Paylaş
Hem Mehmet Haberal’ın dünya görüşüne şiddetle itiraz etmek, hem de onun uğradığı haksızlıklara şiddetle isyan etmek mümkündür.
Hem “iktidar yargıya müdahale etmesin” demek, hem de iktidardan haksız bulduğu bir yargı kararına karşı tutum almasını beklemek mümkündür.
Hem çetelere, darbelere sonuna kadar karşı çıkmak, hem de çetelerden, darbelerden yargılanan sanıkların hukuki haklarını sonuna kadar savunmak mümkündür.
Hem Mustafa Balbay’ın geçmişte yazdığı “yargı kararları da milli iradeyi yansıtır” cümlesini hatırlatmak, hem de Balbay’ın tahliye edilerek milli iradenin tecelli etmesini savunmak mümkündür.
Hem CHP’nin plansız programsız giriştiği yemin etmeme eylemini yerden yere vurmak, hem de ortaya çıkan haksızlığı gidermeyen, gidermek istemeyen iktidara iki çift laf etmek mümkündür.
Muhafazakârlar arasında komploculuk cereyanı
Bir uçuyorlar, bir uçuyorlar...
Sormayın gitsin.
Komplonun bini bir para...
Yazıyorlar da yazıyorlar.
Sanki her biri bizim ‘jöleli’nin azılı ulusalcı olduğu dönemi yaşıyor.
*
Mesela en aklı başında görünenlerden biri şöyle diyor:
“Kemal Kılıçdaroğlu’nun arkasında Demirel var. O ne derse o oluyor”.
Soruyorsunuz:
“Yahu ahı gitmiş vahı kalmış bir Demirel, neye istinaden Kemal Kılıçdaroğlu üzerinde bu denli etkili olsun ki?”
Cevap? Yok.
*
Bir başkası çıkmış şunu yazıyor:
“Yemin töreninden önce aralarında emekli generallerin de bulunduğu 20 önemli şahıs, CHP’ye ‘yemin törenine kesinlikle katılmayacaksınız’ diye talimat verdi. Talimatı alan Kemal Kılıçdaroğlu da eylemi koydu.”
Soruyorsunuz:
Kim bu 20 şahıs? Nerede yapılmış bu toplantı?
Talimatı kim iletmiş Kılıçdaroğlu’na?
Hani bu iddianın kanıtı?
Cevap? Yok.
*
Bir başkasının uçuşu daha enteresan...
Diyor ki: “İşin içinde derin güçler var.”
Soruyorsunuz: “Memlekette derin güç mü kaldı? Hangi derin güçmüş bu?”
Küçümseyerek yüzünüze bakıyorlar: “Hangi güç olacakmış, tabii ki Ergenekon.”
Şaşırarak cevap veriyorsunuz: “Dışarıda Ergenekoncu kaldı mı?”
Yine küçümseyerek cevap veriyorlar: “Kalmaz mı? Olduğu gibi duruyor derin yapılar.”
Aptal gibi soruyorsunuz: “Peki o zaman hükümet neden gitmiyor bu dışarıdaki Ergenekoncuların üstüne?”
Cevap veriyorlar bilmiş bir şekilde: “O kadar kolay değil.”
*
Bir başka komplo teorisi ise akıllara durgunluk verecek cinsten.
Diyorlar ki:
“YSK, PKK, BDP, CHP, MHP elbirliğiyle AK Parti’ye komplo kurdu. Amaçları memleketi kaosa sürüklemek.”
Diyorsunuz ki:
“Eğer böyle bir kaos planı varsa, hükümet iki olumlu adım atıp bu kaos planını boşluğa düşürebilir. Neden bunu yapmıyor?”
Bir cevap vermiyorlar.
İçlerinde Kürt coşkusu taşıyan gazeteciler
ECE TEMELKURAN: Bazen erkeksi, bazen hesaplaşıcı, bazen de aşırı duygusala bağlayan bir coşku onunki... Hele ‘Arkadaşı Sırrı’ seçilince... Hele sosyalist kalkışmanın ‘ora’dan başlayacağının işareti ortaya çıkınca... Duygu yoğunlaşması arttı da arttı. Yazıyor da yazıyor: Manifesto niteliğinde, türkü tadında... ‘Annesi ressam İzmirli kızın muazzam fedakârlığı’ havasını, inceden yansıtmayı ihmal etmeden.
