‘Atilla Koç gibi ‘İslami terbiye’den geçmiş bir kişi bunu nasıl yapar’ diye çok düşündüm.
Şu manzara gözümün önünden hiç gitmedi:
Bakan, bürokratlarını arayıp talimat veriyor: ‘Ben şimdi Atatürk Havaalanı’ndayım. Eyüp Camii’ndeki Sakal-ı Şerif’i alıp derhal buraya getirin.’
Talimatı alan bürokratlar, Eyüp Camii’ne girip Sakal-ı Şerif’i alıyorlar, ardından da Atatürk Havaalanı’nda x-ray cihazından filan geçirip VIP’teki koltuklara gömülmüş olan Bakan Koç’un önüne koyuyorlar.
Sakal-ı Şerif önüne getirilince Bakan ne yaptı acaba?
Öyle ya...
Camilerde yüzlerce kişinin sadece bir saniye görmek ya da biraz daha yakın olmak için birbirlerini ezdikleri Sakal-ı Şerif, bir talimatla önüne getirilmişti.
Acaba Bakan, hangi duyguların içine girdi?
Hadi Bakan’ı bir tarafa bırakalım.
Camilerde Sakal-ı Şerif’i görünce heyecanlanan yurttaşları saygılı olmaya davet eden din adamları, kutsal sakalın x-ray cihazından geçirildiğini görünce acaba ne düşündüler?
İşte bunları düşündüm.
Sadece ‘Edep yahu’ diyebildim.
Yani işin adap kısmına gönderme yapmakla yetindim.
***
Sakal-ı Şerif etrafında yapılan ilahiyat tartışmalarını biliyorum.
Şimdi birileri çıkıp, Bakan Koç’u savunma adına, o eski ilahiyat tartışmasını gündeme getirebilirler...
Sıralayacakları tezler şunlardır:
- Türkiye’de birçok camide Hz. Muhammed’in sakalı diye ziyaret edilen Sakal-ı Şerif’lerin gerçekten Hz. Muhammed’e ait olup olmadığı tartışmalıdır.
- Sakal-ı Şerif geleneği Türkiye dışında hiçbir İslam ülkesinde yoktur. Türkiye’ye özgü bir durumdur. Dolayısıyla dini açıdan tartışmalıdır.
- Hz. Muhammed’in gerçek sakalı olsa bile uygulama yanlıştır. İnananları şirke götüren bir yaklaşım söz konusudur.
Bu tarz bir tartışma başlatmak isteyenleri şimdiden uyarmak istiyorum:
Sakın yapmayınız.
Çünkü konumuz uygulamanın yanlışlığı ya da doğruluğu değildir.
Mevzu bellidir:
Doğru ya da yanlış, değil mi ki on binlerce yurttaşımız, Sakal-ı Şerif’i Peygamber’in bir parçası kabul ediyor ve bu kabulden yola çıkarak olağanüstü saygı gösteriyor.
Bu durumda hepimiz en az o yurttaşlar kadar saygılı olmalıyız.
Bakan olmak, bu saygıdan muaf olmak anlamına gelmez.
***
Hem unutmayalım:
Bu ülkede Sakal-ı Şerif çalmaya kalkan hırsızlar bile, yaptıkları şeyden utanıp iki gün sonra çaldıkları kutsal emaneti titreyerek yerine koyarlar.
Böyle bir ülkede bakan olmak işte bu yüzden zordur.