Paylaş
*
Ahmet Davutoğlu’ndan pek yüz bulamayınca... Çareyi Tayyip Erdoğan’a yaptıkları yağcılığı utanç verici boyutlara taşımakta bulanlardır.
*
Aynı cephede yer almalarına rağmen... “Tayyip Erdoğan’ı ben senden daha çok seviyorum” diyerek birbirleriyle Erdoğan sevgisi üzerinden mücadele edenlerdir.
*
Yaptıkları Tayyip Erdoğancılık biçimiyle... Herkesi Tayyip Erdoğan’dan soğutanlardır.Gm Tayyip Erdoğan’ın kendi kendisine “Acaba bir yerde yanlış yapıyor olabilir miyim” sorusunu sormasına engel olanlardır.
*
Aklından geçenleri söylemek yerine, Tayyip Erdoğan’ın hoşuna gidecek şeyleri söylemeyi tercih edenlerdir.
*
Arkalarında güya Tayyip Erdoğan varmış gibi bir izlenim bırakarak... Her türlü ahlaksızlığı, tetikçiliği, zulmü yapanlardır.
Yine Melek İpek
İPEK Ailesi’yle bu zamana kadar hiçbir temasım olmadı.Ne mutlu müreffeh oldukları günlerde ne de düşman hale getirildiklerinde...
*
“Melek Anne” diyerek el öpmedim... “Sen ne hayırsever bir insansın Melek Anne” diye yaltaklanmadım... Bir çaylarını içmedim... Otellerinde kalmadım... Törenlerine, açılışlarına falan katılmadım...Bilmem, tanımam kendilerini...
*
Daha düne kadar bu ailenin etrafında dört dolananlar, el etek öpenler, aileye yancılık yapanlar, bugün utanç verici bir suskunluğa bürünmüş durumdalar.
Bu durumda...
Melek İpek’in İstanbul’daki evinden de Ankara’daki evinden de hoyratça atılmasına, hastaneden evine dönmesine izin verilmemesine, kırk yıllık evinin kapısında itilip kakılmasına itiraz etmek görevi de bana düşmüş durumda.Yanarım, yanarım, işte buna yanarım.
Malcolm X gibi öldürülsünler mi?
AYDIN Engin’in Cumhuriyet’teki köşesinden öğrendim.
İktidar yanlısı bir yazar, şöyle yazmış:
“Terör örgütünün siyasi kanadı olarak faaliyet gösteren malum partinin elemanları Amerika’da olsalardı, şimdiye kadar yüz defa ortadan kaldırılırlar, akıbetlerinin ne olduğunu soracak kimse de çıkmazdı.”
*
Dün Malcolm X’in öldürülüşünün yıldönümüydü.
Malcolm X, Müslüman muhalif bir liderdi.
Amerika’da yaşıyordu.
Karanlık bir cinayete kurban giderek ortadan kaldırılmıştı.
Akıbetini soracak kimse de çıkmamıştı.
*
İktidar yanlısı yazar, Amerikan devletinin Malcolm X’e yaptığının aynısını...
Türkiye devletinin de başkalarına yapmasını istiyor.
*
Yuh artık.
Ey ABD! Bunlar seni çok istiyor
“TAM mutabakat” diye çakmış başlığı bir gazete...
Ne yapıyor bu gazete? Hiç de öyle olmadığı halde ABD ile Türkiye’nin her konuda anlaşmış olmasından çok büyük bir heyecan çıkarıyor.
*
“Bir saat 20 dakika görüştüler” diye çakmış başlığı bir gazete... Ne yapıyor bu gazete? Erdoğan ile Obama’nın görüşme süresinin uzunluğundan tuhaf bir onur, tuhaf bir sevinç, tuhaf bir gurur çıkarıyor.
*
“ABD, PYD’ye dur dedi” diye çakmış başlığı bir gazete... Ne yapıyor bu gazete? O denli arzuluyor ki ABD’nin PYD konusunda ikna olmasını... Bu uğurda hakikatleri eğip bükmekte bile bir sorun görmüyor.
Bir kulis haberi
AK Parti Ankara İl Başkanı Nedim Yamalı, partisinin yönetim kurulu toplantısında “Can Dündar ve Erdem Gül’ün cezaevine girmesine ne diyorsunuz” sorusunu ortaya atmış.
Yönetim kurulu üyelerinin çoğu “Hak ettiler, cezalarını çeksinler” derken...
İl Başkanı Nedim Yamalı, “Bence tutuklanmaları doğru olmadı, tutuksuz yargılansalar daha iyi olurdu” demiş.
Yalçın Küçük’ten aforizmalar
AŞK, katı insanların harcıdır.
Korkaklar, sevgisizdir.
Benim aşka bakışım, ihtilale bakışım gibidir.
İçeride insan korkmaz. İnsanlar dışarıda korkarlar.
Soğuk savaş, yiğidi olmayan bir savaştır.
Tarihini değiştiremeyenler, talihini değiştiremezler.
Edebiyat sevenlerden henüz despot çıkmamıştır.
Türkiye büyümezse küçülür.
Politikada yenilgi, bilimde yanılgı en büyük öğretmendir.
Bana deli denmesinden hoşlanırım. Deli-çocuk denmesine ise bayılırım.
Hem sorumluluktan kaçamamak ve hem de çok korkmak. İşte bu benim.
*
(Fikirlerinin çoğuna katılmasam da bu aforizmalarını pek beğendim bizim çılgın profesörün... Tümünü okumak için: “Aforizmalar– Yalçın Küçük–Seçen düzenleyen: İsmet Bikar-Tekin Yayınları”)
Ne olmuş yani Artvin AK Parti’ye oy verdiyse
BİR insanın bir partiye oy vermesi...
Her şeyini o partiye vermiş olması olarak algılanıyor Türkiye’de.
*
İktidar böyle algılıyor.
İşin tuhafı muhalifler de böyle algılıyor.
*
İşte bakın:
Hem iktidardakiler hem de muhalifler... AK Parti’ye verilmiş tüm oyları, AK Parti’nin Suriye politikasına verilmiş tam destek olarak algılıyorlar.
Hem iktidardakiler hem de muhalifler... AK Parti’ye oy verenlerin, AK Parti’nin Suriye politikasına karşı çıkamayacakları önyargısına sahipler.
*
Alın size bir örnek daha:
*
AK Parti’nin hiç de fena oy almadığı Artvin’de, çevreci duyarlılıkla bir madene itiraz ediliyor ya...
Hem iktidardakiler hem muhalifler aynı noktada birleşiyor:
İktidardakiler,
“Artvin halkı bize oy verdi, ister maden yaparız ister başka şey, kimse ses edemez” diye düşünüyor.
Muhalifler de
“Değil mi ki Artvin halkı AK Parti’ye oy verdi, o halde başına gelenleri hak etti” havasında.
*
Sandık demokrasisi, çoğunlukçuluk, “Alırım oyu, kafama göre takılırım” yaklaşımı, “Sandıktan çıktım mı tamamdır” anlayışı, “dört yıllığına seçilmiş kral gibi davranma” alışkanlığı falan...
Hepsi ama hepsi iktidardaki ve muhaliflerdeki işte bu zihin yapısından kaynaklanıyor.
Paylaş