İktidarın karşısındaki en etkili ve en güçlü üç muhalefet partisi

Bayrakçı’nın sıraladığı üç muhalefet partisi şunlar:

*

- BİRİNCİ PARTİ: Pandemi partisi.

*

- İKİNCİ PARTİ: Metal yorgunluk partisi.

*

- ÜÇÜNCÜ PARTİ: Genç seçmen partisi.

*

Başka?

Başka yok.

*

Yani AK Parti iktidarını olumsuz etkileyen muhalefet partileri arasında...

- CHP yok.

- Öztrak yok.

- Erdoğdu yok.

- İYİ Parti yok.

- Akşener yok.

- Babacan yok.

- Davutoğlu yok.

- Demirtaş yok.

Yok oğlu yok yani.

*

Peki ne var?

Pandemi var. Metal yorgunluk var. Genç seçmen var.

*

Buradan çıkarılması gereken sonuç şudur:

*

AK Parti iktidarı, etkisi pek olmayan muhalefet partilerini bir tarafa bırakıp...

Etkisi çok güçlü olan bu üç muhalefet partisine karşı yoğunlaşmalı.

*

Yani pandemi partisine, yani metal yorgunluk partisine, yani genç seçmen partisine...

*

Kısacası demem o ki...

AK Parti’nin “Varsa yoksa CHP” diye tutturması...

Asıl muhalefeti ıskalaması anlamına geliyor, gelecek.

ÖFKE İLE İMRENME ARASINDA BİR YERDE

LONDRA açıldı.

Madrid’de sokak partisi.

İsrail coştu.

*

Bu tür haberleri ve fotoğrafları gördüğümde...

İki duygu sarıyor beni:

*

- BİR: “Bizde niye yok, bize niye gelmiyor bu olay” duygusunun yarattığı bir öfke.

*

- İKİ: Keşke orada olsaydım, orada olmalıydım duygusunun yarattığı bir imrenme.

MISIR’LA İLİŞKİLERİN DÜZELMESİNE DAİR

“ÖNCEDEN atıp tutuyorlardı, şimdi barıştılar” yorumunun bir adım ötesine geçerek konuya yaklaşıyor ve şunları söylüyorum:

*

- Doğu Akdeniz, dünyanın gözbebeği...

- Doğu Akdeniz açısından Mısır, kilit noktada.

- Mısır’ı tamamen Yunanistan’a kaptırmak Türkiye açısından facia...

- Mısır’la yakınlaşmanın amacı: Yunanistan’ın oyununu bozmak.

ERDOĞDU’NUN HASARINI KILIÇDAROĞLU ONARIYOR

AYKUT Erdoğdu, öfkeyle...

“Yargılayacağız. TRT’de yayınlayacağız. Üstelik bütün dillerde” falan demişti.

*

Bu yaklaşım...

Kılıçdaroğlu’nun “iktidar olma” stratejisine hiç uymuyordu.

Çünkü muhafazakâr tabanı ürküten ve kaçırtan bir yaklaşımdı bu.

*

Bunu fark eden Kılıçdaroğlu, Aykut Erdoğdu’nun bu yaklaşımına açıkça itiraz etti.

*

Bunun için de Demokrat Parti’nin iktidara gelmeden önce söylediği cümleyi söyledi:

*

“Devri sabık yaratmayacağız.”

*

Muhafazakâr tabanın ürkmesi geçmiş midir?

Emin değilim.

İLKER KALELİ’YE ÖYLE AZ ROL VERMİŞLER Kİ

“SERPENT” diye bir dizi var. BBC yapımı.

Acayip övmüşlerdi bu diziyi.

Hatta bizim İlker Kaleli’nin bu dizide rol aldığı ve diziye damga vurduğu söyleniyordu.

*

Geçen akşam geçtim karşısına dizinin ve başladım izlemeye...

*

Şahane bir dizi...

Gerçekçilik olağanüstü... 1975’ler atmosferi müthiş bir şekilde yansıtılmış... Bangkok / Katmandu ortamları fevkalade...

*

Konu ise şu:

Hippileri öldüren bir seri katil ve çetesi...

*

Her şey mükemmel yani.

Fakat bir sorun var:

Dizide bizim İlker Kaleli’yi ara ki bulasın.

*

“Seri katilin öldürdüğü Türk hippi” rolünde yer alan İlker Kaleli, sekiz bölümlük koca dizide toplam iki dakika görünüyor.

Ağzından da bir cümle ya çıkıyor ya çıkmıyor.

Misafir sanatçının da misafir sanatçısı gibi bir şey!

*

Sinirlendim tabii...

Ama İlker Kaleli’ye değil.

Bu diziyle ilgili haberleri, “İlker Kaleli İngiliz dizisine damga vurdu” başlığıyla yayınlayanlara kızdım.

*

Ben İlker Kaleli’nin yerinde olsaydım...

Bu haberleri...

“Abiler, ben damga falan vurmadım, sadece bir görünüp kayboldum, yapmayın, etmeyin” diye tekzip ederdim.