HADİ gelin de 1871’in Paris’ini anımsamayın! Hani şu meşhur Paris Komünü’nü. Paris barikatlarında sokak sokak savaşanlar tarihteki ilk proletarya diktatörlüğünü kurmamışlar mıydı? Marx, Paris barikatlarında savaşanlar için ‘Cennetin fethine gitmişlerdi’ dememiş miydi? Proletarya iktidarı sadece iki ay sürmemiş miydi? Hadi anımsayın ama.
Ne demiş Başbakan Erdoğan: ‘Fransa türbanı yasakladığı için bu olaylar oldu.’ Gerçekten böyle olmuş olabilir mi? Gerçekten temel motivasyon türban mıdır? Biz en iyisi raconu şöyle keselim: Yüz etken varsa, belki türban, o yüz etkenden biridir.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan Bey. Lütfen olağanüstü bir basın toplantısı düzenleyip şu açıklamayı yapınız: ‘Türk vatandaşlarının Paris’e gidip tatil yapmasında sakınca görüyoruz. İkinci bir açıklamaya kadar bu kente gidilmesin.’
Paris’te isyanın başladığı ‘Clichy’ semti ile bizim İstanbul’un varoşlarını karşılaştırsak, fazlasıyla ‘münasebetsiz’ kaçar. ‘68 baharı’, ‘çiçek çocukları’ filan desek, fazlasıyla ‘hafif’ kaçar. ‘Araba yakmaya dayalı yeni bir eylem biçimi’nden söz etsek fazlasıyla teknik konuşmuş oluruz. ‘Onların polisi de copluyor’ diye bir çıkış yapsak fazlasıyla intikamcı olur. Vallahi ne diyeceğimizi şaşırdık.
Bayram tatilini Paris’te geçiren Seda Sayan ile Seda’nın Banderas’a benzediğini iddia ettiği sevgilisi, Paris ayaklanmasının tam ortasına düşmüşler. Bir de bakmışsınız Seda, ‘Mağripli çocuklar’ ile hükümet yetkilileri arasında arabuluculuk işine soyunmuş! Ne şamata olur ama değil mi?
Son haber şudur: ‘Paris’in banliyö semtlerinde sokağa çıkma yasağı ilan edildi.’ Evet. Demek ki Paris örfi idareyle tanışıyor. OHAL filan durumları yani. Madem öyle teklifimizi sunalım: Hayri Kozakçıoğlu Paris’e ‘Süper Vali’ olsun. Mehmet Elkatmış da gidip ‘insan hakları’ açısından uygulamaları denetlesin.
Fransa bu işi halleder. Değil mi ki orada ‘Cumhuriyet’ numaralandırılmıştır. O halde yapılacak olan şudur: ‘Beşinci Cumhuriyet’ yıkılır, yerine ‘Altıncı Cumhuriyet’ kurulur. Böylece işler yoluna girer. Hadi gelin de şimdi ‘Yaşasın Numaralı Cumhuriyet’ demeyin.
Gitti binlerce emekçi otomobili. Ve gitti emekçi halkın yararlandığı güzelim kamu binaları. O halde gelin hep birlikte İsmet Özel takılalım: ‘Vandal yürek! Görün ki alkışlanasın / Ez bütün çiçekleri kendine canavar dedir / Haksızlık et, haksız olduğun anlaşılsın / Yaşamak bir sanrı değilse öcalınmak gerektir.’
Bu da bir başka İsmet Özel şiirinin son iki dizesidir: ‘Bir şehrin uzak semtleri gibidir gözlerin / Üzgün, kara, ayaklanmaya hazır.’
Rize milletvekili: Linç girişimine karşıyım
RİZE Milletvekili Abdülkadir Kart bir açıklama gönderdi.
‘Bu mesaj önemlidir’ diyor ve açıklamayı aynen yayınlıyorum:
‘Sayın Ahmet Hakan. Benim olayla ilgili yaptığım açıklama şöyledir: ‘Bu bir provokasyondur. Geçen yıl Trabzon’da da benzer olaylar olmuştur. Karadeniz’de F tipi cezaevi yoktur. Rize’de normal cezaevi bile yoktur. Bunlar Rize’ye gelip de ne hakkı arıyorlar? Gerçekten niyetleri hak aramak ise F tipi cezaevleri olan yerlere gitsinler. Adalet Bakanlığı’na gitsinler. Biz de yardımcı olalım. 60’tan fazla insanını teröre şehit veren Rize ili ve Karadeniz insanı, devletine, milletine, vatanına, bayrağına bağlıdır. Bu tip olaylara prim vermez. Umarım bir daha Rize’ye gelmezler.’ Benim açıklamam budur. Sözlerimde herhangi bir linç girişimini tasvip anlamına gelecek bir ifadem olmamıştır. Ayaküstü bir soruya verdiğim cevabın bütünüyle ve maksadına uygun aksettirilmemesinden kaynaklanan yanlış anlaşılmalar olabilir. Ancak sizin de eleştiri üslubunuzu paylaşmadığımı belirtir, en azından bana telefonla ulaşıp doğrusunu yazmanızı beklerdim.’