Paylaş
Bazı okurlar, “Hürriyet Sosyal”de yaptıkları yorumlarla bu görüşüme karşı çıktılar.
Karşı çıkarken de sorular sormayı ihmal etmediler.
İşte o sorular ve benim cevaplarım:
*
SORU: Ne yani? Cumaya gitmek isteyenleri kapıdan mı çevirmişler?
-CEVAP: Gitmek isteyenleri kapıdan çevirmemişler tabii ki... Ama genel başkan adayları, tam cuma saatinde konuşunca... Cumaya gitmek isteyen CHP’liler “ibadetimi mi yapayım, genel başkan adaylarımı mı dinleyeyim” şeklinde bir ikileme kapılmışlar... Ne gerek var üyene, delegene, partiline böyle bir ikilem yaşatmaya? Ver yarım saatlik bir ara, olsun bitsin. Di mi ama?
*
SORU: Her türlü dini ritüelin yaşam akışının planlanmasında önceliği mi olmalı?
-CEVAP: Eğer bir dini ritüel, sadece o gün ve o saatte yapılabiliyorsa... Ve o dini ritüel, “yarim giymiş beyaz azya / Cuma namazından gelir” örneğinde olduğu gibi türkülerde bile yer edecek kadar toplumsal dokumuzla iç içe girdiyse... Evet... Planlamada öncelik tanınmalıdır.
*
SORU: Cuma arası vurgunuz beni şaşırttı. Siz CHP’nin AKP’ye alternatif olabilmesi için gerçek bir sosyal demokrat parti olmasını mı, yoksa küçük bir AKP izcisi olmasını mı istiyorsunuz?
-CEVAP: Kurultayda cuma arası vermek ile AKP izcisi olmak arasında zerre kadar bir alaka yoktur. Kurultayda cuma arası vermek demokratlığın, insanlığın, inanca saygının ve hatta laikliğin bir gereğidir. Çünkü cuma arası vermek, “bakın ben de imanlıyım, bakın ben de dine diyanete bağlıyım” demek değildir. Cuma arası vermek, “ben inanca saygılıyım, ben inancını yaşamak isteyene her zaman imkân tanırım, ben demokratım, ben laikliği doğru bir şekilde anlıyorum” demektir.
*
SORU: Hiç kimse cumaya giderek daha fazla Müslüman olamaz.
-CEVAP: Cumaya giderek daha fazla Müslüman olunur mu, olunmaz mı meselesi bizim meselemiz değil. Bizim meselemiz kurultaya katılanlar arasında cumaya gitmek isteyenlere neden bir imkân tanınmadığı meselesi...
*
SORU: Sen değinmesen cuma namazı konusu dikkatimi çekmemişti bile. İlla bu demokrasi şölenine dini bir referans sokacaksın değil mi aksakallı birader?
-CEVAP: Cuma arası vermek ile dine referans vermek arasında zerre kadar bir ilgi yoktur, bu bir... Sadece kendi dikkatini çeken konulara odaklanıp başkalarının dikkatleriyle ilgilenmezsen iyi bir insan olamazsın, bu iki... Gün gelecek senin de sakallarına aklar düşecek, bu da üç.
*
SORU: Cuma namazı falan... Yavaş yavaş AKP’ye doğru dümen mi kırıyorsunuz?
-CEVAP: Cuma namazı AKP’nin namazı değildir. Bir insan hem cuma namazı için küçük bir ara verilmesini savunabilir, hem de AK Parti’nin uyguladığı politikalara itiraz edebilir. Hey! Hatırla ama: Gezi’de İhsan Eliaçık Hoca, cuma vakti gelince cuma namazı kıldırırken, o namaz senin pek hoşuna gidiyordu değil mi? Dinine, imanına doğruyu söyle: Gidiyordu değil mi?
*
SORU: Cuma namazı vakti diyorsun. Yani sen tatil günü pazar değil cuma mı olsun diyorsun?
-CEVAP: Cevap veremiyorum ve seni Allah’a havale ediyorum.
6–7 EYLÜL OLAYLARININ YILDÖNÜMÜ VESİLESİYLE...
GALEYAN gelince, alçaklık da gelir.
Her türden alçaklığı, vahşeti, zalimliği ve acımasızlığı besleyip büyüten bir ruh halidir galeyan.
*
Bir kıvılcım yeter.
Bir rivayet, bir tevatür, bir dedikodu, bir fısıltı...
Ve ardından gelir galeyan!
Galeyan gelene kadar bünyelerde gayet iyi durduğu düşünülen ne varsa hepsi birer ejderhaya dönüşür:
Milliyetçilikler, padişahçılıklar, ulusalcılıklar, mukaddesatçılıklar, ülke severcilikler, sağcılıklar, cumhuriyetçilikler falan...
