Paylaş
“Ne aldık/Ne verdik?” diye sormak geliyor.
“Bunlar şimdi durup dururken neden çekiliyorlar ki?” diye meraklanmak geliyor.
“Öcalan serbest kalacak mı?” diye tasalı cümleler geliyor.
“Vay... Adamlar statü istiyorlarmış” diye öfkeli haykırışlar geliyor.
“Ne kaptılar da bırakıp gidiyorlar” diye kaygılanmak geliyor.
“Kandil ne olacak Kandil?” diye doğan boşluğa işaret etmek geliyor.
“Hiçbir şey bilmiyoruz, bize bilgi verilmiyor” diye mazeret üretmek geliyor.
“Barış geliyor ama bakalım demokrasi gelecek mi?” diye tezler geliyor.
Tamam, aklına gelsin bunlar, hatta aklından hiç çıkmasın.
Ama bir kerecik de sevin be arkadaş!
Bir mutlu ol. Bir şükret.
Bir kerecik kısık sesle de olsa “Aslında iyi oldu ya” falan de.
Bak haftalardır şehit tabutları gelmiyor, “Çok şükür” de.
Bak haftalardır çatışma falan çıkmıyor, “Ne güzel” de.
Bak haftalardır herhangi bir yoksul evine ateş düşmüyor, “Allah bir daha göstermesin” de.
Bak haftalardır öfkeli cenaze törenleri düzenlemek zorunda kalmıyoruz, “Ne iyi” de.
Bak haftalardır sınır karakollarından acı haberler almıyoruz, “Ne harika” de.
Bak haftalardır bombalar patlamıyor, “Allah nazardan saklasın” de.
Bak haftalardır “Bir yılda kaç şehit verdik” diye toplama çıkarma yapmıyoruz, “Ne mutlu” de.
Hepiniz mi diplomasi üstadı oldunuz mübarekler!
Hepiniz “adeta” Kissenger mı oldunuz da...
Ağzınızı her açtığınızda “Ne aldık”, ağzınızı her kapattığınızda “Ne verdik” diyorsunuz?
Hadi diyelim ki olaya yüzde 99 Kissenger edasıyla bakıyorsun.
Bari yüzde bir olsun insani
açıdan bak.
Bak da bir kerecik olsun
“Çok şükür” de be kardeşim.
Çok geç öğrendim
YEŞİL çayda kafein olduğunu...
Osman Müftüoğlu’nun deruni ilimlere vakıf olduğunu...
“Laduree” adlı Fransız dükkânında her ürünün süper pahalı olduğunu...
Duygusallıkta erkeklerin kadınları geçebileceğini...
“Kazı kazan”da kazanma ihtimalinin sıfır olduğunu...
Siyaseti bırakanların acayip kalender hale geldiklerini...
Köşe yazarlığını bırakanların köşe yazısı okumadıklarını...
Bir akil adam olarak ORHAN BABA’nın çilesi
“ORHAN Baba”, eski tip sanatçılardandır.
Tuttuğu takım bilinsin istemez.
Hangi partiye oy verdiği çakılsın istemez.
Dünya görüşü herkesin kabul edeceği bir dünya görüşüdür: “Yarabbim sen büyüksün” gibi... “Batsın bu dünya” gibi... “Kula kulluk edene yazıklar olsun” gibi...
Sevenlerini birbirinden ayırmaz, “sağcı”, “solcu” hepsi gönül dostlarıdır onun.
CHP’lisi de, MHP’lisi de kendisini sevsin ister.
“Akil insan” işine girerken bu çizgisine halel geleceğini hiç düşünmemiş, hiç hesaplamamıştı Orhan Baba...
Sanıyordu ki...
O “barış” diyecek ve herkes “Yaşa Orhan Baba” diye karşılık verecek.
Olayın netameli taraflarını, politik saflaşmada “süreç”in yerini, alacağı tepkileri, konunun nerelere vardırılacağını hesap edemedi.
Hasta olması...
