Paylaş
- 60 yaşında.
- Rizeli.
- Psikiyatri profesörü.
- 7 çocuğu var, 5’i kız, 2’si erkek.
- Eşi ev hanımı...
- Oğullarından birisi siyaset bilimi doçenti, diğeri üniversite öğrencisi...
- Kızlarının tümü üniversite okudu, hepsi başörtülü.
- 4 torunu var. İsimleri: Cahit, Ali Cemil, Ayşe Elva ve Zeynep.
- Bir dönem milletvekilliği yaptı. Fazilet Partisi’nde.
- Ertuğrul Günay’la “Müslüman Sol” hareketi başlattı.
- Numan Kurtulmuş’la HAS Parti’yi kurdu.
- 1999’da cezaevlerindeki ölüm oruçlarının sona erdirilmesi için gösterdiği çabayla tanındı.
- İnsan hakları hep temel ilgi alanı oldu.
-Son kurultayda CHP'ye geçti.
KARADENİZ YAYLALARINDA GÜNLERCE DÜŞÜNDÜM
- SORU: Sizi CHP’ye kim davet etti?
- BEKAROĞLU: Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu davet etti. Önce oturduk konuştuk. CHP ile ilgili, genel siyasetle ilgili görüşlerimi, önerilerimi anlattım. “CHP’ye gelin, bunları birlikte yapalım” dedi.
* * *
- SORU: Hemen “tamam” dediniz mi?
- BEKAROĞLU: “Benim için çok radikal bir karar olacak” dedim ve çevremle, ailemle, arkadaşlarımla konuşmak için izin istedim.
* * *
- SORU: CHP’ye geçme kararı, neden sizin için radikal bir karar?
- BEKAROĞLU: Bir CHP manzarası, bir CHP algısı var. CHP’nin eski vesayet sisteminin partisi olarak algılanması meselesi var. Buyurgan, halka tepeden bakan, halka şekil veren, demokrasi ve özgürlüklerin gelişmesine engel olan bir parti algısı... Evet demem çok radikal bir karar. Kolay bir karar olmadı yani. Günlerce düşündüm. Karadeniz’de dağlara, yaylalara çıktım. Tek başıma... Hayatımı gözümün önünden geçirdim. Çocukluğumu, gençliğimi, yaptıklarımı, siyasetteki çizgimi düşündüm.
* * *
- SORU: Ve sonunda “evet” dediniz.
- BEKAROĞLU: Ben 60 yaşındayım. 27 Mayıs 1960 sonrası tartışmaları hatırlıyorum. O günden beri siyaseti izliyorum. Ben hayatım boyunca toplumun bu kadar ikiye ayrıldığı, bu kadar kutuplaştığı ve bu kadar gerildiği bir dönem hatırlamıyorum. Kimlikler üzerinden siyaset yapılıyor. Bir taraf rövanş duygusuyla hareket ediyor. Bir taraf umutsuz, karamsar... Ben bundan kurtuluşun kimlik siyasetine son vermekle mümkün olduğunu görüyorum. Buna katkıda bulunmak için CHP’de siyaset yapmaya karar verdim. Biliyorum ben CHP’ye geçtim diye gerginlik azalmaz. Muhafazakâr kesimin oyları CHP’ye yağmaz.
* * *
- SORU: O zaman neden geçtiniz?
- BEKAROĞLU: İki nedenden dolayı geçtim. Birincisi: CHP değişiyor, farklılaşıyor, gelişiyor. Bu değişime katkı sunmak istiyorum. İkincisi: Türkiye’de izlenen kimlik siyasetinin sona ermesi gerekiyor. Bilgimle, tecrübemle, ilişkilerimle buna katkı sağlayacağımı düşünüyorum.
RÖVANŞ ALMA DÖNEMİ BİTSİN DİYE CHP’DEYİM
- SORU: Siz yıllarca Milli Görüş partilerinde mücadele verdiniz. Bugün AK Parti, sizin o partilerde hedeflediğiniz her şeyi gerçekleştirmedi mi? Neden memnun değilsiniz?
