Paylaş
Bürokraside her türlü makama gelebilecek CV’lere sahipler.
Her ikisi de iyi okullarda okumuşlar, iyi yetişmişler.
Bu açıdan her ikisi de tabii ki liyakat sahibidir.
*
Ama sıra siyasi liyakat konusuna geldiğinde...
İşte orada durmak lazım.
Çünkü siyasi liyakat, başka bir şey.
*
Her iki isim için de söylüyorum:
*
Geldikleri siyasi makamların hiçbiri için siyasi liyakat sahibi değillerdi.
*
Siyasi liyakat sahibi olmak için...
- Arkandan milyonlar gelecek.
- Kitleleri peşinde sürükleyeceksin.
- Halkta bir karşılığın olacak.
- Gittiğinde büyük bir boşluk doğacak.
- Geldiğinde en az yüzde 5 getireceksin.
*
Davutoğlu ve Babacan’a baktığımızda bunların hiçbirini maalesef görmüyoruz, göremiyoruz.
*
Geldikleri tüm makamlara Erdoğan’ın iradesiyle gelen bu iki isim için “Siyasi liyakate sahip değillerdi” denmesinde yadırganacak hiçbir şey yok.
*
Olaya bu açıdan baktıklarında...
Davutoğlu ve Babacan bile bunu kabul edeceklerdir.
*
Ama hiçbir zaman ifade etmeyeceklerdir.
İNSANA AİT HİÇBİR ŞEY BANA YABANCI DEĞİLDİR
TAMAM. Böyledir.
İnsana ait olan hiçbir şeye yabancı değiliz.
*
Fakat bunun bir istisnası var.
*
37 kadını katletmiş bir seri katil yakalanıp hapse tıkıldığında...
Bu seri katile aşk mektupları gönderen kadınlar var ya...
Bunlar işte bu kuralın istisnasıdırlar.
*
Tamam, bu da insana aittir.
Ama bana yabancıdır.
TATİL BASKISI
TATİLE çıkıyor musun? Tatile çıktın mı? Bodrum mu, Çeşme mi? Assos’a kaçsana. Fethiye şimdi mistir. Tatilde nereye gidiyorsun? Tatil. Tatil. Tatil.
*
Üç haftadır sağdan soldan işittiğim cümleler bunlar.
*
Bir tatil baskısı ki... Direnmek mümkün değil.
*
Acaba Ekrem İmamoğlu da bu tür bir baskıya maruz kaldığı için mi münasebetsiz zamanlarda tatile çıkıyor?
VAY BAŞIMA GELENLER
YAZSAM üzerinde daha çok tepinilecek. Yazmasam bak sustu diyecekler. Aman! Ne olursa olsun. Ben yine de yazayım:
*
Hürriyet muhabiri Musa Kesler aradı. “Twitter’da cinsel içerikli bir görüntünün ‘beğeni’ butonuna bastığınız görünüyor” dedi. İlk tepkim şu oldu: “Eyvah! Kesin hesabı ele geçirmişlerdir.” Dijital alemin sarrafı olan bir arkadaşımı aradım, “Hemen hesabını kontrol altına al” dedi. Aldım. Sonra da sordum: “Bu nasıl olabilir? Sadece cinsel içerikli görüntü değil, benim asla beğeni butonuna basmadığım yüzlerce başka mesaj da var.” Arkadaşım sakince anlattı: “Geliştiriciler tarafından oluşturulmuş uygulamalara izin vermişsindir.” Bingo! Açtık baktık. Aynen böyle olmuş.
*
Sizin de başınıza gelebilir. Böyle bir tatsızlık yaşamamanız için yapmanız gerekenler şunlar: Twitter’ın “ayarlar” bölümüne gireceksiniz. “Ayarlar ve gizlilik / güvenlik ve hesap erişimi / uygulamalar ve oturumlar” bölümüne kadar ulaşacaksınız ve orada karşınıza çıkan tüm fazlalıkları sileceksiniz.
*
Aslında en iyisi artık gitgide daha çok bir nefret çöplüğü haline gelen bu mecradan bir biçimde kaçmak ama neyse.
*
Son bir şey daha: Hayatımda hiçbir zaman insanların ne giyeceklerine, ne yiyeceklerine, ne izleyeceklerine karışmadım. Hiçbir zaman ahlakçılık da taslamadım. Bu açıdan ikiyüzlülük suçlamasına maruz kalabilecek durumda değilim. Ama yine de yapmadığım bir şeyi yapmış gibi gözükmekten feci rahatsız oldum.
HADİSTEN SİYASİ MAVRA ÇIKARMAK ÇOK AYIP
DİYANET’e bağlı Din İşleri Yüksek Kurulu’nun bir sitesi var. Vatandaş o siteye soru soruyor, onlar da yanıtlıyorlar.
*
Bir vatandaş şunu sormuş:
“Ticarette kâr haddi var mıdır?”
*
Cevap vermişler. Cevap verirken de bir hadisi paylaşmışlar. Şöyle deniyor hadiste:
*
“Şüphe yok ki fiyatları tayin eden, darlık ve bolluk veren, rızıklandıran ancak Allah’tır. Ben sizden birinin malına ve canına yapmış olduğum bir haksızlık sebebiyle o kimsenin hakkını benden ister olduğu halde Rabb’ime kavuşmak istemem.”
*
Çok kötü bir çeviri. Orayı geçiyorum.
Ancak buradaki “fiyatları tayin eden” ifadesinden bugünün iktisat bilimi çerçevesinde bir anlam çıkarmaya çalışmak ve onun üzerinden mavra çevirmek, kötü niyetten başka bir şey değil.
*
Siyasi mavranızı gidin ötede yapın.
Peygamber sözleri, sizin siyasi mavralarınıza çerez yapılacak sözler değildir.
HAPİSTEKİYLE POLEMİK YAPMAK İSTEMİYORUM
HÜRRİYET.com.tr’de yayınlanan bir haber üzerine Selahattin Demirtaş, mahkeme salonunda, “Ahmet Hakan mısın, nesin?” falan türü çirkin ve yakışıksız bir ifade kullanmış.
*
Kendisine cevap vermek istemiyorum.
Çünkü hapisteki bir kişiyle polemik yapmayı uygun bulmuyorum.
*
Kemal abisi kendisini hapisten çıkarırsa...
Konuşur, tartışırız.
Paylaş