2000 yılında örgütün lideri Hüseyin Velioğlu, İstanbul’da bir villada polisle girdiği çatışmada öldürülmüştü.
Bu olayın ardından "Hizbullah" sahneden çekildi.
Militanlarının bir kısmı öldürüldü, bir kısmı cezaevine girdi, bir kısmı ise yurtdışına kaçtı.
Son durum şudur:
"Hizbullah" legal bir kimlikle yeniden sahneye çıktı...
* * *
Hizbullah örgütünden kalanların oluşturduğu yeni örgütün adı: "Mustazaf-Der."
"Mustazaf", Kuran’da geçen bir kavram, "Ezilenler" anlamına geliyor...
"Mustazaf-Der", bu zamana kadar Diyarbakır’da üç görkemli miting düzenledi.
BİR Danimarka’da Hz. Muhammed’in karikatürlerinin yayınlanmasını protesto mitingi...
İKİ İsrail’in son Gazze saldırılarını protesto mitingi...
ÜÇ Son olarak geçen gün Mevlit Kandili nedeniyle Peygamber mitingi...
Her üç mitinge katılım da hayli yüksekti.
Başbakan’ın Diyarbakır mitingine 15 bin kişi, DTP’nin Kadınlar Günü mitingine 5 bin kişi katılırken, Peygamber mitingine 50 bin kişi katılmıştı...
Mitinglere katılanların hepsi için "Hizbullahçı" demek tabii ki imkánsız.
Peygamber’e saygı duyan ya da Filistin’e destek vermek isteyen sıradan Diyarbakırlılar da bu mitinglere katıldı.
AKP sempatizanları da, DTP sempatizanları da bu mitinglerde yer aldı.
Ancak bu mitingler şunu gösterdi:
Hem organizasyon başarısı, hem de kitleyi harekete geçirme gücü açısından artık Diyarbakır’da hesaba katılması gereken bir "Mustazaf-Der" gücü var...
* * *
Bu güç, herkesi endişeye sevk ediyor.
Endişenin büyüğünü ise DTP’liler hissediyor.
Çünkü DTP’liler, bölgede yeni bir "Hizbullah vahşeti" yaşamaktan ürküyorlar...
"Mustazaf-Der"in arkasında hangi güçlerin olduğunu merak ediyorlar...
"Mustazaf-Der" ise "Biz eski Hizbullah değiliz" diyor.
Ve ilkelerini şöyle ortaya koyuyor:
BİR Şiddete asla bulaşmayacağız.
İKİ Daha sivil bir İslami harekete dönüştük.
ÜÇ Politik bir hedefimiz yok.
Bunlar "resmi" söylem. Gerçi şu ana kadar bu resmi söylemi ihlal edecek bir tutum içine girilmedi ama yine de bu durum "endişe"yi ortadan kaldırmıyor...
* * *
Yeni Hizbullahçılar, Diyarbakır’ın yoksul gençleri üzerinde çalışma yapıyorlar.
Gençlere Risale-i Nur Külliyatı’nı okuyorlar...
Ancak...
"Gülen Cemaati" ile araları iyi değil. Geçen ay Diyarbakır Ulu Cami’de "Gülen Cemaati" aleyhinde bildiri dağıttılar.
Gerekçe: Zaman gazetesinde liderleri Hüseyin Velioğlu aleyhinde çıkan bir haber...
"Mustazaf-Der"in AKP ile ilişkisine gelince...
Bu seçimde Diyarbakır ve Batman’dan bağımsız aday göstereceklerdi. Son anda vazgeçtiler. AKP’ye oy verecekler.
Ancak buradan "AKP’yi destekliyorlar" sonucu çıkmamalı. Güçlerini toparladıkları anda AKP’ye derhal mesafe koyacak kadar bağımsız takılıyorlar.
Son söz şudur: Bu hareketi dikkatle izlemeye devam etmeliyiz...
Teşekkürler Devlet Bey
TELEFONDAKİ ses, "MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli sizinle görüşmek istiyor" dediğinde...
"Eyvah" dedim.
Çünkü...
O günkü "Devlet Bey’e yedi hitabet dersi" başlıklı yazımda alınganlığa yol açmaya elverişli, biraz alaycı bir üslup kullanmıştım...
Fakat korktuğum başıma gelmedi.
Devlet Bey, önce "Hayırlı akşamlar" dedi.
Ardından da konuya girdi:
"Ahmet Bey, bugünkü yazınızı okuduk. Dışarıdan bir gözlem yapmışsınız. Bizim için eleştirilerde ve önerilerde bulunmuşsunuz. Yedi maddeyi de dikkatle inceledik. Bu önerilerin hepsini kabul ediyorum ve size teşekkür ediyorum."
Ne güzel değil mi?
Ben de buradan Devlet Bahçeli’ye çok teşekkür etmek istiyorum...
Şu üç nedenden dolayı:
BİR Çoktandır unuttuğumuz "eleştiren gazeteci / eleştiriye tahammüllü siyasetçi" ilişkisini yeniden gündeme soktuğu için...
İKİ"Eleştiri"yi "düşmanlık" olarak algılamayıp, "bir yararlanma fırsatı" olarak gördüğünü kanıtladığı için...
ÜÇ Gazetecilerle "al takke ver külah" ilişkisini kurmayan bir lider olarak, "hitabet tarzı"nı yerden yere vuran bir yazara "teşekkür etme" inceliğini gösterebildiği için...