- BEKAROĞLU: Doğrudur. Bir büyük siyasal mücadele verildi. Ben de o mücadelenin içindeydim. Sıkıntılar çektik. Sonunda bir iktidar ortaya çıktı. Peki ne yaptı bu iktidar? Hep kendi taraftarlarını gözetti. Kendileri gibi olmayanları dışladı, ötekileştirdi. Adil olmadı. Oysa biz ne yapacaktık? Adil olacaktık. Hani bizim iktidarımızda kimse kendisini dışlanmış, ötekileşmiş hissetmeyecekti? Hani her alanda adalet ölçüsüyle hareket edecektik? Dün egemen olanlar nasıl kendileri gibi olmayanları dışladıysalar, bugünküler de kendilerinden farklı olanları dışlamaya başladılar. Sistem değişmedi. Devlette toplanan imkânlar yine belli bir grup için kullanılmaya başlandı.
* * *
- SORU: Ne yapıldı mesela?
- BEKAROĞLU: Mesela bir vali atanacaksa, bir savcı, hâkim alınacaksa... Kimin liyakati varsa yaşam tarzına, mezhebine, dünya görüşüne bakılmadan alınmalıydı. Oysa şimdi ne yapılıyor? Eskiden yapılanın benzeri yapılıyor. Bu durum şuna yol açtı: Bundan önceki dönemde biz kendimizi ne kadar dışlanmış, yabancılaşmış, mağdur edilmiş hissediyorsak, şimdi de başka toplum kesimleri aynısını hissediyor. Biz geçmişte nasıl kinleniyor idiysek, şimdi de başka toplum kesimleri kinleniyor.
* * *
- SORU: AK Parti yönetimi belki de şöyle düşünüyordur: 80 yıldır her şeye onlar sahip oluyordu, şimdi sıra bizde.
- BEKAROĞLU: Geçenlerde YÖK’le ilgili bir eleştiri yapmıştım. YÖK’teki bir arkadaş, bana şöyle dedi: “Sen üniversitede en büyük bedeli ödeyenlerden birisin. Biz şimdi dengeliyoruz. Kendi adamlarımızı alıyoruz. Almazsak nasıl eşitlik olacak, adalet olacak”. Adaleti bu şekilde yorumluyor. Adaleti erteliyor. Adalet ertelenemez. AK Parti’nin temel sorunu bu. Türkiye’yi felakete doğru sürükleyen şey de bu.
* * *
- SORU: CHP açısından bakalım... Şimdi CHP de, “ah iktidarı bir ele geçirsek, göstereceğiz onlara” diyerek rövanş rüyası görmüyor mu?
- BEKAROĞLU: Hayır. Böyle bir rüya görmüyor. Çünkü bu rövanş duygusunun sonu yok. Yaklaşımlarıyla, politikalarıyla rövanşa son diyecek parti CHP’dir. Tayyip Bey böyle bir şey yapmaz, çünkü bu işin sürdürücüsü ve kazananı o. Tayyip Bey ne yapıyor? Sürekli korkutuyor muhafazakâr insanları. “İktidar elimizden giderse yeniden yaşam tarzınıza karışacaklar” diyor. “Kazanımlar elinizden gidecek” diyor. Bu korkuyu pompalıyor. Bu pompalanan korku, CHP’nin tarihsel bagajıyla, milletin hafızasındaki yeriyle de örtüşüyor. Eğer CHP, rövanş duygusuyla hareket etmeyeceğine, özgürlük alanlarının genişletilmesine sahip çıkacağına herkesi ikna ederse... Siyaset kendi mecrasına gelir. Kimlik siyaseti gündemden düşer. Geniş bir kesimin oyları, Erdoğan’ın cebinde keklik olmaktan çıkar.
