Ne var kardeşim bu fotoğrafta

Muhalefet lideri ile ülkenin Cumhurbaşkanı sohbet ediyor.

*

Ancak bazıları bu fotoğrafa bakınca...

CHP Lideri Özgür Özel’in Erdoğan karşısında destansı bir duruş sergilemediğini görüyor.

*

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı daha iyi işitmek ya da sözlerini daha iyi duyurmak için hafifçe eğilmiş Özgür Özel.

Ne var bunda?

*

Muhalefet liderinin destansı duruşu, bir fotoğraf karesinin saptadığı anlık bir durumdan çıkmaz.

*

Muhalefet liderinin destansı duruşu...

Ülkesinin çıkarlarını ödünsüz biçimde savunurken çıkar.

Milletinin sorunlarını yüksek sesle dile getirirken çıkar.

*

Şunu asla unutmayalım:

*

Bu fotoğraf karesini dillerine dolayanlar, iktidar ile muhalefet arasında diyalog kurulmasından rahatsız tiplerdir. Çok da şey etmeyelim yani.

RESTORANIN ORTASINA YATAK SEREN ADAM

Cenk Bilge isimli bir vatandaşımız, Antalya Belek’te 5 yıldızlı bir otelde tatil yapıyormuş. Odasındaki klima bozulmuş. Görevlilere durumu bildirmiş. Bakmış ilgilenen falan yok. Hemen şu eylemi yapmaya karar vermiş: Otelin restoranının boş alanına yatağını serip uzanmış. Sonuç? Klima sorunu bir saat içinde çözülmüş.

*

Öfkeyi kontrol ederek zekice bir buluşla negatif durumu anında pozitife çevirmek.

Her babayiğidin yapabileceği bir şey değildir bu.

*

Bu vatandaşımızla...

Tatile çıkılır. Ortak olunur. Okey oynanır. Maça gidilir. Organizasyon yapılır. Mavra çevrilir.

LEBLEBİ KOYDUM TASA

İtalyan bir gazeteci, İtalya Başbakanı Meloni’ye şöyle demiş:

*

“Senden korkmuyorum. 1.2 metre boyundasın. Seni göremiyorum bile.”

*

Meloni çok kızmış buna.

Hemen gazeteciyi mahkemeye vermiş.

Gazeteci de ceza almış.

*

Bu arada Meloni’nin, gazeteciye “Benim boyum 1.58’dir” dediği de söyleniyor.

Böyle deyip demediğini tam olarak teyit edemedim. Ama dediyse çok büyük hata etmiş.

*

Çünkü bu tür durumlarda kompleksi açığa vurmaktansa üstüne üstüne gitmek gerekir.

Mesela şöyle:

“Benim boyum isterse 30 santim olsun. Seni uğraştırıyorum ya, sen asıl ona odaklan.”

*

Ama işi daha da bitirebilmek için Meloni Hanım’ın Türk olması gerekirdi.

Çünkü Meloni Hanım, Türk olsaydı...

Sosyal medyasından gülücük işaretleri eşliğinde şu Anadolu türküsünü paylaşıp keyfine bakardı:

*

“Leblebi koydum tasa / Kız annem / Doldurdum basa basa / Kız annem / Benim yarim çok güzel / Kız annem / Azıcık boydan kısa / Kız annem.”

ERSAN ŞEN’İN YORGO VE HASAN’I

Ersan Şen özetle şöyle demiş:

*

“Yunan Adalarına gidip Yorgo Usta’da yemek yersen cari açık olur. Sen gel Hasan Usta’da ye. Güçlü Türkiye olsun.”

*

Konudan, bağlamdan bağımsız olarak Ersan Şen’e soruyorum:

*

Yorgo Usta, Hasan Usta’ya karşı dava açsa... Parada anlaşırsanız Yorgo Usta’yı Hasan Usta’ya karşı savunur musun Ersan Şen?

KÖPEKLER RİCA EDEBİLSEYDİ

Sanırım şunu rica ederlerdi:

*

Sayın Sera Kadıgil.

Bizim haklarımızı lütfen siz savunmayın.

İlle savunacaksanız en azından biraz sakin olun.

Yoksa siz övgü alacaksınız diye olan bize olacak.

MARVEL EVRENİNE DAİR

- Anlattığı masalların içine hiç giremiyorum bu evrenin.

- Bu evrenin süper kahramanları bile aciz ve acıklı geliyor bana.

- Kenan Evren’in evreni bile görece daha çekilir bir evren.

- Kaçıyorum bu evrenden ama pazardaki tişörtlerde bile karşıma çıkıyor.

- Kahrolası uçan tenekeler evreni, başka bir şey değil.

- Evrenin ilk üç gün desteklediğim tek unsuru: Spider-Man.

- Yüzeyselliğin, saçmalığın ticari evreni.

- Sevdiğimiz tüm öyküleri öldüren bir kaçış evreni.

ZAFERİN RENGİ FİLMİNİ İZLEDİM

Kurtuluş Savaşı döneminin Fenerbahçe’sini anlatan bir film. Fenerbahçe’nin istiklal mücadelesine yaptığı katkıları anlatıyor. Daha doğrusu böyle bir yüce gayesi var.

*

Fakat gel gör ki olmamış, olamamış.

- Tarihi atmosferi çok iyi kurmuşlar ama hikâye anlatımında bu güzelim atmosferin hakkını pek verememişler.

- Fenerbahçe’nin rakiplerinin de mücadeleye katkılarını unutmamışlar ama gitgide artan bir gerilimi yansıtamamışlar.

- Atatürk’lü sahneler pek güzel ama Atatürk’ü canlandıran oyuncu pek olmamış.

- Fenerbahçe’nin şanlı tarihini anlatma amacı saygıdeğer ama bunu müsamere tadından çıkaramamışlar.

YERLİ VE MİLLİ PARTİ

Teoman Mutlu’yla epeydir tanışıyoruz. 45 yaşında. Başarılı bir iş insanı. Fabrikaları var. Yurtdışında işleri var. Hali vakti yerinde yani. Fakat parti kurmayı takıntı hale getirmiş durumda. Nitekim “Yerli ve Milli Parti” adıyla kurdu partiyi. 27 Temmuz’da büyük kongre varmış. Beni de davet etti kongreye.

*

Daveti aldığımda kendisine bir kez daha sordum: “Bütün kesimlerin partisi var. Siyasette boşluk yok. Pazarlıkçı küçük partilerde bile enflasyon var. Niye giriyorsun bu işe?”

*

Bana verdiği cevap şu: “Aşırılığa kaçmayan, merkezde olan kitle partisi yok. Her eğilimi kucaklayan bir parti yok. Biz bu boşluğu dolduracağız. Irkçılık, mezhepçilik, bölgecilik yapmayı ihraç sebebi olarak göreceğiz. Dış politikada milli adımlara tam destek vereceğiz.”

*

Benim aklım pek kesmiyor ama yine de hadi hayırlısı.