Paylaş
Osmanlı soyundan geliyormuş.
Bu yüzden ortalıkta “Şehzadeyim ben” diye salınıyor.
İşte bu adam, CHP’nin İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu’na sitemkâr bir mesaj yollamış sosyal medyada.
Bozuk mu bozuk bir Türkçe ile yazdığı metinde söylemek istediği aşağı yukarı şöyle bir şey:
“Ben Fatih’in torunu olarak Beylikdüzü’nde oturuyorum. Fakat şunca zaman beni bir kahve içmeye davet etmedin. Tabii senin parti Osmanlı’yı sevmez.”
Osmanlı sülalesinden geldiğini söyleyen ve ortalıkta “Ben hanım sultanım”, “Ben şehzadeyim” falan deyip böbürlenerek dolaşan bu mesleksiz şahısların tümünün ortak bir özelliği var:
“Dedemiz Fatih’tir bizim” derler ama asla “Dedemiz Deli İbrahim’dir bizim” demezler.
Oysa “Beni bir kahve içmeye bile davet etmedin, demek ki sen Osmanlı düşmanısın” falan diye laf çakmak...
Fatih Sultan Mehmet kıratındaki bir dedenin torunundan ziyade Deli İbrahim kıratındaki bir dedenin torununa yakışır.
Kim bilir belki de Ekrem İmamoğlu, tam da bu yüzden bu Orhan’ı makamında bir kahve içmeye davet etmemiştir.
MAZHAR ALANSON 1988’DE TARİKATÇILIKLA SUÇLANMIŞTI!
YIL: 1988. MFÖ, Eurovision’da Türkiye’yi temsil etti. Şarkılarının adı “Sufi” idi.
Sözlerini Mazhar Alanson’un yazdığı “Sufi”, tasavvufi öğelerden oluşan bir şarkıydı.
Sırf bu yüzden dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren, “Türkiye tarikatçı şarkıyla temsil edilemez” falan türü bir çıkış yapmış, bazı gazeteler de “Eurovision’a tekke şiiriyle gidiyoruz” diye yakınan manşetler atmıştı.
Yani arkadaşlar, hepimizin bilmesi gereken yalın hakikat şudur:
Mazhar Alanson, 2018 yılında dönemin iktidarına şirin gözükme adına “Kâbe” demeye, “Medine” demeye, “Yandım” demeye başlamış biri değildir.
O, bu işlere taaa 1980’li yıllarda başlamıştır.
Bu yüzden Mazhar Alanson’a...
“Kafası karışık” diyelim, “Çok yönlü bir beslenmesi var” diyelim, “Kâbe ile sarhoş nasıl yan yana gelir” diyelim falan ama...
İktidara şirin gözükmek için Kâbe’den söz ediyor demeyelim.
Çünkü hakikat tokadını yeriz ve çarpılırız.
MAKAM ODASI DEKORE EDERKEN ŞUNLARA DİKKAT
Akla “Lüküs Hayat”ta geçen “nikel kübik mobilyalar” sözünü getirecek her türlü mobilyadan hızla kaçının.
Hevesli yeni çiftin misafir odası döşemesi gibi makam odanızı açık renk masalar, açık renk koltuklar, açık renk halılarla süslemeyi aklınıza bile getirmeyin.
İlle de bir Osmanlı göndermesi yapacağım diye çirkin sarılara bezenmiş teneke parçalarıyla görkem duygusu yaratmaya girişmeyin.
Makam odası dekorasyonu işine girişirken... İçinizden sürekli “Sade güzeldir, basit iyidir, şatafat görgüsüzlüktür” deyin.
HİÇ BOŞA ÇIRPINMA ÖZTÜRK YILMAZ
“TÜRKÇE ezan” falan diyerek lüzumsuz bir tartışmaya yol açtığı için CHP’den şutlanan Öztürk Yılmaz’ın öfkesi dinmek bilmiyor.
Bu kez AK Parti argümanlarına sığınarak Kemal Kılıçdaroğlu’na salladıkça sallamış.
Mesela “Sen 15 Temmuz’da havaalanından kaçtın” demiş...Mesela “Asıl diktatör sana derler” demiş... Falan...
Fakat boşuna çırpınıyor Öztürk Yılmaz!
“Ben ezanın Türkçe okunması gerektiğini savunarak hata ettim, çok pardon, affedin beni” falan demediği sürece... Bu tür çıkışlar yaparak AK Parti’ye şirin gözükme ihtimali sıfırın bile altında!
SUÇLU TÜRK MEDYASI OLDU, İYİ Mİ?
ADRIANA Lima, Metin Hara’yı silmiş. Hem sosyal medya hesaplarından, hem hayatından, hem bilmem neyinden...
Sildikten sonra da Metin Hara ile ilgili bütün suçu Türk medyasına atmış. “Bu herifle benim hiç işim olmadı, bütün suçlu Türk medyasıdır” falan demiş.
Sanki Metin Hara ile bunu Türk medyası bir araya getirdi. Sanki bunlara o yapışkan pozları Türk medyası verdirdi. Sanki ikide bir “Metin’im, Hara’m” falan diye vıcık vıcık mesajları buna Türk medyası attırdı. Sanki Metin Hara’ya “Adriana yengeniz olur, ayağınızı denk alın” havasını Türk medyası bastırttı...
Bu ne be kardeşim? Adriana’nın elinin kirinin sorumlusu da mı Türk medyası oldu?
BİZ 2019 YILINDA DA
Canan Karatay’ın yine olay olan bir açıklamasını mı konuşacağız?
Kadir Mısıroğlu’nun fesine mi takılacağız?
“Abdullah Gül parti kuruyor” haberlerine mi maruz kalacağız?
“Hayvan hakları yasası çıksın” diye haykırmaya devam mı edeceğiz?
SON 24 SAATTE NE OLDU?
Paylaş