Paylaş
* * *
Bakan Egemen Bağış ise şöyle demiş:
“Urfa şanlıysa, Antep gaziyse, Maraş kahramansa... Rize, İstanbul ve Siirt de mübarektir. Çünkü bu üç şehir, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük liderinin doğmasına vesile olmuştur.”
* * *
Hop!
Sadece Kayseri, sadece Rize, sadece İstanbul, sadece Siirt mi mübarektir?
- Cemil Çiçek’leri, Bekir Bozdağ’ları yetiştiren “sürmeliler diyarı” Yozgat, mübarek değil midir? El insaf!
- İdris Naim Şahin’lerin doğmasına vesile olan Ordu kutsallıktan hiç mi nasibini almamıştır? Ordu’ya neden bir “biber gazı anıtı” dikilmez?
- Erbakan Hocamıza hep ama hep destek çıkan Konya, mukaddes ilan edilmeyi hak etmiyor mu? Hem Elif Şafak ne der bu işe?
- Bülent Arınç’ları bize armağan eden Manisa için en azından “güzel şehir” demeyecek miyiz? Gözlerimizi neden yaşartıyorsunuz?
- Hocaefendi’nin Kestanepazarı günlerinin hatırına da olsa İzmir’imize düşen bir kutsallık yok mudur yahu? Ne yani? “Gavur” denecek, başka bir şey denmeyecek mi?
- Hadi diyelim ki Kemal Unakıtan’lar unutuldu da Edirne’ye kutsallıktan bir pay düşmedi, peki Muammer Güler’leri yetiştiren Mardin’e de mi bir şey yok?
- Bize Suat Kılıç’lar gibi değerleri armağan eden Samsun, azıcık da olsa “mukaddes” değil midir? Söyle Egemen Bey söyle...
- O Antep ki derin devletin üzerine bir kısrak başı gibi uzanan Şamil’leri bize armağan etmiş şehir... “Gazi” sıfatının yanına başka bir sıfat eklenmesi gerekmez mi?
- İstanbul’a mı, İzmir’e mi daha çok yakışacağına bir türlü karar verilemeyen Binali Bey’leri yetiştiren Erzincan’a bir sıfat mı kalmadı? Ama bu hiç adil değil.
- Hadi hepsini geçtik... Melih Gökçek gibi bir değeri çeyrek asırdır sırtında taşıyan Ankara’mız, hep “bahtı kara” olarak mı görülecek? Konuş Egemen Bey konuş...
Mide bulandıran bir film
“Zero Dark Thirty” diye bir film var bugünlerde vizyonda.
Usame bin Ladin’in yakalanıp öldürülüşünü anlatıyor. İzledim ve midem bulandı.
* * *
- 11 Eylül’de ölenlerden söz edip, hemen ardından da CIA’in yaptığı işkenceleri göstererek işkenceye meşruiyet sağladığı için midem bulandı.
- “Yaşasın Amerika” filmlerinden biri olmasına rağmen “Yaşasın Amerika”yı sözde tarafsız bir şekilde haykırdığı için midem bulandı.
- Kadınların da işkenceye katılabileceği mesajını verme gayretine girdiği için midem bulandı.
- Usame’yi besleyip büyüten Amerika’ya zerre kadar gönderme yapmayıp sadece “kötü adam Usame”nin altını çizdiği için midem bulandı.
- 11 Eylül’ün intikamının Usame’den alındığını görsel olarak Amerika’ya anlatması, böylesi pornografik bir misyona hizmet etmesi nedeniyle midem bulandı.
- Sinemasal olarak sıkıcı ve vasat olmasına, hiçbir yenilik getirmemesine karşın sırf “kahraman Amerika” kontenjanından “Oscar’ın favorisi” olarak gösterilmesi nedeniyle midem bulandı.
İkisini de çok tuttum
- MÜJDAT GEZEN: Habertürk’te Kübra Parmaksızoğlu’na verdiği röportajda söylediklerinin altına imzamı atarım... Darbelere karşı çıkan, Kürt sorununun çözümüne destek veren, “Mağdura vurmam” diyen Müjdat Gezen, benim Müjdat Gezen ezberimi bozdu... Sağ olsun, var olsun.