- SORU: İyi ama... Ya CHP, gerçekten böyle düşünmüyorsa? Ya CHP, inançla ilgili kazanılan özgürlük alanlarına müdahale etmeyi planlıyorsa?
- BEKAROĞLU: Ben CHP’de “artık rövanş olmamalı” anlayışının egemen olmaya başladığını görüyorum. CHP’liler bunu ifade ediyorlar. Genel Başkan Kılıçdaroğlu bu konuda çok net. Yaşanan süreçler herkese bir şeyler öğretti. CHP’ye de öğretti.
* * *
- SORU: Öğrendiler mi gerçekten?
- BEKAROĞLU: Bence öğrendiler. Bir de şöyle bir şey var: CHP, eğer kimlik siyasetine ayak uydurmaya çalışır ve rövanş duygusuyla hareket ederse iktidara gelemez. Çünkü çoğunluk orada...
* * *
- SORU: CHP bir süredir kısık sesle de olsa “Biz değiştik, insanların inançlarıyla, kıyafetleriyle uğraşmıyoruz” diyor. Ama inandırıcı olamıyor. Bu inandırıcı olamama sorunu nasıl halledilecek?
- BEKAROĞLU: Her şey bugün başlasaydı, problem yoktu. Koyardınız sosyal demokrat ilkelerinizi ve kazanırdınız. Ama her şey bugün başlamadı. CHP neredeyse yüz yıllık bir parti... Tarihi var, uygulamaları var. İşte bu yüzden inandırıcı olmak için sabırla, inatla, sembolik çıkışlarla, büyük bir gayretle çalışmak gerekiyor.
* * *
- SORU: Bana imkânsız gibi geliyor.
- BEKAROĞLU: İmkânsız değil Ahmet Hakan. Benden gençsin ama hatırlarsın. Ecevit örneği var. Tamam, kimse melaike değil, Ecevit’in de eleştirilecek yönleri var ama hakkını da verelim: Ecevit başardı bunu. Üç şey yaptı: BİR: İsmet Paşa ile mücadele etti ve parti statükosunu değiştirdi. İKİ: 12 Mart Muhtırası’na karşı çıktı ve demokrasiye bağlılığını kanıtladı. ÜÇ: Bu halkın anlayacağı dilden bir sol söylemle, “insanca, hakça düzen” diyerek yeni bir dil yakaladı. Bunun ardından da başarı geldi.
MÜSLÜMANLIĞIMI YAŞAMAYA TABİİ Kİ DEVAM EDECEĞİM
BEKAROĞLU’na sordum.
Dedim ki:
“Siz bu zamana kadar siyasette hep Müslümanlığınızı ön planda tuttunuz. Şimdi CHP’desiniz. Yine Müslümanlığınız ön planda mı olacak?"
* * *
Bekaroğlu’nun söyledikleri şunlar:
- DİNDARLIĞIM DEĞİŞMEZ: Tabii ki dindarım, Müslüman’ım ve bu şekilde yaşamaya devam ederim. Müslüman bir insan neden siyaset yapar? “Devletin tüm imkânlarını elimize geçirelim, ondan sonra da toplumu yukarıdan aşağıya Müslümanlaştıralım” diye mi? Yok böyle bir şey. Ben bunu 25 senedir söylüyorum.
* * *
- MÜSLÜMAN’IN ÜÇ HEDEFİ: Müslüman bir insan şu üç hedefe ulaşmak için siyaset yapar: BİR: Toplumun tüm kesimlerinin güvenliğini sağlamak için. İKİ: Kimsenin kimseye muhtaç olmadan yaşamasını sağlayacak bir sosyal yapı kurmak için. ÜÇ: Herkesin özgür bir şekilde yaşamasını sağlamak için.
