Paylaş
Önleri kesilir, tartışılırdı.
Sayıları artar, tartışılırdı.
Mağdur edilirler, tartışılırdı.
Mağduriyetleri giderilir, tartışılırdı.
Tartışılır babam tartışılırdı yani.
*
Bu nedenle de...
İmam-hatipler, bir zamanlar tartışma programlarının en gözde konularındandı.
İşte o günlerde...
Rahmetli Mehmet Ali Birand’ın 32. Gün programından aradılar beni.
*
“Aykırı imam-hatipliler” diye bir tartışma yapacaklarmış. Beni de aralarında görmek isterlermiş.
*
Teklifi kabul ettim.
Ve bir de öneri de bulundum.
Dedim ki:
“Sevim Gözay var. O da imam-hatipli... Onu da davet edin.”
“Tamam” dediler.
Sevim de kabul etti.
Ve o programda Sevim’le birlikte imam-hatipliler konusunda konuştuk.
Sevim Gözay, çok güzel, çok olumlu, çok anlayışlı bir imam-hatip konuşması yaptı programda.
*
“Ben imam-hatipte neler çektim neler” edebiyatına zerre kadar tenezzül etmedi, geçmiş günlerine ateş püskürmedi, tam tersine gayet anlayışlı, gayet olumlu, gayet şefkatli bir yaklaşım sergiledi.
*
Bu nedenle...
Beklenen verimi alamadılar bu aykırı imam-hatipliden.
Ve böylece unutuldu gitti Sevim’in imam-hatipliliği...
*
Ama biz dost ve arkadaş olduk Sevim Gözay’la...
Bazen yakın durduk birbirimize, bazen uzak...
Bazen iyi anlaştık, bazen pek anlaşamadık.
*
Bütün bunların ötesinde...
Sevim Gözay’ın Türk medyasında bir yeri vardı.
*
Şöyle bir yer:
İşini severek yapardı.
Asla yakınmazdı.
Hep üretimde olurdu.
Hep alternatif işler çıkarırdı.
Hep pozitif, hep iyilik doluydu.
*
Her ölüm, erken ölümdür.
Ama Sevim Gözay’ın ölümü, gerçekten de çok ama çok erken ölüm oldu.
*
Allah gani gani rahmet eylesin.
Paylaş