Paylaş
-BİR: Ecdat yadigârı ne kadar yapı varsa hepsini söküp atmıştır Mekke’den, Medine’den.
*
-İKİ: Öyle yönetmiştir ki Suudi Arabistan’ı... “Suudi Amerika” dendiğinde bile tuhaf kaçmamaktadır.
*
-ÜÇ: “En büyük düşmanımız Şiilerdir” diye vermiştir gazı mezhep savaşlarına.
*
-DÖRT: Şatafatı yerinde olmuştur. Altından saraylarda oturur, kırk sekiz uçakla seyahat ederdi.
*
-BEŞ: Devri iktidarında nice kelleler uçurmuştur.
*
-ALTI: Filistin’de İsrailci, Mısır’da Sisi’ci, Londra’da İngilizci, ama hep Amerikancı idi.
*
-YEDİ: Kâbe’nin etrafını gökdelenler ve saraylarla donattı ve Kâbe’ye tepeden bakan sarayında yan gelip yatmaktan hiç rahatsız olmadı.
Bu oyunu bozalım
MAGAZİN ünlüleri, hem dikkat merkezi olmanın hem de devlet katlarında itibar görmenin yolunu bulmuş durumdalar.
*
Şöyle yapıyorlar:
-Gezicilere laf çakıyorlar.
-Saray’a selam yolluyorlar.
-Gelen tepkiler üzerine “Yetişin, linç ediliyorum” diye ağlıyorlar.
Ve sonunda geliyor himaye-i şahane.
*
Bu oyunu bozalım.
Bu adamlar ya da kadınlar ne derlerse desinler tepkisiz kalalım.
Susalım, görmeyelim, hiçbir şey yokmuş gibi yapalım.
*
Unutmayalım ki...
-Bizim tepkimizi çekemezlerse... Saray’ın da ilgisini çekemezler.
-Saray’ın ilgisini çekemezlerse... Avuçlarını yalarlar.
Türkiye’de yapılmış en baba sahtekârlık
DÜŞÜNÜN: Adam, sahte diplomayla herkesi kandırıyor.
-Bakanın ailesini kandırıyor.
-Askeriyeyi kandırıyor.
-Belediyeyi kandırıyor.
-Devleti kandırıyor.
-TÜBİTAK’ı kandırıyor.
*
Ve bütün bu kandırmalar yetmezmiş gibi...
TÜBİTAK’ın “elektronik evrakta sahtekârlık yapmanın önüne geçmek” amacıyla kurulmuş biriminin başına getiriliyor.
Yani evrakta sahtecilik yapan adam, evrakta sahteciliği denetleme makamına getiriliyor.
Yani hırsız, hazinenin başına geçmeyi başarıyor.
*
Sülün Osman, Selçuk Parsadan, Eyüplü Halit, Banker Bako falan...
Hepsi geri dursun.
Türkiye’nin en baba sahtekârı, Yeni Türkiye’de belirmiştir:
HASAN BAŞARAN.
Karnesi zayıflarla dolu çocuklara tavsiyeler
-KARŞINIZA geçip “ne bu zayıflar” falan diye çıkışırlarsa... “Aynştayn’ın ilkokul karnesi de böyleydi” diye cevap verin.
*
-“Bak, Berkecan takdir almış” falan diye sizi düşürmeye çalışırlarsa... “Büyük adamlar, sınıflarını doğrudan geçenler arasından çıkmamıştır” diye çıkışın.
*
-“Abin hep teşekkür getirirdi, ne olacak senin bu halin” falan diye aşağılamaya kalkışırlarsa... “Orhan Pamuk’un abisi dünyaca ünlü bir ekonomi profesörü ama Nobel’i Orhan Pamuk aldı” diye cevap verin.
*
-“Nedir bu karnenin durumu?” falan diye bozuk çalarlarsa... “Evrenin sonsuzluğu içinde bu karnenin yeri bir toz zerresi kadar bile değildir” diye felsefe yapın.
Paralele bağlamada zıvanadan çıkıldı
-Adam film çekiyor, çektiği film iş yapmıyor... Başlıyor saydırmaya: “Paraleller yüzünden, paraleller yüzünden.”
*
-Adam hükümet yanlısı, televizyon kanalına çıkamıyor. Başlıyor saydırmaya: “Bu televizyonun müdürü paralel.”
*
-Adam gözünü diktiği makama gelemiyor, gözünü diktiği makamdakine yolluyor suçlamayı: “Bu adam paralel.”
*
-Adam her şeyi paralele bağlıyor, “Böyle yapma, olayı sulandırma” diyene dönüp “kripto paralel” diyor.
Yolsuzluklar karşısında neden susuyorlar?
GEÇENLERDE bir ortamda soruldu:
“Yolsuzluk karşısında en fazla haykırması gereken dindarlar, neden susuyorlar?”
Dedim ki:
“Bunun iki yüz elli iki nedeni var.”
*
“Saymaya başlasana” dediler.
Başladım saymaya:
-Yolsuzluklara inandıkları anda mevcut düzenlerinin bozulacağını bildikleri için inanmamayı tercih ediyorlar.
-“Zafer, Egemen, Muammer... Bunlar zaten bizim camianın insanları değil ki” diyerek kendilerini avutuyorlar.
-“Gelmişiz Türkiye’nin başına... 700 bin liralık kol saati için bu muazzam kazanımdan mı olacağız?” diyorlar.
-“Reis bir şey diyorsa vardır bir bildiği... Bize itaat düşer” diye düşünüyorlar.
-“Bunca hoca, âlim, fazıl, şeyh... ‘Yok bir şey, herkes işine baksın’ diyor ve bir vebal altına girmiyorsa... Bize de bir şey olmaz” diye akıl yürütüyorlar.
*
Saymaya devam ediyordum ki...
Ortamdakiler “Yeter, yeter... Tamam, anladık” diyerek susturdular beni.
Paylaş