* * *
- ÖZGÜRLÜK ESASTIR: Allah insanları imtihan eder. İmtihanın en vazgeçilmez şartı özgürlüktür. Özgürlük olmadan imtihan olmaz. Zorla yaptırarak imtihan mı olur? Allah bana akıl vermiş, irade vermiş, sen ne hakla onu gasp ediyorsun? Eğer sen devlet olarak dindar nesiller yetiştireceksen ya da beni şekillendireceksen, senden öncekilerden ne farkın kalıyor? Yaşam tarzı dayatanlardan ne farkın kalıyor?
* * *
- DEVLETİN İŞİ DEĞİL: Bırak insanlar bir araya gelsinler, dernek, vakıf kursunlar, dinlerini anlatsınlar, başkaları da kendilerini anlatsınlar. Sen devlet olarak elindeki güçle neden dayatma yapıyorsun ki?
CHP, BEKAROĞLU’NU BAĞRINA BASAR MI?
- SORU: İslami çizgideki partilerde siyaset yapmış bir Mehmet Bekaroğlu... CHP böyle bir Bekaroğlu’nu bağrına basar mı?
- BEKAROĞLU: Ben kimseye yaşam tarzı dayatmayacağım ki. Ben onlara örtünün demeyeceğim ki. Ben “Kimse kimsenin yaşam tarzına karışmasın” diyeceğim. CHP de bunu söylüyor.
* * *
- SORU: CHP’ye geçerek davayı satmış olmadınız mı?
- BEKAROĞLU: İnsanların güvenliğini sağlamak, onurlarıyla ekmeklerini kazanmalarına imkân tanımak ve özgürlüklerini korumak... Benim davam budur. Bu davayı asla satmam.
MEHMET BEKAROĞLU’NDAN CHP’YE 6 SOMUT ÖNERİ
- BİR: Çok uzun, çok dağınık, çok karmaşık bir parti programı var. CHP’ye üye olan herkesin anlayabileceği kısa ve sade bir program hazırlanmalı.
* * *
- İKİ: Hedefi “büyüme ve adil paylaşım” olmalı. Siyasi söylemini bu hedef doğrultusunda oluşturmalı.
* * *
- ÜÇ: “CHP dindarlara karşıdır” algısını yıkmalı. Bu algıyla mücadele etmeli.
* * *
- DÖRT: Dile dikkat etmelidir. Mesela lidere körü körüne bağlılığı eleştirirken “biat kültürü” gibi tanımlar kullanmamalıdır. Çünkü dindar insanlar “biat” dendiğinde Peygamber’e, Kuran’a bağlılığı anlamaktadır.
* * *
- BEŞ: Sosyal demokrat ilkeleri, bu toplumun dokusuna uygun bir üslup ve yöntemle dile getirmeli.
* * *
- ALTI: Hiç korkmadan ve çekinmeden Kürt sorununun çözümü için uğraşmalıdır. Bu konuda AK Parti’nin önünde olmalıdır ve AK Parti’yi bu alanda yapamadıkları nedeniyle eleştirmelidir.
İşte Bekaroğlu'ndan sağ ve sağcılık üzerine ilginç bir analiz
SAĞ STATÜKODUR, SAĞ İŞÇİ CİNAYETİDİR, SAĞ SOMA’DIR
- Kuran’da “sağ” ve “sol”dan söz edilir, tabii bambaşka bir bağlamda. Kuran’da sözü edilen “sağ” ve “sol”un, Kuran’dan yüzyıllar sonra ortaya çıkan “sağ” ve “sol” kavramlarıyla uzaktan yakından bir ilgisi yok.
* * *
- Ama Soğuk Savaş döneminde ABD, Kuran’da geçen bu kavramları istismar etti. “Sağcılar iyi insanlardır, cennetliktir, bu Kuran’da var” dendi. “Solcular kötüdür, cehennemliktir, bu Kuran’da var” dendi. Bu Amerikan propagandasına alet olan din âlimleri, fetvacılar çıktı. Bu saptırmayı bilerek ve isteyerek yaptılar.
