Okuma notları

BİR - Geçenlerde bir yazımda Türkiye’nin en "aykırı", en "tuhaf", en "artist" İslamcı edebiyatçısı Nuri Pakdil’den söz etmiştim...

Birden onun kitaplarını ne kadar özlediğimi fark ettim... Evdeki kitaplıktan "Pakdil Baba"nın rastgele bir kitabını alıp, rastgele bir sayfasını çevirdim ve başladım okumaya: "Ben bir şeyi hiç mi hiç az sevemedim, hele orta hiç sevemedim: Hep çok sevdim. Arkadaşlarımı da çok severim. Yeryüzüne biterim. Eve portakal aldığımda kasayla alırım, dayanamayanlar çürür..."

İKİ -
Dikkat... Dikkat... Şimdi sizlere Cemal Süreya’dan, etrafınızdakileri etkilemek için işinize yarayacak, hayli kullanışlı iki "minik" şiir takdim ediyorum: Diyelim ki sigarayı bıraktınız ama özlüyorsunuz o mendeburu... O zaman şairin "Sigarayı Bırakanın Şiiri" başlıklı iki dizelik şiirini okuyup havanızı atabilirsiniz: "Eskiden birinci işimdi sigara içmek / Şimdiyse içmemek birinci işim." Diyelim ki kahvaltı, sizi delice mutlu ediyor... O zaman gelsin Cemal Süreya’nın "Kahvaltı" şiiri: "Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem / Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı."

ÜÇ -
Süper değil, sansasyonel değil, başyapıt değil... Ama eğer benim gibi yeniyetmeliğini "Altınoluk / Assos / Küçükkuyu" civarında geçirmiş biri iseniz... Ve eğer kendinizi 70’lere de, 80’lere de ait hissetmiyorsanız... İşte tam size göre bir roman... Sinema eleştirmeni Mehmet Açar’ın "Çok Uzaklarda Bir Yaz" adlı kitabını, beklentinizi yüksek tutmadan okuyabilirsiniz... Temiz bir dille anlatılmış bir yaz romanı bu... Yazın "Altınoluk / Assos / Küçukkuyu" civarındaki butik otellerden birinde okumak için bire bir...

DÖRT -
Posta yazarı Yazgülü Aldoğan da, "Roman yazan köşe yazarları" taifesine girdi... Ama ne giriş! "Kiralık Adam" adlı cesur bir roman yazdı Yazgülü... Son zamanların en trendi mekanında, Karaköy Balıkçısı’nda kitap için süper başarılı bir tanıtım kokteyli verdi... "Süper başarılı" diyorum çünkü kokteyle gelmeyen kalmamıştı: Sedat Ergin’den Oray Eğin’e, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’dan İTO Başkanı Murat Yalçıntaş’a herkes oradaydı... Kokteylde kitabın havasına uygun bir kostümle arzı endam eden Yazgülü’nden imzalı bir kitap aldım ve hemen okumaya başladım... Şimdilik şu kadarını söyleyeyim: Su gibi akıyor yahu!

BEŞ -
Sırada "çok faideli bir eser" var... Ermeni meselesinin ikide bir gündemi kapladığı şu günlerde olaya Fransız kalmamak için okuyup yararlanabileceğiniz bir kitap Taha Akyol’dan geldi... Taha Bey, bir süre önce CNNTürk’te yayınlanan ve büyük ilgi gören dört bölümlük "Ortak Acı: 1915 - Türkler ve Ermeniler" adlı belgeselini kitaba dönüştürmüş... Hem de artık herkesin malumu olan hakkaniyetli tutumunu sonuna kadar koruyarak... Doğan Kitap’tan çıkan kitabın sürprizi ise dört bölümlük belgeselin DVD’si... Okumaya üşeniyorsanız seyredebilesiniz diye... Benim tavsiyem ise şudur: İster okuyun, ister seyredin ama kayıtsız kalmayın... Çünkü bu Ermeni meselesi, daha çok su kaldıracak.

ALTI -
Onun için "Son İstanbullu" mu desem? Yoksa eski döneme ait "Sinemacı / edebiyatçı / ressam / oyuncu dostlukları"nın son temsilcisi mi desem? Bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan "Safa Önal Kitabı", kirlenmemiş bir dünyanın bütün izlerini taşıyor. Yasemin Arpa’nın kaleme aldığı kitabın adına ise bayıldım: "Ne Kadar Gamlı Bu Akşam Vakti". Ahmet Haşim’in "Bahçe" adlı şiirinde geçen bu dize, Safa Önal’ı ne kadar da güzel özetliyor! Edebiyatla başlayan sinemayla yoğrulan bir hayat... Kırılgan, eskiyi özleyen, yeniyi yadırgayan, naif bir hayat... Hararetle tavsiye ederim...

İlker Başbuğ’a ait bir vasıf daha

İYİ bir imam hatipli olan Zaman’ın Ankara Temsilcisi Mustafa Ünal da, imam hatip günlerini hiç unutmayan Başbakan Tayyip Erdoğan da gayet iyi bilir:

"İmam hatip şakaları" vardır...

Onlardan biri, çoğu Arapça, azı Türkçe bir tekerlemedir:

"Ettekraru ahsen / Velevkane yüz seksen"...

Manası: "Tekrar etmek iyidir / Velev ki yüz seksen kere olsun"...

* * *

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un bir özelliği var:

Cümlelerini tekrar ediyor... Anlaşılsın diye, vurgulu olsun diye, önem kazansın diye...

Şu kadarını söyleyeyim: Eğer tekrarlar olmasaydı, Başbuğ’un iki buçuk saat süren basın toplantısı, sanırım bir saat 15 dakikaya inebilirdi...

Başbuğ’a bir önerim var: Eğer tekrar etme özelliği eleştirilirse, cevap olarak bizim imam hatipte öğrendiğimiz tekerlemeyi söylesin:

"Ettekraru ahsen / Velevkane yüz seksen."

Sorulması gereken bir soru

ESKİ Adalet Bakanlarından Hikmet Sami Türk döneminde, cezaevlerindeki ölüm oruçlarına müdahale amacıyla "Hayata Dönüş" operasyonu yapılmıştı.

Türk, bu operasyon nedeniyle terör örgütlerinin hedefi durumunda...

Bir terör saldırısından kıl payı kurtulan Hikmet Sami Türk, geçen akşam NTV’de Banu Güven’in sorularını yanıtlamış.

Banu Güven, "Geçmiş olsun / Nasıl oldu / Ne hissettiniz" türünden rutin soruların ardından rutin dışına çıkıp, "Adı hayata dönüş olan bir operasyonda şu kadar insan hayatını kaybetti... İçiniz rahat mı?" diye ısrarlı bir şekilde sormuş.

Bazıları bu soruyu "gaf" olarak nitelendiriyor.

Bence doğru bir sorudur. Eski Bakan’ın "Hayata Dönüş" operasyonu bahanesiyle bir terör saldırısına muhatap olması, "İçiniz rahat mı?" sorusuna muhatap olamayacağı anlamına gelmez... "İçiniz rahat mı?" sorusu terör eylemini meşrulaştırmak için değil, Bakan’ın özeleştiri yapmasına fırsat tanımak için sorulmuştur.

Banu Güven’i hem sorusu, hem de sorusunda ısrarı nedeniyle kutluyorum.
Yazarın Tüm Yazıları