Paylaş
Baştan sona izledim röportajı. Hiç sıkılmadan. Sorular, cevaplar... Hepsi gayet iyiydi.
*
Selvi Hanım’la ilgili saptamalarım şöyle:
*
Çok hakiki bir insan. Yapmacıklığa asla prim vermiyor. Eşinin her söylediğine katılmadığını söyleyecek denli özgüvenli... Hiç politika yapmıyor. Gayet dobra. Gayet doğrudan konuşuyor. “Hazır röportaj veriyoruz, araya bir iki siyasal mesaj sıkıştırmak gerekir” falan demeye tenezzül etmiyor.
*
Röportajda en ilgimi çeken bölüme gelince...
*
Armağan Çağlayan soruyor:
*
“Seçim sonuçlarının belli olmaya başladığı akşamlar sizin evde nasıl geçiyor?”
*
Selvi Hanım, “Bazen üzülüyoruz, bazen seviniyoruz” diye genel geçer bir yanıtla başlıyor ve ardından da bombayı patlıyor:
*
“Gerçi çok fazla sevinemedik şimdiye kadar... O da ayrı...”
*
Acı kahkahalar... Acı kahkahalar... Acı kahkahalar...
Röportajın en hüzünlendirici bölümü burasıydı.
LOZAN
LOZAN dendiğinde hemen ikiye ayrılırız:
Zaferciler ve hezimetçiler olarak.
*
Lozan’ın yıldönümü vesilesiyle belirtmek isterim ki...
Ben zaferciyim.
1936 OLİMPİYATLARI
- Berlin’de yapıldı.
- Hitler’in gövde gösterisine dönüştü.
- Hitler’in zulmü, olimpiyat sürecinde biraz gevşedi.
- Olimpiyatlarla Nazi rejimine uluslararası alanda mis gibi meşruiyet armağan edildi.
- Amerikan gazeteleri, olimpiyatların ardından Hitler rejiminin olağanlaştığı müjdesini verdi.
*
Ne zaman “olimpiyat ruhu” falan diye lügatler paralansa...
Benim aklıma hep 1936 Olimpiyatları gelir.
22 MİLYON 182 BİN KİŞİ
- 18 yaş üstü oldukları halde...
- Aşı olma hakkına sahip oldukları halde...
Şu ana kadar aşı olmak için başvuruda bulunmayanların sayısı:
22 milyon 182 bin.
*
Eğer toplumun yüzde 80’i aşılanmadan toplumsal bağışıklığa ulaşılamayacaksa ve koronavirüs belasını toplumsal olarak atlatmamız söz konusu olmayacaksa...
Bu bir sorundur.
Hem de çok büyük bir sorun.
*
Sağlık Bakanlığı’nın, hatta hükümetimizin en öncelikli meselesi, bu sorunu ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar yapmak olmalı.
BÜLENT SERTTAŞ’IN ‘VATAN HAİNİ’ ÇIKIŞI
BÜLENT Serttaş’ın “Akdeniz” diye bir şarkısı varmış. Bu şarkıya biraz erotik bir klip çekmiş. Birileri şikâyet edince YouTube “erotik içerik” kapsamında videoyu bir süreliğine yayından kaldırmış. Sonra da yeniden yüklemiş.
*
Olay bu.
Buraya kadar sorun yok.
Sorun bundan sonra başlıyor.
*
Konuyla ilgili açıklama yapan Bülent Serttaş, şöyle demiş:
*
“Bunu yapan vatan hainidir. Ben ülkemin tanıtımı için çabalıyorum. Onlar yasaklatmaya çalışıyor.”
*
“Vatan haini” suçlaması, epeydir ucuzlamıştı.
Ama Serttaş’ın bu açıklamasından sonra ucuzdan da öteye geçmiş durumda.
Keşke Bülent Serttaş, “Vallahi ararım 155’i” diye bitirseymiş açıklamasını.
İyi bir gönderme yapmış olurdu.
*
Nâzım Hikmet yaşasa...
“Vatan senin, erotik olduğu en azından tartışmalı klibinse... Yaz dokuz sütuna: Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor” derdi.
TEHLİKELİ ŞEYLER
- Abdurrahman Dilipak ile aşı ve koronavirüs tartışmak.
*
- Şile’de denize girmek.
*
- Bugünlerde Bodrum’dan İstanbul’a arabayla dönmek.
*
- Fonlanmak.
AGATHA VE ALFRED KAHVALTILARI
AGATHA Christie ve Alfred Hitchcock, bizim Pera Palace’ta kalmışlar.
Otelde kalırken istedikleri kahvaltıların aynısı, bugün otelin menüsüne alınmış.
Yumurtalı, sosisli, kaburgalı kahvaltılar bunlar.
*
Hıncal Uluç, “En kısa zamanda gidip deneyeceğim” diye yazınca...
Ben de “Aman Hıncal Abi... Bunlar ağır kahvaltılar. Dikkat et. Sen bize lazımsın” diye yazmıştım.
*
Hıncal Uluç aradı. “Madem öyle, gel beni denetle” dedi ve Pera Palace’a davet etti. “Memnuniyetle” dedim.
Ve otelin bahçe terasında buluştuk. Püfür püfür esiyor. Ortaya bir tane Agatha, bir tane de Alfred kahvaltısı söyledik.
*
Kahvaltının sonunda Hıncal Abi, sordu: “Hangisini beğendin?”
*
Hiç düşünmeden cevapladım:
*
“Alfred Baba’nın kahvaltısı daha enfesti. Üstelik daha sofistike... Ve yine üstelik daha bilinçli tercih. Agatha Teyze sağ olsun, biraz ne varsa getirin havasındaymış.”
Hıncal Abi de katıldı bana.
*
(NOT: Hanut değil, Hıncal Abi’nin kesesi sağ olsun.)
Paylaş