* * *
- Sağ nedir? Sağ statükodur. Sağ sermayeden yana olmaktır. Neoliberalizmdir sağ. Vahşi kapitalizmdir. Kârdır sağ. “Önemli olan kazanmak” demektir sağ. Asansörde cinayettir sağ, 10 işçinin katledilmesidir sağ. Sağ Soma’dır. Tonu 143 dolar olan kömürün maliyetini 23 dolara düşürerek işçi katletmektir sağ. Sağ budur. Ben hayatım boyunca hiç sağcı olmadım.
* * *
- Ben dindar bir insanım. Mazlumları “bizden” ya da “bizden değil” diye hiç ayırmadım. Zalimleri de ayırmadım. Benim din anlayışım budur. Sol da bunu diyorsa, orada yer alırım.
AHİRETTE KİMLERLE YARGILANMAK İSTER
- SORU: CHP’ye geçtiğinizin duyulmasının ardından ne tür tepkiler aldınız?
- BEKAROĞLU: Destekleyenler de oldu, eleştirenler de. Tabii sövenler de.
* * *
- SORU: Kızanların tepkisi nasıl oldu?
- BEKAROĞLU: Mesela adamın biri sosyal medyada yazmış, “onlarla haşrolacaksın” diye. Yani adamda ahiret bilgisi var, kimin nasıl haşrolacağını biliyor.
* * *
- SORU: Peki siz öteki dünyada kimlerle haşrolmak istersiniz? AK Parti yöneticileriyle mi, CHP yöneticileriyle mi?
- BEKAROĞLU: Ben iyilerle haşrolmak isterim, merhametli olanlarla, yetim hakkı yemeyenlerle, tek bir insanın hayatını önemseyenlerle haşrolmak isterim. Bir insanı öldürmenin bütün insanlığı öldürmek gibi olduğuna inananlarla... Bunlar AK Parti’deyseler AK Partililerle, CHP’deyseler CHP’lilerle, MHP’deyseler MHP’lilerle, HDP’deyseler HDP’lilerle haşrolmak isterim.
KURULTAY, FAZİLET’İN KONGRESİNE BENZİYORDU
- SORU: CHP kurultayını nasıl buldunuz?
- BEKAROĞLU: 2000 yılında Fazilet Partisi’nin kongresi vardı. Recai Kutan ile Abdullah Gül’ün yarıştığı kongre. Gül ve Kutan birbirlerini eleştirmişler ama yan yana oturmuşlardı. Herkes düşüncelerini açıkça ifade etmişti. CHP kurultayını biraz o kongreye benzettim.
* * *
- SORU: Kurultay biraz dağınık gibiydi sanki.
- BEKAROĞLU: Size dağınıklık gibi gelen aslında olması gerekendi, yani tam bir demokrasi şöleniydi.
* * *
- SORU: Peki sizi yadırgadılar mı orada?
- BEKAROĞLU: İlgi vardı. Tanışmak isteyenler, fotoğraf çektirmek isteyenler oldu. Yüzüme karşı olmadı ama arkadaşlar söyledi, tepki gösterenler de olmuş.
ERBAKAN’IN KEMİKLERİ SIZLAMIŞ MIDIR?
BEKAROĞLU’na “Erbakan Hoca yaşasaydı CHP’ye geçmenize ne derdi” diye sordum.
Başladı anlatmaya:
* * *
“Bazıları kemikleri sızlamıştır diyor. Şöyle bir olay var hatırımda: Saadet Partisi’nden istifa etmiştim. Herkes kızmış, ihanet ettin falan demişti. Hoca’nın eşi vefat etti. Hemen gittim. Hoca, camide başsağlığı kabul ediyordu. Yorulmuştu ve oturuyordu. Beni görünce ayağa kalktı. Sarıldı, öptü ve beni evine davet etti. Evine gittim, iki saat yemek yedik, sohbet ettik. Çocukları sordu, eşimi sordu. Siyasete yönelik tek bir şey sormadı. Hoca bambaşka bir insandı. Allah rahmet eylesin”.
Paylaş