İşte operasyonun kod adı: Bir ülkede iki kral olmaz
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
ASLINDA Kadir Topbaş kimsenin içine tam olarak sinen bir isim değildi.
Ama gelin görün ki:
Adaylar içinde Kadir Topbaş’ı sollayacak şöyle okkalı, güçlü bir isim çıkmamıştı.
Ayrıca...
Eğer aday gösterilmezse ‘Kadir Abi’ küsebilirdi.
Ve bir çıkış yolu bulundu.
Formül şuydu:
‘Kadir Abi başkan, İdris Güllüce de onun ‘güçlendirilmiş vekili’ olsun. Böylece hem İdris Güllüce memnun edilir, hem de Kadir Abi’nin eksikleri giderilmiş olur.’
Formül, seçimden önce Kadir Topbaş’a tebliğ edildi.
O zaman ‘Ne olursa olsun, yeter ki başkan olayım’ havasında olan Topbaş, ‘Tamam’ dedi, hiç itiraz etmedi.
***
Sonra olanları biliyorsunuz.
Tam bir ‘Ali yazar, Veli bozar’ oyunu oynandı.
Şöyle ki:
İlk günler Güllüce, Topbaş’ın kendisine yetki vermediğinden yakındı.
Bunun üzerine Topbaş, ‘seçim öncesi verdiği sözü’ anımsayarak yetkiyi artırdı.
Ama bu sefer de başka tür bir ‘arıza’ çıktı.
Çünkü yetkiyi alan Güllüce, ‘Kadir Abi’sine haber vermeden’ bazı kararlar aldı.
Kadir Topbaş ise kendisinden habersiz bir şekilde alınan kararları kamu önünde savunmak durumunda kaldı.
Yani tam anlamıyla ‘Bir ülkede iki kral’ sendromu baş gösterdi.
***
Operasyondan önce manzara-i umumiye şöyleydi:
İstanbul’a,
- Başbakan karışıyordu.
- Bakanlar karışıyordu.
- İdris Güllüce karışıyordu.
- Sorunlar büyüyor ve Topbaş hep savunmada kalıyordu.
- Atamalarda Topbaş son sözü söyleyen isim olamıyordu.
- Belediye bürokratları arasında uyum yoktu.
Genel olarak ‘inisiyatifsiz’ ve ‘idare-i maslahatçı’ bir yönetim sergileyen Kadir Topbaş, sonunda bu duruma daha fazla dayanamadı ve isyan etti.
Böylece operasyon gerçekleşti.
***
Kim ne derse desin, ben bu operasyonu sonuna kadar destekliyorum.
Kadir Topbaş, isyan ederek doğrusunu yapmıştır.
Çünkü tarihin bize öğrettiği en büyük gerçek şudur:
Bir ülkede iki kral olmaz.
İstanbul halkından oy alan Topbaş’ın yetkisine sahip çıkması gerekiyordu.
O da kendisinden beklenmeyen bir performansla yumruğu masaya vurdu, ‘Kral benim’ mesajını verdi.
Yani artık Topbaş ipleri eline geçirmiştir.
Yetkili odur. Sorumlu da odur.
Ve her şeyden önemlisi artık mazereti kalmamıştır.
Kürt dergisi ‘Esmer’ Hülya’yı kapak yaptı
HÜLYA Avşar olayı, ‘Kasede alınan horlama seslerinin gazetecilere dinletilmesi’ gibi mevzularla iyice irtifa kaybederken bir Kürt dergisi olan ‘Esmer’, Hülya Avşar’ı kapak yapmasın mı?
Ferzende Kaya imzalı ‘Aşiret Kızı’ başlıklı yazıda Hülya Avşar’ın, ‘Kürt sorunu’yla ilintisi ortaya çıkarılmış.
Şöyle ki:
60’lı yıllarda Emral isminde Balıkesirli bir hemşire staj için Kars’a gider. Emral Hanım’ın yanında staj yaptığı doktor, daha sonra ‘49’lar davası’ olarak adlandırılacak Kürt aydınlarının tutuklanması olayıyla tanınan Fevzi Avşar’dır. Emral Hanım, Kars’ta doktorun kardeşi Celal Avşar’la tanışır ve birbirlerine aşık olurlar ve evlenirler.
(Öykünün devamını ve Hülya ile ilgili lirik yazıları Esmer’de bulabilirsiniz.)
‘Esmer’deki yazıların ardından şu temennide bulunmaya karar verdim:
Horlama filan haberleriyle Feraye’yi uyuz etmeyi başaran müthiş strateji dehası Hülya Avşar, Kürt sorununu çözmek için harekete geçse...
Ve amcasının davasına hizmet etse...
Ne dersiniz, bizim ‘Aydın Grubu’ndan daha etkili olmaz mı?