TARİHİ buluşmada en fazla zorlananlar, heyet üyesi gazetecilerdi.
Heyetin gazeteci üyeleri, bir yandan ‘derin mesleki kaygılar’, bir yandan da ‘aydın’ kapsamında heyette yer almanın sorumluluğu arasında gidip gidip geldiler.
Ben de heyetin ‘gazeteci üyesi’ olarak bu gerilimi fazlasıyla yaşadım.
Dikkat... Dikkat...
‘Toplumsal sorumluluk’ ile ‘gazetecilik sorumluluğu’ arasındaki bocalamanın sonunda elimde biriktirebildiğim notlar şunlardır:
Heyete ‘eski tüfekler’ damgasını vurunca, Başbakan’la yapılan görüşme öncesi seçilen mekan da doğal olarak ‘Mülkiyeliler Birliği’ oldu. Eski tüfekler, ‘Biz burada ne toplantılar yapmıştık’ diyerek nostaljik duygular içine girdiler.
Mülkiyeliler Birliği’ndeki yarı nostaljik toplantının ardından Başbakanlık binasına geçildi. Aydınların karşısına geçen Erdoğan’ın heyetinin gücü, toplantıya verilen önemin göstergesi gibiydi.
Başbakan Erdoğan’ın kameralar karşısında yaptığı konuşma ‘aydınlar heyeti’ tarafından çok beğenildi. Erdoğan’ın özellikle ‘güvenlik-özgürlük’ ikileminde tavrını özgürlükten yana koyması herkesi etkiledi. Erdoğan’ın soruna ‘Kürt sorunu’ demesi de olumlu karşılandı. Çünkü son tahlilde sağ parti lideri bir başbakan ilk kez ‘Kürt sorunu’ diyordu.
Heyet adına ilk konuşmayı yapan Profesör Gencay Gürsoy,‘Biz aydın değiliz, kendimizi öyle ifade etmiyoruz’ çıkışını toplantı salonuna da taşıdı. Erdoğan,Gürsoy’un bu çıkışına anlayışlı bir gülümsemeyle karşılık verdi.
Toplantının basına kapalı bölümünde ise tam anlamıyla bir serbestlik vardı. Söz isteyene söz verildi. İsteyen istediği kadar konuşabildi. Ancak Başbakan’ın heyetinde yer alan isimler, sadece Başbakan soru sorduğunda konuştular.
Türkiye’de bir hükümet, ilk kez kanaat önderlerine kucak açıyordu. Değişik görüşlerdeki kanaat önderleri, Türkiye’nin en önemli gerilim konularından biri hakkında, şiddetle aralarına mesafe koyarak, Türkiye’yi yöneten iradeye görüşlerini yansıtıyordu... İşte bu nedenlerle toplantının ‘tarihi’ özellik taşıdığı heyet üyeleri tarafından vurgulandı.
- Heyet üyelerinin yaptıkları değerlendirmelerde dikkat çekici saptamalar vardı. Bir heyet üyesi, ‘Demokratikleşme yolunda atılan adımları bombalar engellememeli. Bu yola mayın konulamaz’ dedi.
Başbakan’ın Diyarbakır gezisi, toplantının ana konularından biriydi. Başbakan’a ‘Diyarbakır’da hangi mesajı vereceksiniz?’ sorusunu sordum. Verdiği yanıt şu oldu: ‘Ciddi beklentiler olduğunu ben de görüyorum. Yapamayacağımız şeyi söylemeyeceğiz. Mesajımız siyasi, kültürel, sosyal ve ekonomik alanda olacaktır.’
Başbakan’ın verdiği mesajlardan benim çıkardığım sonuç şu: Erdoğan, artan terör olayları karşısında demokratikleşmeden vazgeçmek niyetinde değil. Bu yolda önüne çıkacak engellerin farkında olmasına karşın, kararlılığını sürdürüyor. Mesela şu sözlerinin altını çizmek gerekir: ‘Kürt kardeşlerim, dediğim için eleştirildim. Ama ben eleştirilere rağmen Kürt kardeşlerim demeye devam edeceğim. Bütünleşme süreci engellenemez.’
Güneydoğu için yapılan yatırımları ve yardımları rakamlarla açıklayan Erdoğan, böylece işin ekonomik yönünü ihmal etmediği mesajını verdi.
Dünya teröre karşı ‘Nazizm’e varan uygulamalara giderken acaba Türkiye teröre karşı demokratikleşme uygulamasını sürdürerek bir örnek olabilir mi? Aydın heyetinden bir isim işte bu konunun üzerinde durdu. Erdoğan’ın bu konudaki yaklaşımı da olumluydu.