ASLI AYDINTAŞBAŞ: Tamam, içinde bir coşku var, bunu gizlemiyor da... Ama coşkusunu dengeleyecek melekeleri de var. Tam kendini kaptıracakken o melekeler giriyor devreye... Ve böylece bir duygu fışkırmasından çok ölçülü analizler çıkıyor ortaya... Şiirden çok makaleye yaslanması galiba bundan...
AMBERİN ZAMAN: En duygusalı... En merhametlisi... En şefkatlisi... Gerçi son günlerde içindeki ‘Dersimli mazlum Kemal coşkusu’ daha baskın bir hale geldi ama yine de bu durum yüreğinin derinliklerinde bir yerde hep bir ‘Kürt coşkusu’ taşımasına engel değil.
Tarhan Erdem’inki de ne bitmez bir kinmiş
Bir ara CHP’ye girip çıkmış bir isimdir Tarhan Erdem.
Artık o sırada ne yaşandıysa...
Tarhan Erdem bir türlü unutmuyor, unutamıyor.
Ne zaman söz CHP’den açılsa...
Elini hiç korkak alıştırmadan çakıyor da çakıyor.
Tarhan Erdem’in CHP’de yaşadıklarını bilen kalmadı.
Kamuoyu unuttu, örgütler unuttu, gazeteciler unuttu, parti büyükleri unuttu.
Ama Tarhan Erdem bir türlü unutamıyor.
Parti yönetimi değişiyor, parti politikası değişiyor, CHP’de her şey tarumar oluyor.
Tek değişmeyen Tarhan Erdem’in CHP’ye duyduğu kin ve nefret...
En son “CHP bir azınlık hizbinin eline geçti” demecini okuyunca...
Artık iyice karar verdim:
Tarhan Erdem bu işi resmen kan davasına dönüştürmüş durumda.
Ne diyelim? Allah kurtarsın.
Türkiye’de yazın gelmesi nasıl anlaşılır
- Türkiye’ye tatile gelen meşhur Türk kökenli Amerikalı doktorumuz Mehmet Öz’ün Türk televizyonlarını ve Türk gazetelerini kaplamaya başlamasıyla...
- Kulaklarımıza oradan buradan “hayat beni neden yoruyorsun” diye haykıran Serdar Ortaç şarkılarının çalınmaya başlamasıyla...
- ‘Alaçatı nefreti’ ile ‘Alaçatı güzellemesi’ türü makalelerin at başı gitmeye başlamasıyla...
- Sağdan soldan gelen teklifsiz “Bodrum’a ne zaman gidiyorsun?” ya da “Bodrum’da nerede kalacaksın?” sorularının işitilmeye başlamasıyla...
- Bütün rutinlerin terk edilip her alanda ‘sezon finali’ olayının geçerli olmaya başlamasıyla...
Haftanın en iyi 5'i
BİR: Son zamanlarda daha yaşanılır bir İstanbul için gözle görülür ölçüde iyi çalışan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı KADİR TOPBAŞ...
İKİ: Sadeliği, kararlılığı, ciddiyeti, olgunluğu ve konusuna hakimiyetiyle dikkat çeken CHP’nin yeni Grup Başkan Vekili EMİNE ÜLKER TARHAN...
ÜÇ: Son günlerde kimselerin aramadığı uzlaşmayı aramasıyla hepimize rahat bir nefes aldıran CEMİL ÇİÇEK...
DÖRT: Her şeye rağmen çözüm formülü üretmekten geri durmayan BDP’nin bağımsızlarından HASİP KAPLAN...
BEŞ: “Kandil ne diyor?” sorusuna yanıt bulmak amacıyla Karayılan’la röportaj yaparak gazetecilik başarısına imza atan HASAN CEMAL.
Paylaş