Paylaş
- Hayatın tamamen durmasının doğuracağı sonuçlara dair yapılmış bir çalışma da yok önümde... Ama mesela Almanya’nın her şeye rağmen ülkenin bütün sektörlerini durdurmadığını biliyorum.
*
- Bilim Kurulu’nun önüne gelen raporlara, bilgilere, bulgulara dair de bir bilgim yok. Bildiğim tek şey var: Bilim Kurulu’na sonsuz güveniyorum.
*
- “Evde kal” uyarılarına uyulup uyulmadığına dair net bir bilançoya da sahip değilim. Evimin penceresinden dışarı bakarak “Evde kal” uyarılarının ülke çapında nasıl bir sonuç verdiğini anlamam mümkün değil.
*
Kişisel olarak durumum budur.
*
Durumum bu olduğu için...
“Ne duruyorsunuz? Sokağa çıkma yasağı ilan etsenize! Niye hâlâ bekliyorsunuz!” diye çıkış yapmanın...
Lüzumsuzluktan öte bir anlam taşımayacağını düşünüyorum.
*
Madem süreç, dinamik biçimde yönetiliyor.
Bekliyorum.
Bugün olmaz, yarın olmaz ama belki öbür gün olur.
Ben kişisel olarak böyle yapıyorum. Bence siz de böyle yapın.
*
Sokağa çıkma yasağı konusunda söylediğim nedenlerden dolayı bir şey demiyorum, diyemiyorum ama çalışmak mecburiyetinde olan yurttaşlarımızla ilgili olarak devleti yönetenlerden tabii ki beklentilerim var.
*
“Evde kal” diyorsunuz, çalışmak mecburiyetinde kalanların durumu ne olacak?
Onların durumuna biraz daha fazla eğilmek gerekmez mi?
Ne yapacaklar, nasıl hareket edecekler, nasıl korunacaklar?
Çalışmak mecburiyetinde kalanların hem kendi sağlıkları, hem de akşam eve döndüklerinde ailelerinin sağlıkları nasıl güvence altına alınacak?
*
İşte bu konu mühim, hem de çok mühim...
Ben bu konuda devletin bir şeyler yapmasını talep ediyorum.
Bence siz de böyle yapın.
ŞU KORONA BİTTİĞİNDE YAPACAĞIM İLK 10 ŞEY
- BİR: Sokağa çıkacağım sokağa... Bütün gün eve hiç uğramadan çarşı pazar gezip dolaşacağım.
*
- İKİ: Hemen ve derhal “Dostların arasında/Güneşin sofrasında” sloganıyla bir balıkçıya koşacağım.
*
- ÜÇ: Elimi yüzüme götüreceğim... Korkusuzca, doğal bir refleks olarak, hiç pişman olmadan...
*
- DÖRT: Bayağı işlek bir yerde konuşlanmış bir kafenin caddeye bakan tarafında oturup geleni geçeni izleyeceğim saatlerce.
*
- BEŞ: Sosyalmiş, mesafeymiş... Hiç umursamadan insanlarla temas mesafemi 5 santime kadar indireceğim.
*
- ALTI: El sıkışmak özlenir mi yahu? Özledim valla! El sıkışacağım el... Hatta kafa tokuşturmaya bile varım. O derece yani.
*
- YEDİ: Hayatımda hiç yapmadım ama yapacağım. Alacağım elime bir olta... Bebek taraflarında balık tutacağım.
*
- SEKİZ: Bir süre ama uzun bir süre... Kolonyanın, dezenfektan denilen meretin yüzüne bile bakmayacağım.
*
- DOKUZ: Hemen kendime bir iş uydurup Ankara’ya gidip gelerek... Bir uçak yolculuğu yapacağım.
*
- ON: Hiç tanımadığım birilerinin düğünlerine gizlice sızarak halay çekeceğim. Gerçekten yapacağım bunu.
SIKLAŞTIRILMAMIŞ SAFLARLA CUMA ÇOK MU GEREKLİYDİ
NAMAZ kıldıran imamlar, namaza başlamadan önce cemaate dönerler ve şöyle derler:
“Muhterem cemaat! Lütfen safları sıklaştıralım.”
*
Bildiğim kadarıyla dini açıdan safların sıklaştırılması mühimdir, hem de çok mühim. O kadar ki... Omuzların birbirine sert biçimde sürtünmesi arzu edilir.
*
Beştepe’de kılınan cuma namazı görüntülerinde safların malum nedenden dolayı alabildiğine gevşediğini, gevşetildiğini görünce...
İçimden şöyle dedim:
*
Keşke safların sıklaştırılmadığı, cemaatin seçilmek suretiyle bulunduğu... Böyle bir cuma namazı fikri akıllara geldiğinde bir daha düşünülseydi.
*
Acaba İslam’da cuma namazı için...
“Hiçbir yerde kılınamıyorsa muhakkak bir yerde kılınmalı” diye bir hüküm mü var?
*
İşte bunu bilmiyorum.
Din tahsilim bu soruya cevap verecek kadar fazla olsaydı şimdiye çoktan Cübbeli Ahmet olmuştum.
İKİ OTEL
THE Marmara Oteli, günler önce odalarını sağlık çalışanlarına açınca...
Tıs yok.
*
Koç’un Divan Oteli, günler sonra odalarını sağlık çalışanlarına açınca...
Alkış kıyamet.
*
Başka sözüm yok. Tanık sizin.
AL SANA SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞI
İNGİLTERE Başbakanı Boris Bey’in aklına şöyle parlak bir yöntem gelmişti:
*
Herkes virüse yakalanacak, bütün ülke bağışıklık kazanacak, böylece virüs işe yaramaz hale gelecekti.
Adına “sürü bağışıklığı” denilen bu yöntemden kısa sürede vazgeçti Boris Bey.
*
Boris Bey’in virüsü kaptığını öğrenir öğrenmez...
Sürüyü bırakıp da çobana musallat olan cilveli kadere karşı acı acı tebessüm ettim.
AYRI AYRI DEĞİL BİRLİKTE
- Devletin aldığı önlemlerle belediyelerin aldığı önlemler ayrılmamalı.
*
- Devletin Bilim Kurulu varken İstanbul Belediyesi’nin ‘bilim kurulu’ oluşturmasına gerek olmamalı.
*
- Devlet belediyelerle, belediyeler devletle eşgüdüm içinde olmalı.
Paylaş