Paylaş
-KADIZADE RUMİ:
16. yüzyılda yaşadı. Gökbilimcidir. Döneminde yazılmış bir astronomi kitabına yazdığı şerhle tanınır. Türk ve İslam tarihinin en önemli astronomi uzmanıdır. Matematik, cebir ve geometri alanlarında çalışmaları var.
*
-ALİ KUŞÇU:
15. yüzyılda yaşadı. Döneminin en önemli astronomi uzmanlarından biridir. Fatih Külliyesi’nde bir güneş saati yapmış ve İstanbul’un enlem ve boylam derecesini belirlemiştir. Ay’ın ilk haritasını çıkaran Ali Kuşçu’nun adı, Ay’ın bir bölgesine verilmiştir.
*
-MİRİM ÇELEBİ:
16. yüzyılda yaşadı. Medreselerde öğrenim gördü. Astronomi ve matematik alanında yazdığı risaleler var. Osmanlı’da astronominin gelişmesine en fazla katkı sunan bilim adamlarından biri olarak tanınır.
*
-TAKİYÜDDİN EFENDİ:
16. yüzyılın en önemli gökbilimcilerindendir. Rasathane kurmuştur. Kurduğu rasathanede, dönemin en önemli astronomi aletleriyle çalışmıştır. Eserlerinde güneş parametreleri, üç gözlem noktası oluşturularak hesaplanmıştır. Bu hesaplamalar dönemin en doğru hesaplamaları olarak tarihe geçmiştir.
*
-SEYDİ ALİ B. HÜSEYİN:
Barbaros Hayrettin Paşa’nın hizmetinde çalışmıştır. Astronomi konusunda uzman bir denizcidir. Eserlerinde Güneş ve Ay hesaplamaları, astronomiye dair önemli bilgiler, çeşitli adaların ve limanların kutupyıldızına yükseltileriyle ilgili bilgiler vermektedir.
*
-EL BATTANİ:
868 yılında Harran’da doğdu. Gökbilim konusunda çok önemli keşifleri vardır. Güneş’in yörünge hareketlerini ve eşzamanlılıkta küçük farklılıkların meydana geldiğini keşfetmiştir. Astronomi ve trigonometri ile ilgili eserleri vardır. Buluşlarıyla gökbilimine öncülük yapan bilginlerin başında gelir.
*
-EL HAREZMÎ:
770 yılında Özbekistan’da doğdu. Batı bilim dünyasında etkiler bırakmış bir matematikçidir. Doğu bilim dünyasında ilk cebir kitabı onundur. Cebir ve matematik alanının dışında astronomi alanında da eserler vermiştir.
*
-CÜBBELİ AHMET EFENDİ:
2014 yılının son döneminde İstanbul’da vaazlar vermekte, televizyon programlarına çıkmaktadır. Fıkıh alanında uzmandır. ESA tarafından bir kuyrukluyıldıza gönderilen Phliae uzay aracının, 1 milyar Euro’luk yolculuğu konusunda şunları söylemiştir: “Manyak manyak işler bunlar. Cahil bunlar cahil. Kâfirlerin hepsi cahil”.
CHP’nin Dersim’de neden tutum alamadığı anlaşıldı
CHP’yi yönetenlere seslenmiştim.
Demiştim ki:
-“Dersim katliamı nedeniyle özür diliyoruz” deyin.
-“Cumhuriyet’in yanlışlarından biridir Dersim katliamı” deyin.
-Ne olur böyle deseniz?
-Ne kaybedersiniz ki?
*
Demediler.
Sustular.
Geçiştirdiler.
*
Aradan epey zaman geçti.
Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, “Partim adına özür diliyorum” dedi.
Ve başına gelmedik kalmadı.
Parti içinden Sezgin Tanrıkulu’na...
Ağız dolusu hakaret ediliyor, istifası isteniyor, “Kendi adına konuş” diye azarlanıyor, “Sen kim oluyorsun da özür diliyorsun” diye aşağılanıyor.
*
Binlerce kişinin öldürüldüğü bir devlet katliamı nedeniyle edilmiş küçücük bir özür karşısında bile çıldıran bu kafaları görünce...
