EĞER Yeni Şafak’ın "Ankara Kulisi" köşesini "güvenilir kaynak" olarak kabul edeceksek...
İktidar kulisleri, son günlerde "sakız esprileri" ile çalkanıyormuş.
AKP Fatsa İlçe Başkanı, ilçede görevli askeri yetkilinin şikayeti üzerine, 23 Nisan törenlerinde sakız çiğnediği iddiasıyla tutuklanmıştı ya...
AKP’li bakanlar ve milletvekilleri, işte bu olayla kafalarını bulup dalgalarını geçiyorlarmış.
Bir milletvekili, Adalet Bakanı Cemil Çiçek’e, "Sayın Bakanım, polis bakkallara baskın yapmış. 18 kutu suç aleti sakız yakalanmış" diyerek espri yapmış.
Herhalde bu "sözde" esprinin ardından hep birlikte kahkahalarla gülmüşlerdir.
Kabinede bakanlar da durup dururken ağızlarına sakız atarak, Fatsa’daki olaya gönderme yapıyorlarmış.
Aman ne komik!
Keşke iktidar partisinin yetkilileri, bu olayın şaka kaldırır bir olay olmadığını fark edebilselerdi.
Çünkü...
"Sakız olayı", hem ülkenin ruh halini yansıtması, hem de dengelerin nasıl altüst olduğunu göstermesi açısından çok ciddi bir olaydır.
Bu olay, Çankaya savaşlarının nasıl bir seyir izleyeceğini göstermesi bakımından da milattır.
Olmayan bir suçtan, epey tartışmalı bir iddiayla iktidar partisinin ilçe başkanı tutuklanıyor ve buna karşın AKP’liler kendi aralarında şakalar yapıp gülüyorlar.
Üstelik bu şakalaşmalara Adalet Bakanı da katılıyor!
İnsanın aklına "Dön de kendine gül" demekten başka bir şey gelmiyor.
İlmihal sorunu
BELEDİYELER, temel dini bilgiler veren "İlmihal kitapları"nı basıp vatandaşlara ücretsiz dağıtıyorlar.
İsteyen "laikliğe aykırı" desin, isteyen de "sosyal hizmet".
Ben başka bir şey söyleyeceğim:
Bugün piyasada bulunan ilmihal kitaplarının büyük çoğunluğu, fena halde sorunludur.
Öncelikle bu kitapların dili ve üslubu eskidir, bugünün insanına hitap etmez.
Bu kitapların meseleleri de arkaiktir: Çoğu, kölelik dönemine ait kurallardan söz eder. Mesela "Cariyeler bahsi", bu kitaplarda geniş bir şekilde işlenir.
Ayrıca...
Yüzyıllar öncesi için "ileri" bulunabilecek birçok yorum, bugüne uyarlanmadığı için epey "geride" kalmıştır.
Kısacası dili yeni, meseleleri yeni, anlayışı yeni ilmihal kitaplarına şiddetle ihtiyaç vardır.
Aksi takdirde belediyelerin başı, bastırılıp dağıtılan ilmihal kitapları nedeniyle dertten kurtulmayacaktır.
Reha kardeş bize dönek demiş
EVET,Reha birader, senin de ima ettiğin gibi, ben "katışıksız" bir döneğim.
Eskiden...
Dünya nimetlerinden el etek çekmiş bir "keşiş" gibi manastır hayatı yaşardım.
Bir gönüllü tebliğci edasıyla, her Allah’ın günü, Agah Hun ses tonuyla insanlara "Ölüm de var" diye seslenirdim. Yılın üç ayını Medine-i Münevvere’de geçirirdim. Hatta bir ara inzivaya da çekilmiştim: Sultanbeyli’de iki göz gecekonduda çileye vurmuştum kendimi.
Sonra? Sonra "bir şey oldu".
Ansızın gözüm açılmasın mı?
"Ulan ben ne yapıyorum böyle" deyiverdim.
Ve tuttum, bu sefer kendimi zevk ü sefaya vurdum. Dünya nimetlerinin tadına vardım. Başım döndü... Yani bildin! Yani tam isabet!
Ah Reha kardeş ah! Öyle bir çözmüşsün ki beni, "Aşşk olsun sana çocuk aşşk olsun" diyorum başka da bir şey diyemiyorum.
Fakat "kardeşlik", benim de kafama takılan bir husus var, yanlış anlamazsan bu vesileyle sormak isterim:
Sen ki yıllardan beri alemlere akarsın. Ne inzivaya çekilmişliğin var, ne de mollalık dönemin. Benim gibi müptedi bir adam da değilsin, alemin raconuna vakıfsın ki hem de nasıl!
Peki... Buna rağmen...
Şu senin şef garson kılıkların, alkollü araba kullanmaktan karakollarda sabahlamaların, canlı yayınlarda ona buna yazılmaların, insanı aşktan soğutan aşk yazıların, adamı kadından soğutan kadın yazıların, "pişti filozofluğu"nu gereğinden fazla ciddiye almaların, hiçbir sanat dalında icra-i faaliyet eylemediğin halde "Biz sanatçılar şöyleyizdir, böyleyizdir" diye ahkam kesmelerin, eninde sonunda "iştahlı bir adam" kategorisinde kendine yer bulabilecekken "gurme" havalarında ortaya çıkmaların ve nihayetinde komik değil "gülünç ama acıklı" bir figür haline gelmelerin filan.
Söyler misin? Bütün bunlar neye delalettir be Reha kardeş?
Hadi ben "Sonradan buldum da böyle oldum", peki sen nasıl oldu da böyle oldun be birader?