Paylaş
ZAFER ALGÖZ: Ben çoğunu beğenmiyorum.
MELEK BAYKAL: Ben de.
*
Neden beğenmiyorsunuz?
ZAFER ALGÖZ: Seviyesiz buluyorum.
MELEK BAYKAL: Seviyesizliğe alıştırıldı seyirci.
*
Küfür meselesine nasıl bakıyorsunuz?
ZAFER ALGÖZ: Biz kaba ve küfürlü konuşan bir toplumuz. Beğenilerimizi bile küfürle ifade ediyoruz. Fakat Türkiye’de, sanki hiç kimse küfür etmiyormuş gibi, birinin ağzından küfür çıkınca hemen ortalık ayağa kalkıyor. Aslında bunu çok doğal karşılamak lazım... Doğal karşılanırsa belki o zaman böyle bir talep de olmaz.
*
Küfür edildiğinde gülmek bana pek tuhaf geliyor.
ZAFER ALGÖZ: Nasıl güldüğünüz değil, neye güldüğünüz önemli. Bir insanın neye güldüğü, onun zekâ seviyesini, kültürünü, dünya görüşünü, hayata bakışını yansıtır.
MELEK BAYKAL: Komedi, zekâ işidir. Ama maalesef Türkiye’de şöyle bir şey var: Ne kadar abartılı oynarsan o kadar komedi yapıyorum zannediliyor. Yeni kuşak oyuncularda bunu görüyorum. Oysa elinde bir metin var, zaten yeterince komik yazılmış, onu ciddiye alıp yansıtman yeterli. Benim için komedi, komik yazılan bir metnin son derece ciddi biçimde oynanmasıdır. Abartarak, altını kalın kalın çizerek, şirazesinden çıkararak oyunculuk olmaz. Sinema filmlerinde o kadar abartılı oyunculuklar görüyorum ki... Hiç gülemiyorum ve sinirleniyorum. Hatta “öff” yapıp çıkıyorum. Oyuncularımızın “çok abartı yaparsak çok komik olur” yaklaşımı yanlış.
Melek Baykal ve Zafer Algöz’den seçmeler
ZAFER ALGÖZ: Film için geldiklerinde “Ne oynayacağım” diye sordum, “Otobüs şoförü” dediler. “Otobüsü kullanacak mıyım” dedim, “Evet” dediler. İşte o zaman tamam dedim. Benim rahmetli dayım, ağır vasıta şoförüydü. Ona imrenerek bakardım. Otobüs kullanma fikri beni tavladı diyebilirim.
*
MELEK BAYKAL: Yozgat ağzına kendimizi öyle bir kaptırmıştık ki... Çekimden arta kalan zamanlarda da kendi aramızda Yozgat ağzıyla konuşmaya başladık.
*
ZAFER ALGÖZ: Çekimlerde en çok Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde zorlandık. Binlerce insanın akıp gittiği bir yer. Çekim yapmak çok zordu.
*
MELEK BAYKAL: Yozgat’ın çok yakınlarında bir ilçe var. Orası Yozgat’tan daha müreffeh görünüyordu.
*
ZAFER ALGÖZ: 20 sene önce tiyatro turnesi için gittiğimde görmüştüm Yozgat’ı. İki-üç gün kalmıştık. Çok üzüldüm. Aradan geçen süre içinde hiç yatırım yapılmamış. Türkiye’nin tam ortasında bir şehir... Güneydoğu için devlet el atmamış, mahrum kalmış diyoruz ama Yozgat da öyle... Gelişme yok. Yöre insanını şehirde tutacak bir şey yapılmamış. Yozgatlılar da zaten büyük kentlere göç etmişler.
Yozgat fotoğrafı paylaştım, ‘Amma da gezdin’ yazdılar
ZAFER Algöz de sosyal medyadaki linç kültüründen şikâyetçi... İşte onun söyledikleri:
“Bir linç modası var sosyal medyada. Kimin ne söylediğini adam gibi anlamadan anında bir saldırı ve hakaret zinciri başlatılıyor. Mesela ben Yozgat’ta çekimdeyken ‘Yozgat’ta günbatımı’ diye bir fotoğraf paylaştım. Adam altına yazmış, ‘Amma da gezdin ha’. Ne gezmesi ya! İş yapmaya gitmişim Yozgat’a... Beğen ya da beğenme diye butonlar var. Bas onlardan birine. Ne diye yorum yazıyorsun ki?”