Şu üç şeyi idrak ettim:
-BİR: Sezgin Tanrıkulu’nun yaptığı gerçekten de çok cesur bir çıkış.
-İKİ: CHP yönetiminin Dersim konusunda özür dileyememesinin gerçekten de sahici bir gerekçesi varmış.
-ÜÇ: Bu CHP, ancak “vicdansızlar” ile “vicdanlılar” diye bölünüp ayrışırsa kurtulabilir.
Emine Ülker Hanım’ın kurduğu partiye dair
-ADI: Adını “Anadolu Partisi” koymuş. Tek başına “Anadolu” pek bir şey ifade etmiyor. Keşke “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Partisi” falan koysaydı, ideolojisine daha münasip kaçardı.
*
-AMBLEMİ: Güneş ve ayçiçeği olacakmış amblem... Güneş Anadolu’yu, ayçiçeği ise Trakya’yı simgeliyormuş... Bana fazla albenisiz geldi... Eski tabela partilerini çağrıştıran bir amblem... Stilize edilmeye pek müsait değil gibi.
*
-ŞANSI: Prensip şu: Seçmen, cepheleşmenin en yoğun hissedildiği seçim döneminde benzer görüşleri paylayan partilerin en büyüğüne kayıyor. İşte bu prensip, Emine Ülker Hanım’ın şansını sıfıra yakın hale getiriyor.
Bir kişi de demez mi?
VAKTİYLE öykülerini okuduğumuz, edebiyatçı olarak kıymet verdiğimiz nice anlı şanlı isim dahil olmak üzere...
İslami kesimde hiç kimse “Ak Saray” konusunda eleştirel bir tutum almadı.
*
Bırakın eleştirel tutum almayı...
Birçoğu durumu meşrulaştırmak için bin dereden su getirdi.
*
-Bir tane bile “acaba bu kadar debdebeli olmasa daha mı iyi olurdu” cümlesi kurulamadı.
-Bir kişi bile “Bin oda... Hım... Biraz fazla gibi...” demedi.
-Tek bir sivil toplum örgütü bile “burnumuza hafiften israf kokusu geliyor” diye açıklama yapmadı.
-Bir ilahiyatçı bile İslam tarihinden örnekler vererek “saray” uyarısı yapmadı.
*
Sonra da soruyorlar...
“Neden bu devirde bir İmam-ı Azam çıkmıyor” diye...
Aydının, fakihin, siyercin, edebiyatçın, âlimin bağımsız, bağlantısız, sivil, cesur ve başına buyruk olmazsa...
Çıkmaz tabii...
Emanet ve ehliyet
ENERJİ Bakanı, kendisine yeni bir “danışman” atamış.
Bu yeni danışmanın üç özelliği var:
-BİR: 25 yaşında.
-İKİ: Atılım Üniversitesi’nde işletme okuyan bir öğrenci.
-ÜÇ: AK Parti milletvekilinin oğlu...
*
Soruyorum:
Bakan Bey, bu öğrenciyi yukarıdaki “üç özellik”ten hangisini dikkate alarak kendisine danışman yapmış olabilir?
*
Ve yine soruyorum:
Biz yıllarca boşuna mı okuduk “emanet” ve “ehline vermek” konusundaki Peygamber sözlerini?
Bir özür
DÜNKÜ yazımda yer alan “Çalıştay Malıştay” başlıklı bölümü son dönemin önemli yorumcularından Levent Gültekin’in görüşleri doğrultusunda yazmıştım. Yazının sonunda bir “not” yer alıyor ve o “not”ta hem bu duruma işaret ediliyor, hem de Levent Gültekin’in “internethaber.com”daki yazısının okunması tavsiye ediliyordu. Teknik bir karışıklık nedeniyle o “not”, dünkü yazının altında yer alamadı. Bu durumda bana da Levent Gültekin’den özür dilemek düştü.
Levent’ten özür diliyor, “internethaber.com”da yer alan “Alevilerin sorununu çözmenin en basit formülü” başlıklı yazısını okumanızı tavsiye ediyorum.
Paylaş