CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in, ‘Tayyip Erdoğan bir kadını dansa kaldırabilir mi? Böyle çağdaş parti lideri olur mu?’ şeklindeki çıkışı hálá gündemimizde.
O kadim ‘çağdaşlık’ tartışmasını yeniden hortlatan Öymen’in bu açıklaması, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da topa girmesiyle farklı bir boyut kazandı.
Erdoğan olaya ‘Peki siz horon tepebilir misiniz?’ yanıtıyla girdi.
Böylece...
Çağdaşlık ve halkçılık meselesi, bir kez daha şekle indirgenmiş oldu.
Ortaya çıkan durum şudur:
Taraflardan birine göre, bir kadını dansa kaldırmayı başarırsan çağdaş olmaya hak kazanmış olursun.
Diğer tarafa göre ise, horon tepmeyi beceremezsen asla halkçı olamazsın.
Demek ki neymiş:
Dans et, çağdaş ol!
Horon tep, halkçı ol!
* * *
İşte tam bu noktada Deniz Baykal’ın durumuna bakmakta yarar var.
CNN Türk’te, ‘Tarafsız Bölge’de Baykal’a şu soruyu sordum:
‘Sayın Baykal, dans ve horon üzerinden bir tartışma yapılıyor. Siz hangisinden yanasınız? Dans mı horon mu?’
Cevap benim açımdan şaşırtıcıydı:
‘Ben vücut kullanımına dayalı eğlence türlerine kendini yabancı hissedenlerdenim. Ne dans edebilirim ne de horon tepebilirim.’
Sonra işin mahiyetini de öğrendim:
Meğer Baykal, bu zamana kadar hiç dans etmemiş.
Türk halk oyunlarından da hiç anlamazmış.
Dahası...
Ne zaman dans etmesini gerektirecek bir ortama düşse acayip gerilirmiş ve işin içinden sıyrılmanın yollarını ararmış.
Ne diyelim?
İyi ki Baykal’ın böyle bir fobisi var.
Aksi takdirde şekil şartların tek belirleyici olmadığını nasıl idrak edecektik?
‘The İmam’ filmine küçük bir itiraz
KÖYDE Müslümanlık kolaydır.
Çünkü köyde, günah işleme koşulları sınırlıdır.
Sıkıcı ve bezgin köy hayatında, entrikalar bile basit ve tekdüzedir.
Ama şehir, öyle değildir.
Her köşesinden ‘günaha çağrı’nın yankılandığı şehirde, Müslümanlığın gereklerini yerine getirmek her babayiğidin yapacağı iş değildir.
İşte bu yüzden...
Dini hayat eksenli gerilimlere işaret etmek amacı taşıyan bir filmin, köyde değil de şehirde geçmesi beklenirdi.
Keşke ‘The İmam’ filmi, köy hayatını anlatma kolaycılığına kaçmak yerine, şehir hayatını anlatmayı deneseydi.
Keşke filmin asıl derdi, şehirde kendini gizlemek zorunda kalan imam hatiplinin, iki dünya arasındaki sıkışmışlığını anlatmak olsaydı.
Neyse...
Belki bu filmin gördüğü ilgi üzerine ‘The İmam 2’ çekilir de biz de muradımıza ereriz.
Sen ne talihsiz bakansın Atilla Abi
ATTİLÁ İlhan’ın cenaze töreninde protesto edilen Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, ertesi gün, belki de biraz moral bulmak amacıyla Cihangir’deki Orhan Kemal Müzesi’ni ziyarete gidince orada da küçük bir protestoyla karşılaşmasın mı?
Uzaktan izleme fırsatını bulduğum olay şöyle gelişti:
Bakanın makam arabasına yer açılsın diye arabası çekilen bir kadın, ortalığı birbirine kattı.
Kameraların önünde yaklaşık 20 dakika süren protesto, Bakan Koç’un olaya müdahale etmesiyle son buldu.