Sorulunca söylenen

BİR zamanlar TRT’de Haldun Dormen’in sunduğu ‘Sinema’ programı vardı: Alabildiğine gayri resmi, eğlendirici ve de ilgi çekici. Programın bir bölümünde seyirciden gelen sorulardan bazıları seçilir ve şöyle denilirdi: ‘İzmir’den Pınar’ın şahsında tüm merak edenler için yanıtlıyoruz...’

Ben de şimdi bu yöntemle ‘bazı okurlarımın şahsında’ tüm merak edenler için yanıtlıyorum:

***

M.H. (İstanbul): Her konuya balıklama atlamaya pek meraklı Ahmet Hakan, nedense şu hediye gerdanlık olayına girmedi. Merak ediyorum, çekindiğiniz bir şey mi var?

CEVAP:
Tam da ‘Bin türlü tezviratı üzerime çekecek denli yalın kılıç gittiğim’ sanısına kapılmışken, işte bu soru beni kendime getirdi. Demek ki o kadar da ileri gidememişim. Demek ki hálá karşımdakinde ‘çekindiğim bir şey var’ hissi uyandırabiliyormuşum. Ne diyelim, sağlık olsun! Hediye gerdanlık olayına gelince: Bu konuda yapılan ‘ilkesel’ eleştirilere ekleyecek bir şeyim yok. Ama olaya ‘balıklama dalmama’ engel olan şey, bazı köşelerden yapılan snop çıkışlardır. Eleştirilenler bir ‘muhafazakar siyasetçi’ ve ‘onun başörtülü eşi’ olunca kaleminin ayarı kaçan ve tek derdi ‘Batılı gibi görünmek’ olan kalem erbaplarından bu zamana kadar hoşlanmadım ve bundan sonra da hoşlanmayacağım.

***

R.Z. (İzmir): Madem değiştim diyorsun, söyle bakalım, ‘Kurban kesmek yerine fakirlere para yardımı yapılsın’ görüşüne katılıyor musun?

CEVAP:
Bu sınav havası beni acayip rahatsız etti, bu bir! Vejetaryenlere sözüm yok da her akşam ocak başında kebapları afiyetle götürenlerin iş Kurban Bayramı’na geldiğinde ‘kuzucuk sevdalısı’ kesilmelerine gıcık oluyorum, bu iki! Her Kurban Bayramı’nda etrafın kan gölüne dönmesine karşı çıkmak ile kurban kesme ibadetine kökten karşı olmak arasında bir ince çizgi olması gerektiğini savunuyorum, bu üç! Bu bayram kurbanların Aceh’deki vefakar ve mazlum Müslümanlara gönderilmesi gerektiğini düşünüyorum, bu da dört!

***

M.D. (İstanbul): AKP’de ‘Acilciler’ adlı bir grup olduğunu yazdınız. Acaba bu ‘Acilciler’ kimler? İsim verebilir misiniz?

CEVAP:
AKP’de kendilerine ‘Milli Görüşçü’ diyebileceğimiz ve belli bir görüş etrafında bir araya gelmiş bir grup yok. İnanç özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması için ‘toplumsal mutabakat’ şartını gözden kaçıran ve zaman zaman bireysel çıkışlar yapan isimler var. Arada sırada bu tür çıkışlar yapanlara hepimiz rastlıyoruz. İşte onlar için rahatlıkla ‘Acilciler’ diyebiliriz.

***

İ.L. (Ankara): Sizin itiraflarınızın ardından beni de bir itiraf dalgası sarmış durumda. Siz köşenizde yazarak değişiminizi herkese ilan etmişsiniz, peki ben ne yapayım?

CEVAP:
İtiraf işte böyle tuhaf bir şeydir. Şairin dediği gibi biraz ‘yazıklanma’ya benzer ve adamı acayip rahatlatır. Bu yüzden ‘akacak mecra’ arayışına girmenizi anlayışla karşılıyorum. Bu konuda belki ‘İtiraf.com’ tarzı siteler işinize yarayabilir. Ama yine de bir hususu unutmayın: Ne kadar itiraf ederseniz edin, dayanacağınız bir omurganız olsun ki ayakta durmaya mecaliniz olsun. İtiraf etmekle omurgasız olmak arasında işte böyle tuhaf bir ilişki vardır. Aman dikkat!

***

H.E. (Almanya): Hürriyet’in internet sitesinde bazen yazılarınız yayınlanmıyor, yayınlananlar da en sona konuyor. Yoksa size karşı bir tavır mı bu?

CEVAP:
Vurdumduymazlık gösterisi yapıyor gibi gözükmek istemem ama inanın bunun farkında bile değilim! Bence siz de takmayın. Bu tür durumlarda şöyle düşünmek belki de en iyisi: Yazının bir gücü vardır ve eğer siz sırtınızı bu güce dayadıysanız sorun yok. Ama eğer sırtınızı başka bir şeye dayadıysanız, her gün manşet olsanız nafile!
Yazarın Tüm Yazıları