HATIRLAYALIM
Melek Baykal ne yazmış ve nasıl özür dilemişti?
“KAÇMA Birader” filminin çekimleri için Yozgat’a giden Melek Baykal, Yozgat’ta gezdiği eski bir konakla ilgili sosyal medya hesaplarından birinde şunları paylaşmıştı:
*
“Konağın duvarında konağın gerçek sahipleri Hayri İnal ve ailesinin resimlerini gördüm. En az 100 sene önce çekilen resimlerdeki hanımefendiler son derece medeni bir tavır ve kılık kıyafetleriyle bana gülümsüyorlardı. Sonra kafamı sola çevirdim, gördüğüm manzara 150 sene sonra geldiğimiz noktaydı. Yani konağın yeni sahipleri Yozgat Belediyesi çalışanları... Kendi kendime sordum. Biz ne zaman ve neden bu kadar geriye gittik diye.”
*
Büyük tepki olmuş ve Melek Baykal, hiç gecikmeden çok açık ve çok net bir özür dilemişti:
*
“Aklımın ucundan bile geçmeyen, ancak seçtiğim kelimelerin yanlışlığından dolayı maksadını fazlasıyla aşan ifadeden büyük pişmanlık duydum. Heyecanla, hızlıca yazdığım ve ikinci kez okumadan paylaştığım fikrimin ne anlamlara gelebileceğini fark etmek hâlâ kanımı donduruyor ve beni derinden yaralıyor. Bugün bu insanlardan özür dilemeye gittim. Onlar her zamanki yüce gönüllülükleri ile beni bağırlarına bastılar.”
MELEK BAYKAL İLK KEZ KONUŞTU
Yozgat’ta olumsuz bir tepki almadım
BEN Yozgatlıyım. Yozgat’ta büyümesem de çok sık giderim. Hayri İnal Konağı’nı bilmiyordum.
MELEK BAYKAL: Öyle mi? Gidin mutlaka. Çok güzeldi. Yozgat’ta çarşının orada büyük bir cami var. Onun tam karşısında.
*
Neymiş konağın özelliği?
MELEK BAYKAL: Şehrin eşrafından Hayri İnal Bey’in konağıymış. 150-200 yıllık bir konak. Atatürk orada ağırlanmış. Yozgat Belediyesi çok güzel bir şekilde konağı yenilemiş. İçeride Hayri İnal Bey’in ailesinin resimleri vardı, çok etkilendim resimlerden. O heyecanla bir şeyler yazıp sosyal medyada yayınlandım. Çok yanlış anlaşıldım. Söylemek istediğim başka bir şeydi.
*
Neydi söylemek istediğiniz?
MELEK BAYKAL: İnsanların başını örtme, kapatma özgürlüğü vardır tabii ki. Ama başını örtmeme özgürlüğü de var. Yozgat Belediyesi, kaç yıllık bir konağı yenileyip insanlara sunmuş, “gelin görün burayı” diye... Ama orada çalışanların hepsi neden başörtülü, türbanlı? İçlerinden en azından ikisi, üçü başı açık olamaz mı? Bu yaklaşımda “başın örtülü değilse burada çalışamazsın” gibi bir anlayış ortaya çıkmıyor mu? Benim asıl mesele ettiğim şey buydu. Ama derdimi anlatamadım, kendimi yanlış ifade ettim.
*
Siz başörtüsüne karşı mısınız?
MELEK BAYKAL: 4.5 yıl televizyonda kadın programı yaptım. O programda kadınlara istihdam sağladık. Eğer iki başı açık kadına istihdam sağladıysak, mutlaka iki başörtülü kadına istihdam sağladık. Ayrımcılık yapmadık. Başörtüsüne karşı olmak diye bir şey yok. Ben bir hacı torunuyum. Hem anneannem hem babaannem başörtülüydü.
*
Ama paylaşımınız nedeniyle tepkilerin odağı oldunuz.