- KADİR İNANIR: Radikal’de Ezgi Başaran’a verdiği röportajda çok esaslı bir barış çıkışı yaptı... Ama öyle “Barış gelsin, çiçek açsın” türü bir çıkış değil... Cesur, temellendirilmiş, esaslı bir çıkış... “Yanlış anlaşılırım” türü zavallı bir kaygıya asla yüz vermeyen bir çıkış... O da sağ olsun, var olsun.
Ne oluyor bu valilere
- BİRİ Obama’ya “I like you” diye tweet atar.
- Biri “Ben cumhurbaşkanı, başbakanı temsil ediyorum, beni kapıda başkanınız karşılayacak” diye Saadet Partisi İl Yönetimi’ni çocuk azarlar gibi azarlar.
- Biri “Ben gidersem buraya sosyal demokrat vali mi gelecek” diye demeç verir.
- Biri halka “Nankörlük yapmayın” der.
* * *
İşte en son Ağrı Valisi de katılmış bu kervana...
Ağrı’da okullarda süt dağıtım törenine katılan Vali Bey, çocuklara şöyle seslenmiş:
“Başbakanımız süt içen çocukları çok seviyor ve mutlu oluyor, Başbakanımızı seven sütünü içsin.”
* * *
Bir daha herhangi bir liberal ya da muhafazakâr bana dönüp de, “Biliyor musun, Tek Parti döneminde valiler, aynı zamanda CHP’nin il başkanıydı” derse... Kendisine “Bir yürü git ya” diyeceğim.
Eskiden sevdiğim şeyler
- Şahan Gökbakar...
- İran filmleri...
- Önüme gelene bin tekme anlayışıyla kesintisiz polemik...
- Şiir kasetleri...
- Resimli romanlar...
- B sınıfı aksiyon filmleri...
- Okey oynamak.
- Hiç bıkmadan ve üşenmeden siyaset tartışmak...
- Bir sinema filmini izleyerek uyumak...
- Sabahlamak...
- Beyazıt Meydanı’nda slogan atmak...
- Gül reçeli...
- İtalyan mutfağı...
- Salih Memecan...
- “Olanak” ve “olasılık” sözcükleri...
- Köy kahvaltısı... Her türlü...
- “Yine dünya eski hamam eski tas” türküsü...
İcazetli insaniyet
ERGENEKON’da, Balyoz’da, KCK’da başından beri “insanlık sorunları” vardı.
-“Ergenekon’un kasası” denilen adamın beş parasız tutuklu olduğu cezaevinde can vermesi...
- Kanser hastası Rektör’ün tutuklu olarak içeride tutulması...
- Hasta generallere “potansiyel katakullici” muamelesi çekilmesi...
Bu zamana kadar bunların hiçbirini görmeyenler, görenlere de “Ergenekoncu”, “Darbeci”, “PKK’lı” muamelesi çekenler, son günlerde öyle bir yumuşadılar ki sormayın gitsin.
Hepsi birer “insanlık kelebeği” olmuş durumda.
* * *
- Demek ki neymiş? En küçük bir insani yaklaşım bile ancak Başbakan sinyal verirse ortaya çıkabiliyormuş.
- Demek ki neymiş? Cezaevinde hastalıktan ölmek üzere olan bir adama üzülmek için, o adamın elinin Başbakan tarafından tutulması gerekiyormuş?
- Demek ki neymiş? Bazı vicdanların harekete geçmesi için önce Başbakan’ın harekete geçmesi gerekiyormuş.
O zaman soralım:
İcazetli insaniyet, gerçekten insaniyete girer mi?
Köprücükkemiği raconu
OYUNCU Ayça Varlıer, TRT’de bir programa konuk olmuş. Ve anlamış ki:
TRT’de sıfır kol ve köprücükkemiğe kadar olan yakalar uygun görülmüyormuş.
* * *
Bu olaydan yola çıkarak raconu kesiyorum: Herhangi bir kurumsal yapı... Bir insanın giymeye münasip bulduğu herhangi bir kıyafeti, münasip bulmama had bilmezliğini sergiliyorsa...
O kurumsal yapıya “hadi len” denir ve bir daha o kurumun kapısından bile geçilmez.
Paylaş