Paylaş
İktidar çok Müslüman...
Halk çok Müslüman...
Bürokratlar çok Müslüman...
Kısacası bu ülkede Müslüman çok ama vicdansızlık had safhada...
* * *
Leman Sam haklıdır.
İktidarımız çok Müslüman’dır, halkımız çok Müslüman’dır, bürokratlarımız çok Müslüman’dır...
Fakat gelin görün ki...
Müslüman’ı çok olan memleketimizin her köşesinden “Vicdanınız yok mu sizin?” şeklinde feryatlar yükselmektedir/yükselebilmektedir.
Peki neden böyle olmaktadır?
Ne iştir?
* * *
Lafı uzatmaya hiç gerek yok.
Mesele şudur:
Gaye bir mutluluk çağı yaratmak değil de iktidara tutunmak olursa...
Gaye bir adalet güneşi doğurmak değil de güç temin etmek olursa...
Gaye bir erdem anıtı yükseltmek değil de “Bu zamana kadar onlar yaptı, biraz da biz yapalım” yaklaşımı olursa...
Gaye bir eşitlik yıldızı parlatmak değil de her yeri fethetmek olursa...
“Müslüman çok ama vicdan yok” durumunun ortaya çıkması kaçınılmaz olur.
13
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç şöyle demiş:
“Fitne olmazsa herhalde 13 dönem daha iktidarız.”
O Bülent Arınç ki...
Üç’ler, yedi’ler, kırk’lar kültürüne vakıf bir zattır.
Bu nedenle kendisinden “3 dönem daha”, “7 dönem daha”, “40 dönem daha” demesini beklerdim.
“13” de nereden çıktı acaba?
Üstelik o “13” ki...
Frenklerin bile inceden “uğursuz” saydığı bir rakamdır.
Terörist cenazesi
CHP’li Hüseyin Aygün, Paris’te öldürülen Sakine Cansız’ın yakınlarına taziyede bulunmuş.
Bunun üzerine CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Aygün’e tepki gösterip şöyle demiş:
“Siyasette herkesin sorumlu davranması lazım, sorumluluk kavramı vardır, boş bir kavram değildir.”
* * *
Ölüm, bazı şeyleri bitiren bir şeydir.
Kişinin küçük kıyametidir.
Ölüm devreye girince eylemler, sıfatlar anlamsızlaşır.
“Terörist” denilen şahsın öldürülmesi halinde eşinin, dostunun, akrabalarının bir cenazeye gösterilmesi gereken asgari saygıyı göstermeleri “teröre verilen destek” olarak nitelendirilemez.
Cenaze nedeniyle dilenen herhangi bir başsağlığı da, “teröre büyük destek” diye algılanamaz.
* * *
Terörle mücadele edeceğiz diye insanlıktan çıkmanın gereği yok.
Bu olay için bize çok sıkı bir dedektif lazım
DERİN Mermerci ile sevgilisi arasında “45’lik” adlı barda mühim bir tatsızlık yaşanmış.
Gazeteler olayı şöyle yansıttılar:
Hürriyet: Derin’in saçını çekti.
Posta: Derin’in saçlarından sürüyerek bardan çıkardı.
Habertürk: Derin’in saçlarından tutup yerlerde sürükledi.
Takvim: Derin’i yumrukladı, yüzünü kanlar içinde bıraktı.
Milliyet: Derin’in saçından tuttu.
Akşam: Derin’in saçından tutup yerlerde sürükledi.
Vatan: Derin’in saçını tutarak bağırdı.
* * *
Rica ediyorum:
Son zamanlardaki performansıyla kendisinde bir dedektiflik istidadı olduğunu cümle âleme kanıtlayan Ertuğrul Özkök, bu olaya bir el atsın:
Eline bir büyüteç alıp “45’lik” adı verilen bara gitsin.
Orada küçük çapta bir olay yeri incelemesi yapsın.
Garsonlarla konuşsun, o gece orada olan birilerine kulak kabartsın, çevredeki esnaftan bilgi alsın.
Ve şu olayın aslını astarını bize anlatsın:
Saç tutulmuş mu, çekilmiş mi? Yerlerde sürüme olmuş mu, olmamış mı? Yumruk konuşmuş mu? Kan çıkmış mı?
Hadi Ertuğrul Bey...
Hadi ama...
Hiç çekilmeyen 10 tip
BİR: “Beni milletvekili yaptığı için Başbakan’a kurban olurum” diyen milletvekili...
İKİ: Bulunduğu ortamda herhangi bir görüş açıklandığında “Ben bu konuyu yazmıştım” diyen köşe yazarı...
ÜÇ: Hocasında gördüğünde büyük bir toleransla karşıladığı şeyi, başkasında gördüğünde zerre kadar tolerans göstermeyen mümin...
DÖRT: Herhangi bir karanlık olayı izah ederken “Önce bu iş kime yarıyor diye bakmak gerekir” diye söze başlayan strateji uzmanı...
BEŞ: Dindarların politik eleştirilerini “Benim annem de Kuran okuyor, sokağa adım atarken mutlaka besmele çekerim” diye göğüslemeye çalışan Atatürkçü aydın...
ALTI: Her çıkardığı yeni albümü için “Bu kez içimize çok sindi” yorumunu yapan şarkıcı...
YEDİ: Bir alanda uluslararası çapta meşhur olabildiği için hayatın her alanıyla ilgili en doğru ahkâmı kendisinin kesebileceğine iman eden akademisyen...
SEKİZ: Bulunduğu her ortamda sadece kendi ilgi alanına girilen konuların konuşulmasını sağlamak için yoğun çaba sarf eden sıradan aydın.
DOKUZ: İnternette saklı bir kimlikle sağa-sola hakaretler yağdıran, ancak kimliğini saklayamadığı alanlarda acayip yaltak olan internet delikanlısı...
ON: Hayatının her aşamasında hiçbir makama tenezzül etmezmiş gibi davranan, ancak herhangi bir makama gelince de anında süper kariyerist kesilen beyaz yakalı...
Biri bana açıklasın
Önce Melih Gökçek gitti Çin’e, ardından Kemal Kılıçdaroğlu... İki hasımda aniden depreşen Çin aşkının arka planını biri bana açıklayabilir mi?
İmralı görüşmelerine tepki olarak Silivri Cezaevi’nde İlker Başbuğ’u ziyaret eden MHP Lideri Bahçeli, “İmralı’ya nispet yapmak için buraya gelmedik” demiş...
Bahçeli’nin Başbuğ’u neden ziyaret ettiğini biri bana açıklayabilir mi?
Yeni Akit’e geçmiş olsun
YENİ Akit’in matbaasına ses bombası atmışlar.
Geçmiş olsun diyorum.
Hem de canı yürekten.
* * *
Üstelik onların böyle bir durum, hasım oldukları herhangi bir yayın organının başına geldiğinde...
“Altı üstü bir ses bombası canım, ne abartıyorsunuz” diyeceklerini, zerre kadar alakadar olmayacaklarını, içten içe sevineceklerini, “Belki de bombayı kendi kendilerine atmışlardır” diye yazılar yazacaklarını adım gibi bildiğim halde...
Nereden mi biliyorum?
Bu zamana kadar bu alanlarda sergilemiş oldukları üstün performanstan.
Paylaş