Paylaş
Ne soruldu, ne konuşuldu, bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey var.
Gazeteci olarak orada olsaydım, şu 10 soruyu sorardım:
*
- BİR: Yeni HSYK’yı ortaya çıkaran 12 Eylül Referandumu’nun hemen ardından “Okyanus ötesine çok teşekkür ediyorum” demiştiniz... Pişman mısınız? O teşekkürü geri alacak mısınız?
*
- İKİ: “Devlet içinde yargı çetesi var” diyorsunuz... Bu “çete”yi devletin içine siz sızdırmadınız mı? Eğer siz sızdırmadıysanız, “çete” devlete sızarken siz ne yapıyordunuz? Bir “çete”nin koca devlete sızma anını bir iktidar nasıl fark edemez?
*
- ÜÇ: Ergenekon ve Balyoz için “ben bu davaların savcısıyım” diyordunuz... Savcılıktan avukatlığa geçiş mi yaptınız? Evetse neden?
*
- DÖRT: Vatandaşa bir cevap verir misiniz: Şu anda yargıya güvenecek miyiz, güvenmeyecek miyiz?
*
- BEŞ: Çete tamam, kumpas tamam, darbe tamam... Peki söyler misiniz: O ayakkabı kutuları, rüşvetler, jetler, umreler, kol saatleri falan ne olacak?
*
- ALTI: Amerikan Elçisi’ne bir kez “çek git” iması yaptınız... Neden bu imayı bir daha tekrarlamadınız? Amerikan Elçisi konusunda görüş mü değiştirdiniz?
*
- YEDİ: Planınız nedir? Bu ülkede bundan böyle “bağımsız yargı” olacak mı? Eğer olacaksa bu “bağımsız yargı”, gerekirse hükümetinizin içindeki ve yakınındaki isimleri soruşturabilecek mi? Yoksa hükümetin içindeki ve yakınındaki isimler, “Yeni Türkiye”de “dokunulmaz” mı sayılacak?
*
- SEKİZ: “TIR” işi nedir? Türkiye, Suriye’ye silah mı gönderiyor? Gönderiyorsa kimlere gönderiyor? Gönderilen yardım malzemesiyse neden gizleniyor?
*
- DOKUZ: Eğer ortada bir “komplo” var ise... Ve iddiaların hiçbiri geçerli değilse... O bakanlar niye istifa etti? Niye bakanlarınızı komploculara kurban verdiniz?
*
- ON: Bundan böyle Türkiye’de “kuvvetler ayrılığı” ilkesi ne olacak? Kuvvetler ayrı mı olacak, birleşik mi olacak? Eğer birleşik olacaksa bütün kuvvetler sizde mi toplanacak?
*
Orada olsaydım, bunları sorardım.
Sanırım bunları soracağım için orada değildim.
MHP’li Engin Alan’a ağır haksızlık
CHP’li tutuklu milletvekilleri tahliye edildi.
BDP’li tutuklu milletvekilleri tahliye edildi.
*
İçeride tek bir milletvekili kaldı:
MHP’li Engin Alan...
*
Neymiş?
Engin Alan “tutuklu” durumundan “hükümlü” durumuna geçmiş.
Bu yüzden ona tahliye yokmuş.
Kurallar böyleymiş.
*
İyi de kardeşim...
Siz demiyor musunuz “kumpas kuruldu, biz de seyrettik” diye...
Kumpas kur, adama hüküm ver, ondan so6nra da “ama o bir hükümlü, biz ne yapalım” de...
Böyle vicdansızlık olur mu?
*
CHP’linin, BDP’linin aldığı oy da, MHP’linin aldığı oy değil mi?
MHP’lilerin oyu “milli irade”den sayılmıyor mu?
CHP’li vekilleri, BDP’li vekilleri tahliye ediyorsanız...
MHP’li vekili de tahliye edeceksiniz.
*
Hiç boşuna “ama hukuk, ama kurallar, ama yasalar, ama anayasa” falan demeyin.
Ortada yasa, hukuk, kural, anayasa falan mı bıraktınız ki?
Ne demişlerdi,ne diyorlar
“MİLLETİN oylarıyla seçilmiş tutuklu milletvekillerini cezaevinde tutamazsınız, hepsi istisnasız serbest kalmalı” dendiğinde...
Ne diyordu bu iktidar?
*
Şunları diyordu:
- Ne yani? Milletvekilliği hapisten adam kurtarmanın yolu mu olacak?
- Adam mı bulamadınız da cezaevlerindekileri milletvekili yaptınız?
- Cezaevlerinden Meclis’e tünel kazıyorlar, buna izin veremeyiz.
- Alayı hapiste kalmaya devam edecek... O kadar!
*
Şimdi ne diyorlar?
“Tutuklu vekiller serbest kaldı... Aman da ne iyi oldu... Toplum rahatladı...”
*
“Pes” diyorum, başka da bir şey demiyorum.
Savcı aynı savcı ama tepki aynı tepki değil
İKTİDARDAKİLERİN “böyle savcı mı olur” dediği savcı var ya...
Hani şu miting meydanlarında yuhalatılan, “bildiri dağıtıyor” diye suçlanan, “seninle işimiz bitmedi ey savcı” diye gözdağı verilen savcı...
İşte o savcı, “Gezi iddianamesi”ni kaleme aldı.
*
Savcı Muammer Akkaş’ın “Gezi iddianamesi”nde söyledikleri ile iktidarın “Gezi olayları” hakkında söyledikleri neredeyse aynı.
Yani konu “Gezi” olunca...
“Savcı” ile “savcının kanlıları” birleşip paralel olmuş durumdalar.
*
Savcı, yolsuzlukta yakalanan elit kişilere operasyon yaptığında...
İktidar gücü, kendisini dünyaya geldiğine pişman etmişti.
Gelgelelim...
Savcı, “Gezi”deki garibanlara karşı en hafifi “terörist” olan ağır suçlamalarda bulununca...
“Gariban ‘Gezi’ciler”, kendisine en küçük bir rahatsızlık bile veremediler.
*
Ne diyelim?
Bu ülkede arkan sağlam olacak, dayın olacak, hükümetin olacak, bürokrasin olacak, gücün olacak, medyan olacak, muktedirin olacak...
Yoksa halin harap...
Keşke konuşmasaydınız Sayın Cumhurbaşkanı
HİÇ değilse...
“Ben ne yapabilirim ki?” tarzı bir çaresizliğe koskoca toplum tanıklık etmemiş olurdu.
*
Hiç değilse...
“TIR mı? Türkmenlere yardım götürüyormuş o TIR, bana öyle dendi” türü bir yaklaşıma maruz kalmamış olurduk.
*
Hiç değilse...
“Hukuk çökmüş durumda... Bu büyük bir olaydır... Hukuk biterse her şey biter... Bunun önüne geçilmesi gerekir...” demeyen, kısık bir sesle de olsa bunu bile diyemeyen bir Cumhurbaşkanı tarafından yönetildiğimizi bilmemiş olurduk.
*
Hiç değilse...
“Yukarıda bir yerlerde olup bitenlerden fena halde rahatsız olan, ancak bu rahatsızlığını çeşitli nedenlerle dile getiremeyen bir Cumhurbaşkanı var” deme şansımız olurdu.
Paylaş