İmam-hatipliler hangi takımı tutar

ERTUĞRUL Özkök dünkü yazısında başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere imam-hatiplilerin çoğunun neden Fenerbahçeli olduklarına dair son derece ilginç bilgiler vermiş, izlenimler aktarmış.

Ancak Özkök yazısının sonunda bir açık kapı bırakmayı da ihmal etmemiş.

Diyor ki:

‘Buradan imam-hatiplilere bir çağrı yapıyorum. Eğer mezunlarının daha çok hangi takımı tuttuklarıyla ilgili bir araştırma varsa, onu da aktarmaya hazırım.’

Madem Ertuğrul Özkök kapıyı açık bırakıyor.

O halde o açık kapıdan dalalım.

* * *

Benim elimde bir ‘araştırma sonucu’ yok ama çok zengin ‘kişisel gözlem sonuçları’ var.

Babam memurdu.

İki yılda bir tayini çıkardı.

Bu yüzden tam beş ayrı imam-hatipte okumak zorunda kaldım.

Anadolu’nun çeşitli şehir ve ilçelerindeki beş ayrı imam-hatipte okudum.

Ve işte bu durum bana ‘zengin kişisel gözlem’ imkanı sundu.

Kabul edilirse bu imkandan yararlanarak ulaştığım sonucu yazmak isterim.

Sonuç şudur:

İmam-hatiplilerin çoğunluğu iddia edildiği gibi Fenerli değil Galatasaraylıdır.

Okuduğum beş ayrı imam-hatipte de Galatasaray taraftarları tartışmasız daha fazlaydı.

Galatasaray’ın galip geldiği maçlardan sonra okuduğum her okulda yüzler gülerdi. Bütün maç muhabbetlerinde açık üstünlük Galatasaray’daydı.

‘Galatasaray elitlerin takımıdır’ filan diye olaya bir parça ideolojik yaklaşanlar ise ‘çıkıntılık’ yapmak için o dönem yükselişte olan Anadolu takımı Trabzonspor’dan yana olurlardı.

Çıkıntılık yapanların sayısal oranı için şu kadarını söyleyebilirim: Sayıları Saadet Partisi’nin oy oranı kadardı.

‘Siz elitlerden yanasınız’ şeklindeki eleştiriler karşısında Galatasaray taraftarı imam-hatipliler, kulübün manevi babası ‘Gül Baba’nın uhrevi yönlerini hatırlatırlar, böylece tuttukları takım için ‘dinsel bir meşruiyet’ bulmuş olurlardı.

Yani tartışma ‘Galatasaray iddia ettiğiniz gibi elit takımı değildir, bizim kökenimiz ‘Gül Baba’ya dayanır’ diyenlerle, ‘Biz Anadolu çocuğuyuz, Trabzon varken neden İstanbul elitlerinin takımını destekleyelim’ diyenler arasında geçerdi...

Ve bütün bu tartışmalar sırasında Fenerbahçelilerin sesi hayli cılız çıkardı.

Çünkü sayıları çok azdı.

Şu kadarını söyleyebilirim: Okuduğum okullardaki Fenerliler, Yaşar Nuri Öztürk’ün partisinin kurultayına katılanlardan bile daha azdı.

Yani iyiden iyiye bir ‘azınlık psikolojisi’ içindeydiler.

* * *

Lütfen mazur görünüz.

Aktardığım gözlemlerin nesnelliğinden kuşku duyulmasın diye hangi takımı tuttuğumu açık bir şekilde yazmıyorum.

Yani tuttuğu takımı belli etmeyen demode futbol yorumcuları gibi davranıyorum.

Ama merak edenler için tabii ki bir ipucu verebilirim.

İmam-hatipte okurken tuttuğum takım nedeniyle hiçbir zaman azınlık psikolojisi içinde olmam gerekmedi.

Çoğunluğun içinde yer almanın tatlı keyfini sürdüm.

Ayrıca bir aykırılık, bir çıkıntılık filan da yapmadım.

Yani hayatımın bu kısmında herhangi bir itirafı gerekli kılacak yön yok.

* * *

Hadi bir ‘son söz’ arayışı içine girmeden Oğuz Atay’ın bir öyküsünün sonuna yazdığı o şirin tekerlemeyle bitirelim:

‘Ekmek suyla undan ibarettir / Maruzatım bundan ibarettir.’
Yazarın Tüm Yazıları