MELEK BAYKAL: Kendimi doğru dürüst anlatamadım. O kadar üzerime gelindi ki hedef gösterildim. Bir linç kampanyasına maruz kaldım. O tarihten beri hiçbir yerde görünmedim, sokağa çıkmadım. Bugünlerde yeniden sokağa çıkıyorum ve herkesin sevgisiyle karşılaşıyorum. “Melek Hanım biz seni biliyoruz ve çok da seviyoruz” diyor başı kapalı insanlar. Ama arkadaşlarım şahittir, o dönem çok ağır günler geçirdim.
*
Paylaşımdan sonra Yozgat’ta film çekimleri için kalmaya devam ettiniz. Yozgat halkından tepki aldınız mı?
MELEK BAYKAL: Ertesi gün o konağa yeniden gittim ve çalışanlarla görüştüm. Yozgat Belediye Başkanı çok nazik, çok aklı başında, çok entelektüel biri... “Yanlış anlaşılma oldu, siz de zaten özür dilediniz, bu konu bitmiştir” dedi. Yozgat’ta hiç kimseden tepki görmedim. Çekimlere devam ettik. Hatta Belediye Başkanı, “Galayı Yozgat’ta yapacaksınız, ben de yanınızda olacağım” dedi. Bu film için Yozgat’ta gala yapacağız.
*
O günden sonra sosyal medya hesaplarınızın hepsini kapatmışsınız.
MELEK BAYKAL: Evet, kapattım. Şimdi gerçekten çok daha mutluyum.
‘KAÇMA BİRADER’ NOTLARI
Bir Yozgat komedisi
“Kaçma Birader”, son dönem komedi filmlerinin en iyilerinden.
*
Bir aile komedisi bu... Münir Özkul’lu, Adile Naşit’li aile komedilerini andırıyor. Biraz da “Köyden İndim Şehre” filminin günümüze adapte edilmiş hali gibi...
*
Yozgat şivesini çok iyi yansıtıyor oyuncular. Üstüne bastırmadan, altını çizmeden, hafif bir dokunuşla..
*
Orta Anadolu insanına özgü eda, tavır ve yaklaşım biçimi de oyuncular tarafından çok iyi yansıtılıyor. Hatta filmin fragmanını izleyen Melek Baykal’ın arkadaşları, “Melek, senin ve Zafer Algöz’ün içine sanki Yozgatlı kaçmış gibi” demişler.
*
Teoman ve Funda Arar da var filmde... İkisi de çok süper ve çok samimi.
*
“Esprileri kim bulmuş” diye merak ettim. Karşıma Emrah ve Murat Kaman kardeşler çıktı. “Kardeş Payı” adlı dizinin yazarları... İkisi de çok yetenekli... İkisi de çok komik.
*
Filmde çok güzel bir şarkı da var. Sözleri şöyle: “Aşk Yozgat’ta yaşanıyor güzelim/Yozgat bana ben Yozgat’a özelim.”
*
Yozgat diyoruz ama bu aslında daha çok bir İstanbul Taksim filmi... Çünkü filmin büyük bölümü Taksim civarında geçiyor. “Yozgatlı ailenin Taksim macerası” desek... Daha iyi olacak sanki.
*
Ben bilmiyordum, hatta birçok filmde oynamıştır diye düşünüyordum ama Melek Baykal’ın ilk filmiymiş bu... Filmi izleyince, “Sinemacılar nasıl da böyle bir oyuncuyu atlamışlar” demeden edemedim.
*
Yozgat Belediyesi’nde otobüs şoförü olarak çalışan bir adamın ve ailesinin öyküsü bu... Filmin çok önemli bölümü, ailenin İstanbul macerasını anlatıyor.
*
Ünlü yönetmen Ömer Faruk Sorak, bu filmin süpervizörü...
*
Filmin diğer oyuncularından söz edecek olursak... Algı Eke, Yozgatlı bir genç kız rolünde bizim teyze kızı Hülya’nın aynısı olmuş... “Kaynanalar” dizisinin meşhur Döndü’sü Defne Yalnız’ı bu filmde görmek insana iyi geliyor. Nejat Uygur’un torunu Nejat Uygur da bu filmin oyuncuları arasında...
Fotoğraflar: Murat ŞAKA
Paylaş