Kadın-kız meselesi

HERHALDE olayı duymayan kalmamıştır:

AKP Milletvekili İbrahim Özal, danışmanı Ayşe Muhtaroğlu’na áşık olunca 13 yıllık eşi Gülümser Didar Özal’dan boşanmaya karar vermiş.

Aslında haber, ‘Gel beni yorumla’ diye bas bağırıyor. Ve fakat...

Değil mi ki ‘başkalarının gönül işlerine karışmamak’ gibi bir ilkeye sahibiz, o halde ‘özel olarak’ bu olayın üzerine balıklama dalmamız yakışık almaz.

Ancak bu ilkesel duruşumuz, meseleyi genel olarak ele alıp değerlendirmemizin önünde bir engel değil. O halde buyurun genel mülahazalara.

***

Efendim, son zamanlarda bazı AKP’li milletvekilleri:

BİR: Sekretere gönlünü kaptırma.

İKİ: Danışmana tutulma.

ÜÇ: Evde bir eş dururken imam nikahıyla ikinci eşe heves etme şeklinde özetleyebileceğimiz bir ‘irade eksikliği’nin pençesine düşmüşlerdir.

Ve şimdi bizden beklenen ‘Neden böyle oluyor?’ sorusuna yanıt aramaktır.

Biz tam bu yanıtı ararken, Nazlı Ilıcak’ın Bugün Gazetesi’ndeki köşesinden öğreniyoruz ki, TBMM Başkanı Bülent Arınç da bizim gibi ‘Neden böyle oluyor?’ sorusunun peşine düşmüş.

Bülent Arınç’ın bulabildiği yanıt şuymuş:

‘Bizim arkadaşlar, kadın/kız meselesinde tecrübesiz oldukları için, hemen kapılabiliyorlar.’

Bülent Bey’in bu ‘erkek egemen’ cümlesinin tercümesi şudur:

‘Bizim milletvekillerimiz, Anadolu’dan gelmiştir, muhafazakardır, saftır. Kadınlar konusunda deneyimleri yoktur. Bu nedenle etraflarındaki kadınlara kolayca kapılıp avlanıyorlar.’

***

En başta da söyledim:

Meseleyi kişiselleştirmek gibi bir niyetim yok.

Ama Bülent Arınç Bey’in ‘Masum AKP’li / Avcı kadın’ imalı ‘erkek egemen’ yaklaşımının ne denli geçersiz olduğunu kanıtlamak için İbrahim Özal Bey’in özgeçmişini hatırlatmak zorundayım:

İbrahim Özal, Turgut Özal’ın yeğenidir.

Babası merhum Yusuf Bozkurt Özal’dır.

Annesi İngiliz asıllı Heidi Elizabeth Özal’dır, ‘ihtida’ ederek Naciye adını almıştır.

Londra doğumlu olan İbrahim Bey, Boğaziçi Üniversitesi’ni bitirmiştir.

Uzun yıllar yurtdışında kalmış, özel sektörde yatırım, finans ve dış ticaret alanlarında çalışmalar yapmıştır. Tanıyanlar onun için şu saptamayı yapıyorlar:

O tam bir Avrupalı gibidir. Hatta bu nedenle zaman zaman Türkiye’ye uyum sorunu bile yaşar.

***

Demek ki neymiş?

Kadın-erkek ilişkilerinde alabildiğine özgür bir sosyal atmosferi solumuş olan AKP’li bir milletvekili, ‘danışmanı’na gönlünü kaptırıp, üç çocuğa rağmen 13 yıllık eşini bırakabiliyormuş.

Demek ki meselenin özünde ‘kadın-kız meselesinde tecrübesiz’, saf ve muhafazakar milletvekilinin kafaya alınması diye özetlenebilecek bir olay söz konusu değilmiş. Ve yine demek ki, kadınlara ‘hain avcı’ rolü verip erkekleri temize çıkarmak doğru değilmiş.

Peki işin doğrusu ne? Bence cevap iki şıklı:

Ya erkeklerin ne denli iradesiz olduklarına dair bir saptama yapıp işin içinden çıkarsınız...

Ya da Orhan Gencebay’ın ‘Bana kaderimin bir oyunu mu bu? Yoksa yaşamanın kanunu mu bu?’ şarkısını mırıldanırsınız.

Cemil Çiçek: Teziç’e

ayrıcalık mı yapsaydık?

YÖK Başkanı Erdoğan Teziç’in, Van Cezaevi’nde üstünün aranmasını Adalet Bakanı Cemil Çiçek şöyle yorumladı: ‘Kanun ve yönetmelik bellidir. Biz kanunları titizlikle uygulamakla mükellefiz. Teziç’in aranmasını yadırgayanlar, bizden imtiyazlı bir tutum mu bekliyorlar?’

Teziç,
cezaevine girerken x-ray cihazından geçirilmiş, cihaz alarm verdiği için kemeri ve ayakkabıları çıkarılmıştı.

Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Kenan İpek, bu konuda şunu söyledi:

‘Cezaevine kim girerse girsin eğer x-ray cihazı alarm verirse, kemer, ayakkabı çıkarılır. Adalet Bakanı da olsa, milletvekili de olsa, YÖK Başkanı da olsa kural budur. Ben dün akşam Sincan F Tipi Cezaevi’ni ziyarete gittim. X-ray cihazı ben geçerken alarm verdi ve ben de içeri kemeri çıkararak girdim.’
Yazarın Tüm Yazıları