Paylaş
Hükümetimiz içinden şöyle şeyler geçiriyormuş:
“Keşke seçim öncesi ‘ikinci Gezi’ patlasa... Ortalık yine karışsa... Bize yine ‘dış güçler, darbeciler’ falan deme imkânı doğsa... Saflarımız yine sıklaşsa... Oylarımız yine patlasa...”
*
Rivayet doğruysa...
Yani hükümetimiz gerçekten bunu temenni ediyorsa...
Hükümet yetkililerimize şunu söylemek isterim:
“Gezi” dediğiniz şey, durup dururken patlamaz.
Bunun için bazı şeyler yapmanız lazım.
*
Mesela şu tür şeyler:
-Parkta bekleyen insanların üzerine gaz bombası atmanız lazım.
-Şafak vakti o insanların çadırlarını yakmanız lazım.
-Basın açıklaması yapan 30 kişinin üzerine üç yüz polisle saldırmanız lazım.
-Basın açıklaması yapanlara kafa göz girişmeniz lazım.
-Ortalığı gaza boğmanız lazım.
-Olayları izleyen vicdan sahibi herkese “E yetti gayri” dedirtmeniz lazım.
*
Bunları yaparsanız...
“İkinci Gezi” patlar.
*
Yapmazsanız...
Daha çok beklersiniz.
Ümit Zileli’ye Dersim yanıtı
ÜMİT Zileli adlı “millici” arkadaş, Dersim konusunda bana itiraz eden uzun, upuzun bir makale yazmış “ODATV” adlı internet sitesinde.
*
Ümit Zileli bana itiraz ediyor ama yazısının içinde şu cümleye de yer veriyor.
Lütfen dikkatle okuyalım:
“Dersim isyanında yapılan üç harekât sırasında, ne yazık ki çok sayıda sivil, kadın, çocuk, yaşlı insanın yaşamını yitirdiği, özellikle ikinci Dersim harekâtının çok kanlı olduğu ve bu nedenle bölge komutanının görevden alındığı bizzat resmi yazışmalarda mevcuttur.”
*
Tantana yapmaya, sözü uzatmaya, büyük laflar etmeye, öyleydi/böyleydi demeye, ama’lı cümleler kurmaya hiç gerek yok.
-Madem çok sayıda sivil öldürülmüştür.
-Madem kadın, çocuk katledilmiştir.
-Madem yaşlı insanlar kurban edilmiştir.
-Madem kanlı bir saldırı söz konusudur.
O zaman özür dileyeceksiniz kardeşim.
*
Başka sözüm yok.
Ümit Zileli adlı tanık sizindir...
Erkek çocuk anneleri Nil Burak gibi olmamalı
KAZIK kadar oğlu, genç bir kadına şiddet uygulamış.
*
Anne Nil Burak diyor ki:
“O da erkek... Ne yapsın? Sinirlenmiş... Bir tane çakmış.”
*
-“Oğlum kadına el kaldırmak gibi affedilmez bir hata yapmış” diyeceğine...
-“Onu önce ben affetmem” diyeceğine...
-“Oğlumun davranışı kabul edilemez” diyeceğine...
Oğlunu mazur gösteriyor ve pışpışlıyor.
*
Erkek çocuk anneleri Nil Burak gibi olduğu müddetçe...
Kadına şiddet bitmez.
Biz saray yaptık ama o da bilardo masası aldı
SORUYORSUN:
“Neden bin odalı saray yaptınız? Oldu mu şimdi bu?”
*
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ cevap veriyor:
“Ama İsmet İnönü de Pembe Köşk’e bilardo masası koymuştu.”
*
İyi de birader...
Hiç “Bin odalı saray” ile “üç kuruşluk bilardo masası” bir olur mu?
Hiç bu ikisi kıyaslanır mı?
*
Hem nedir bu İsmet Paşa’dan meşruiyet devşirme çabası?
*
Ne yani?
İsmet Paşa da kendine bin odalı saray yaptırmış olsaydı...
“Ama önce Arda yaptı örtmenim” diyerek ilk mektep talebelerine özgü savunma mı yapacaktınız?
*
Ve daha da önemlisi şu:
Madem kendi yaptıklarınıza yönelik eleştirilere İsmet Paşa’dan güç alarak cevap vermeye bu denli müsaitsiniz.
Ne diye 12 yıldır...
“İsmet Paşa şöyle... İsmet Paşa böyle...” diye kafa ütülediniz ki?
Herkes 10 lira verse
“ÜÇÜNCÜ havalimanı” devreye girince...
Atatürk Havalimanı kapatılacak.
*
Soru şu:
Atatürk Havalimanı’nın bulunduğu geniş arazi ne olacak?
Devlet ne yapacak oraya?
Kuleler, rezidanslar, oteller, AVM’ler falan mı?
Beton mu olacak orası?
*
Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi’ye göre...
Evet, beton olacak.
Devlet, o bölgeyi betona boğacak.
*
Bu durumda bir sivil toplum örgütü liderinin ne yapması gerekir?
Devleti yönetenlere...
“Etmeyin, eylemeyin... Orayı betona boğmayın... İstanbul’un nefes alacağı yer kalmadı... Orayı park yapın, yeşil alan ilan edin” demesi gerekmez mi?
*
Fakat öyle anlaşılıyor ki...
Büyükekşi, devleti yönetenlerden umudunu kesmiş.
İşi millete havale ediyor.
Diyor ki:
“Her İstanbullu 10 lira verse... 15 milyar dolar toplasak... Devlete parayı versek... Orayı kurtarsak...”
*
İçine düştüğümüz duruma bakar mısınız?
Millet olarak kendi malımız olan bir araziyi, kendi devletimizden kendi paramızla kurtarmaya çalışıyoruz.
*
Vah ki vah!
Paylaş