir ‘isim’ önemli bir makama atansa söze ‘Kim bu adam?’ diye giriliyor, ardından da sorular sıralanıyor:
‘Tarikatçı mı? Fethullahçılara mı yakın? Nakşibendi mi? Milli Görüşçü mü? Eşinin başı açık mı? Örtülü mü? ANAP kökenli mi? MHP kökenli mi? Liberal mi? Erbakan’la dirsek teması var mı?’
Bütün bu sorulara verilecek tek kelimelik yanıtlarla, o adamı çözeceğimizi ya da anlayacağımızı sanıyoruz.
Bu yüzden o ‘tek kelime’nin peşine düşüyoruz!
Türkiye’nin sadece şu son üç yıl içinde geçirdiği müthiş sosyal ve siyasal değişimle ilgilenmiyoruz.
Bu değişimin tek tek bireyler üzerindeki keskin etkisinden haberimiz yok!
Değişimin sarsıcı ve dönüştürücü yönü üzerinde hiç düşünmemişiz!
Varsa yoksa o tek kelime...
O tek kelimeyi duyacağız, eski kalıplara vuracağız, yargımızı pekiştireceğiz ve rahatlayacağız!
Oysa şunu hesaba katmalıyız: Tek kelime bir insanı açıklamaya yetmez!
***
Şimdi biraz kafa konforunu bozmanın, akılları karıştırmanın, kalıplarla düşünmeye alışmışları şaşırtmanın tam sırası...
O halde gelin son günlerde gazete köşelerinde tartışılan iki AKP’linin üzerinden, ‘tek kelimelik yargıların’ sağlık derecesini saptamaya çalışalım:
ATİLLA KOÇ: Erkan Mumcu’nun yerine atanan yeni Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’u yıllardır tanıyan biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Onun için ‘Milli Görüşçü’ yargısında bulunmak tam bir haksızlıktır. Çünkü Atilla Koç,‘Milli Görüş’ adı verilen akımın ne ilk şekliyle, ne de son şekliyle hiçbir zaman tam olarak barışık olmamıştır. Koç, her zaman bu akıma eleştirel yaklaşmıştır. AKP içinden ‘dışa açık, kültürel birikimi tam, sosyal ilişkileri kuvvetli’ birkaç isim say deseler, onun adı benim listemin tepesinde yer alır.
BEŞİR ATALAY: Eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz’ün, hiçbir evrensel ve hukuki yönteme dayandırmadan yaptığı uygulamaların kurbanı olduğu için adı ‘irticacı’ya çıkarılmaya çalışılan Beşir Atalay, bence Türkiye’nin en saygın sosyal bilimcilerindendir. Adı iki kez Çankaya’ya sunulmuş mudur, Sezer iki kez ‘Atalay olmaz!’ demiş midir, inanın bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var: Eğer Beşir Atalay, Milli Eğitim Bakanı olabilseydi, kesinlikle ‘Milli Görüş’ kontenjanından filan oraya girmezdi. Çünkü Atalay, Milli Eğitim konusunda kapsamlı araştırmaları olan titiz bir bilim adamıdır. Hükümet politikalarında ‘liberal demokrat’ anlayışın uygulamalarına tam destek verir. Üslupsuzluklara, hamasete asla tahammül edemez. Yani ‘irticacı’ dendiğinde aklınıza neler geliyorsa, Beşir Atalay işte onların tam tersini temsil eden bir isimdir.
***
Ve kıssadan hisseler:
BİR: AKP içinde kökeni ‘Milli Görüş’e dayanan kişiler var; ama ‘Milli Görüşçüler’ yok. Unutmayalım, eskiden Milli Görüşçü olanlar, dönüştü ve değişti. Bu değişimin yapay olmadığı iki buçuk yıllık süreç içinde kanıtlandı.
İKİ: AKP içindeki eski ‘Milli Görüşçüler’, Erbakan hareketinin temel yaklaşımlarından, üslupsuzlarından, ideolojik yanlışlarından kurtulmak için Saadet Partisi yerine AKP’ye geçtiler. Eğer onların hálá ‘Milli Görüş’ rüyasını gördüklerini düşünürsek, o zaman neden Saadet’te değil de, AKP’de yer aldıkları meselesini de halletmemiz gerekir.
ÜÇ: AKP içinde kökeni ANAP, DYP ya da MHP olan birçok isim, kökeni ‘Milli Görüş’ olan isimlere göre daha tutucu, daha dışa kapalı ve daha millicidir. Yani AKP içindeki isimleri değerlendirirken, eşinin başının açık ya da kapalı olmasına veya kökenine bakmak, fena halde yanıltıcı olabilir.
DÖRT: DYP’den AKP hareketine geçen Hüseyin Çelik ile AKP’ye ‘Milli Görüş’ kökeninden gelen isimler arasında ideolojik yaklaşım, üslup ve temel görüşler bakımından genel olarak fark yoktur. Yani Hüseyin Çelik, eğer Milli Eğitim Bakanlığı görevinden alınıp Kültür Bakanlığı’na getirilecekse, bunun anlamı ‘Liberali görevden al, Milli Görüşçüyü getir’ filan değildir.
BEŞ: Bir süre önce AKP’den istifa eden Erkan Mumcu, parti içinde genel bir rahatsızlığın somut ifadesi değildir. Erkan Mumcu, bu anlamda sıradışıdır.
***
Yani demem o ki kalıplara teslim olmayalım ve olayı anlamaya çalışalım.
Alexis Carrel’in ‘İnsan, Bu Meçhul’ yaklaşımını aklımızdan çıkarmayalım.
Hele henüz ‘düşünsel oluşumu’nu tamamlayamamış bir parti olan AKP söz konuysa, ‘AKP’li, Bu Meçhul’ demeyi hiç ihmal etmeyelim.