Toplantılara katılmayıp televizyon programlarına katılması...
O bölgeden bu bölgeye transferini istemesi...
Bunların hepsi hikâye...
Asıl mesele Baba’nın öngörüsüzlüğüdür.
Merak ediyorum
YOZGAT’ın Yerköy ilçesinde Atatürk Bulvarı’nın adı Bekir Bozdağ Bulvarı olarak değişmiş... Merak ediyorum: Diyarbakır’da bir caddeye ne zaman “Sırrı Süreyya Caddesi” adı verilecek?
Kamer Genç’in dilinden rahatsız olanlar Bülent Arınç’ın dilinden rahatsız olmuyor, Bülent Arınç’ın dilinden rahatsız olanlar ise Kamer Genç’in dilinden rahatsız olmuyor. Merak ediyorum: İkisinin dilinden de ne zaman rahatsız olunacak?
Oturmuşlar ciddi ciddi “Demokrasi mi önce gelmelidir, barış mı önce gelmelidir” diye tartışma yapıyorlar... Merak ediyorum: Acaba ikisi birden gelemiyor mu? İkisinin birden gelmesi konusunda anlaşma sağlanamaz mı?
Karayılan diyor ki: “Oslo’yu Cemaat sızdırdı”. Cemaat diyor ki: “Oslo’yu PKK, İmralı’yı BDP sızdırdı”. Merak ediyorum: “Cemaat/Hükümet çekişmesi” diyorduk, artık “Cemaat/Kandil çekişmesi” mi diyeceğiz?
‘Ayran’ kıtırı tutmadı
KITIR atıp tartıştırmakta üstattır Başbakan Erdoğan.
“Kürtaj kıtırı” süperdi mesela...
“Sezaryen kıtırı” iyiydi mesela...
“Camileri ahıra çevirdiler kıtırı” fena değildi mesela...
“Siluet kıtırı” tutuşturucuydu mesela...
“Üç çocuk kıtırı” hâlâ en iyisi mesela...
Fakat gelin görün ki...
“Milli içkimiz ayrandır kıtırı” beklenen etkiyi yapmadı.
Sadece “mavra” konusu yapıldı.
Saydım, “ayran” konusunda 2344 espri yapılmış sanal ortamda.
Ciddiye alan olmamış.
Kıssadan hisseye gelelim.
“İyi kıtır” şöyle bir şeydir:
Hem elektrik yaratacak ve ortamı sarsacak, hem de işin içine tarihçilerin falan da katılacağı ciddi bir tartışmaya sebep olacak.
Düşünün:
“Ayran kıtırı”nda, “ayrancılar” bile olaya
dahil olmadı.
Ne oluyor ya şu Taraf gazetesinde
ORHAN Miroğlu Taraf’ı bırakıp Star’a geçti.
Giderken de Taraf yönetimi hakkında söylenmedik söz bırakmadı.
Ahmet Altan da buna karşılık “Taraf’a operasyon yapılıyor” dedi.
Kimin kime nasıl bir operasyon yaptığı anlaşılamadı.
Ahmet Altan ve ekibi gazeteyi bıraktı gitti.
Giderken gazetenin sahibine teşekkür etmeyi ihmal etmedi.
Ahmet Altan ve ekibi gazeteyi neden bıraktı, sorun neydi?
Anlaşılamadı.
Oral Çalışlar çekip gitti...
Giderken “Savaş isteyenler bizi istemedi” dedi.
Kimin barış istemeyip savaş istediği anlaşılamadı.
Neşe Düzel geldi gazetenin başına...
Oral Çalışlar’a göre Neşe Düzel savaş karşıtı mıdır?
Bu da anlaşılamadı.
Şu Taraf gazetesinde biz fanilerin anlayamadığı türden bir şeyler dönüyor galiba...
Ya işin içine ecinniler falan karışıyor.
Ya da “görünen Taraf” dışında bir de “derin Taraf” var?
Yahut da paylaşamadıkları ama bize de söylemedikleri bir şey var?
Paylaş