Hepsi aniden tahrip gücü yüksek birer bomba olur.
Ve patlar!
*
Kimi eline Fatih Sultan Mehmet’in fotoğrafını alır.
Kimi Atatürk’ün.
Kimi çapaçul içinde bir yağmacıdır.
Kimi alafranga kıyafetler içinde bir cumhuriyet kızı.
Kimi “Allah Allah” diyerek girer Ermeni, Rum ve Yahudi evlerine.
Kimi kadeh kaldırır yaptığı alçaklığın şerefine.
Kimi birazcık ganimet için yıkar Musevi vitrinlerini.
Kimi yüksek topuklarıyla teper Rum dükkânını.
Ama hepsindeki kötülüğün kaynağı birdir:
Galeyana gayet müsait bir ruh hali ve dünya görüşü...
*
Normal zamanlarda bir insanın, gerçekten insan olup olmadığını anlamak mümkün değildir.
Bir insanın gerçekten insan olup olmadığı...
Ancak galeyan halinde
belli olur.
Fethullah Gülen’i istemek
FETHULLAH Gülen hakkında...
-Verilmiş bir yargı kararı var mı? Yok.
-Kırmızı Bülten’le arama var mı? Yok.
-Sanık olarak yer aldığı bir iddianame var mı? Yok.
-“Verin onu bize” demeye kaynaklık edecek bir belge var mı? Yok.
*
Peki o zaman...
Nasıl oluyor da Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başkan Obama’dan Fethullah Gülen’i isteyebiliyor?
Neye dayanarak?
Neyi temel alarak?
Neyi gerekçe göstererek?
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a soru sorma imkânı bulabilen gazeteci arkadaşlar!
Hatırım için şu soruyu kendisine sorar mısınız lütfen.
Yahu meraktan neredeyse çatlayacağız kardeşim!
Bitmiş kurultaydan kalan birkaç şey
-CHP’nin en büyük sorunu sağa kaymak ya da sola kaymak değil, organizasyon yapamamak. İşte bakın: Kurultayda yine organizasyon bozukluğuna şahane bir örnek verdiler.
*
-AK Parti’nin kongreleri fazla düzgün, disiplinli ve sürprizsiz... CHP’nin kurultayları fazla dağınık, derbeder ve başıbozuk... Bunun ortası yok mu yahu?
*
-Bir partinin durumu kurultayından belli olur. Daha doğru dürüst kurultay düzenleyemeyen bir parti ülkeyi nasıl yönetecek?
*
-“Yılbaşını maden işçileriyle geçirdim”, “Deniz Gezmiş’in mezarını ziyaret ettim”, “Soma’ya gittim”... Kemal Kılıçdaroğlu, sağcı olmadığına “kanıt” olarak söyledi bunları... O söylerken ben tebessüm ettim.
*
-Mezarlık ziyaretlerinden siyaset çıkarmak... Mezarlık ziyaretleri üzerinden mesaj vermek... Mezarlık ziyaretlerini siyasete alet etmek... Çok yanlış geliyor bana... Mezarlık ziyaretleri tantanalı bir siyasal eylem olamaz. Kemal Bey size söylüyorum, Ahmet Davutoğlu Bey siz işitin!
*
-Muharrem İnce iyi bir hatip... Ama bazen kafiyenin büyüsüne fazla kapılıyor... Oysa kafiyeli cümleler kurarak eleştiri yapmak, çok eski bir moda.
*
-Kemal Bey de “kurultay kazanan ama seçim kazanamayan CHP liderleri” kervanına katıldı. Bakalım nereye kadar gidecek bu kervan?
*
-Kurultaya “bindirilmiş kıta” taşımak! Ne kadar ayıp... Sen er meydanı olarak kabul edilen seçim meydanlarına bindirilmiş ya da bindirilmemiş hiçbir kıtayı taşıyama... Ama sıra kurultaya gelince “bindirilmiş kıtalar” ile çıkarma yap. Olmuyor. Hiç olmuyor böyle.
*
-Doğrudur: CHP’ye vurmak kolay, iktidara vurmak zor... Ama durum böyledir diye CHP’yi eleştirmeyecek miyiz? Ne yani? Yaptığımız her CHP eleştirisine “Sıkıysa iktidara da vur” denilerek mi karşılık verilecek? O zaman bu da CHP’ye bir tür “dokunulmazlık” kazandırmış olmuyor mu?
*
-İktidarı da, CHP’yi de eleştirebilmek... İşin doğrusu budur. Bunu hakkaniyetle yapanlara “sıkıysa iktidarı da eleştir bakalım” diye çemkirmek, mahalle baskısı kurmaktır. Ki ben hiçbir mahallenin hiçbir baskısına gelemem.
Paylaş