İki katliam

‘MADIMAK müze olsun’ başlıklı yazımdan rahatsız olan bazılarından ‘Sivas’ı bırak da Başbağlar’dan bahset’ şeklinde mesajlar aldım.

Başbağlar’dan kasıt şu:

5 Temmuz 1993 günü, yani Sivas katliamından üç gün sonra, Erzincan’ın Başbağlar Köyü’nde korkunç bir katliam meydana geldi. Köye gelen silahlı bir grup, köyün erkeklerini köy odasına topladı, 33 kişiyi kurşun yağmuruna tutarak katletti, köyü de yaktı.

Köylülerin söylediklerine göre, Başbağlar katliamını gerçekleştirenler, ‘Sivas’ın intikamını aldık’ demişlerdi.

Peki Sivas üzerine yazılmış bir yazının ardından Başbağlar’ın anımsatılmasının anlamı ne? Bu anımsatmayı yapanlar ne demek istiyorlar?

Aslında burada ‘tipik savunmacı’ yaklaşımların izlerini bulmak mümkün.

Yaklaşım savunmacı olunca iş tabii ki, ‘Bizim katliamımız-onların katliamı’ gibi çok tehlikeli ve korkunç bir noktaya gidiyor.

Hiç kimse şu soruları sormuyor:

‘Yürekler hem Sivas için, hem de Başbağlar için kanayamaz mı? ‘Madımak Oteli müze olsun’ önerisinde bulunan biri, aynı zamanda ‘Başbağlar’da ölenler için anıt yapılsın’ diyemez mi? İki öneriyi birden gündeme getirmek mümkün değil mi?’

Yani demek istediğim şudur:

Sivas’ta ölenler için ağlayanlar Başbağlar’da ölenler için, Başbağlar’da ölenler için ağlayanlar da Sivas’ta ölenler için ağladığında toplumsal barış sağlanacaktır.

Nasıl? Fazla mı hayalci oldu?

Hangisi daha solcu: AĞAR MI, BAYKAL MI

İDRİS Küçükömer Hoca’yı hatırlar mısınız?

Hani ‘Düzenin Yabancılaşması’ adlı eserinde Demokrat Parti geleneğinin aslında ‘sol’, CHP çizgisinin ise seçkinci ‘sağ’ hareket olduğunu yazmıştı da ortalık karışmıştı.

DYP Lideri Mehmet Ağar’ın son iki demecine baktığımda Küçükömer’i anımsamadan edemedim.

İşte o iki demeç:

BİR: Ağar, türban konusunda hükümetin tutumunu eleştirirken şöyle dedi: ‘Bunlar Armani başörtülülerin hükümeti. Basma başörtülüler fukara. Hükümet basma başörtülülerle ilgilenmiyor.’

İKİ:
Ağar, Başbakan’ın ‘Türban hiç olmazsa vakıf üniversitelerinde serbest olsun’ önerisini eleştirirken de şu saptamayı yaptı: ‘Bu önerinin tercümesi ‘zengine serbest olsun, fukaraya ise yasak devam etsin’dir.’

Nasıl? Ağar, bir ‘proleter lideri’ gibi konuşmamış mı?

Peki ‘sağcı’ DYP’nin Lideri Ağar’daki sınıf bilincinin zerresi, ‘solcu’ CHP’nin Lideri Baykal’da var mı? Ne gezer?

‘Armani basma başörtüsü’ ayrımı ya da ‘zengin-fukara’ çelişkisi, ‘solcu’ Baykal’ı hiç ilgilendirmiyor ki...

Şimdi başa dönelim ve şöyle haykıralım:

Gel de İdris Küçükömer Hoca’ya hak verme...

Emin Çölaşan’ı dengeleme sorunu

YENİ
Harman Dergisi, Bekir Coşkun’a soruyor:

‘Yalçın Küçük, ‘Ahmet Hakan’ı Emin Çölaşan’ı dengelemek için (Hürriyet’e) getirdiler’ demişti. Bu tespite katılır mısınız?’

Bekir Coşkun
yanıt veriyor:

‘Katılıyorum. Emin’i dengelemek için 40 kişi daha lazım.’

Dergide bu yanıtın sonuna ‘kahkahalar’ diye bir not düşülmüş.

Belli ki Bekir Coşkun, verdiği yanıtı pek bir beğenmiş. Bense verilen yanıttaki ‘nezaketsizlik’ boyutuna biraz takıldım.

Ama sonra, ‘Herhalde Bekir Coşkun yaptığı esprinin büyüsüne kapılmış olacak. Bu yüzden işin nezaket boyutunu atlamış olmalı’ filan diyerek olayı tolere etmeye çalıştım.

Ayrıca aklıma şöyle bir ‘havuz problemi’ de geldi:

‘Eğer ben Emin Çölaşan’ı dengelemek için Hürriyet’e getirildiysem, beni dengelemek için de bir şeylerin yapılması gerekmez mi? Ve Emin Çölaşan’ı dengelemek için 40 kişi daha lazımsa beni dengelemek için hiç olmazsa birkaç kişi gerekmez mi?’

Bilmem, Bekir Coşkun’un matematiği nasıldır?
Yazarın Tüm Yazıları