İddialıyım: Bu proje 3 gün sonra unutulur

Neden mi? Şunlardan dolayı:
* * *
-  “Bu proje ne işe yarayacak?” sorusuna “Boğaz trafiği rahatlayacak” dışında dişe dokunur bir yanıt verilemiyor. Oysa uluslararası sözleşmelere göre tanker geçişlerini, İstanbul Boğazı’ndan “Kanalistanbul”a aktarmak mümkün değil. Yani Boğaz trafiğinin rahatlaması diye bir şey yok.
-  “Tanker geçişlerinden elde edilecek muazzam gelir” de en az proje kadar hayal. Yine uluslararası sözleşmelere göre tanker geçişlerinden gelir elde etmek mümkün değil.
-  “Yeni yerleşim yerleri oluşacak” cümlesi ise hayli tehlikeli sonuçlara işaret ediyor. Yeni yerleşim demek, yeni nüfus demek... İstanbul, yeni nüfus artışını kaldıramaz. Bu konuda Kadir Topbaş’ın hazırlattığı uzman raporlarına şöyle bir göz atmak bile yeterlidir.
-  Türkiye gibi bir “sabırsızlar ülkesi”nde sadece etüt çalışması iki yıl sürecek bir projenin tamamlanması, kelimenin tam anlamıyla hayaldir.
-  Bir şehrin “yaklaşan deprem” ya da “trafik çilesi” gibi acilen halledilmesi gereken devasa sorunları varken, neye hizmet edeceği bile belli olmayan bir proje için hiç kimse kazma vurmaya yeltenmez.
-  Bir proje, ancak büyük bir ihtiyaca karşılık gelmesi, ekolojik sistemi olumsuz yönde etkilememesi ve yeni sorunlara yol açmaması halinde “görkemli” olur. “Çılgın proje”, her üç açıdan da hayli sorunlu...
-  Başbakan’dan gelen bir proje karşısında gerekçesiz itiraza yoğunlaşmak ile Başbakan’dan gelen bir proje karşısında gerekçesiz coşmak arasında pek fark yoktur. “Çılgın Proje”, karşıt ve taraftar üretme potansiyeli ile de hayli geçici bir proje izlenimini veriyor.

Güncel vecizeler

-  Mücahitlik olayı bitince müteahhitlik olayına yüklenmek kaçınılmaz olur.
-  Adam o kadar beceriksiz ki, küfretmeyi bile beceremedi.
-  Sen de iktidara gel, senin de kasedin çıkmaz.
-  İdeoloji bitince yatırım başlar.
-  Bir projeye hem “berbat”, hem de “çalıntı” demek, o projeyi hem övmek, hem de yermek anlamına gelir.
-  Hayal kurmak bir meziyet değildir. Önemli olan kurulan hayalin herkese parmak ısırtacak bir güce sahip olmasıdır.

Seks kasedi ikilemleri

YİNE kaset... Yine internet... Yine seks... Yine rezalet...
Bu kez adres: MHP... Olayın kahramanları: MHP’nin iki genel başkan yardımcısı.
Ve bize yine ikilemler içinde kıvranmak düşmüş durumda.
-  Kamerayı mahrem alana yerleştiren karanlık ele lanet okumak ile mahrem alanda da olsa imza atılan kepazeliğe lanet okumak arasında gidip geliyoruz.
-  Milletin evine barkına kamera yerleştirenlerin başarıya ulaşmaması için sessizce geçiştirmek ile gözümüzle gördüğümüz müptezelliği cevapsız bırakmamak arasında gidip geliyoruz.
-  Önceliği kamerayı mahrem alana yerleştirenlere vermek ile kasette izlediklerimizin etkisinde kalıp kamerayı yerleştireni unutmak arasında gidip geliyoruz.
-  Kaset siyaseti yapmanın ne denli kalleşçe bir iş olduğunu söylemek ile kasedin siyaseti etkilemesine engel olamamak arasında gidip geliyoruz.
-  Kamera yerleştirme işine soyunan karanlık kişilerin istediklerini yerine getirmemek ile rezil bir şekilde yakalanan politikacıların kellesini alarak kasetçinin amacına hizmet etmek arasında gidip geliyoruz.
Velhasıl-ı kelam: Bir karara varamıyoruz ve neresinden tutsak elimizde kalıyor.

Tek kişilik hayatın yararları

-  “Neredeydin” ya da “Sakın geç kalma” gibi kâbusla eşdeğer sorulara asla muhatap olmazsın.
-  Gecenin üçünde, sağına soluna bakmaya gerek duymadan, kim ne der diye asla çekinmeden istediğin filmi koyup izlersin.
-  İstediğin zaman, istediğin şekilde, istediğin şehre doğru yola koyulursun.
-  Amaçlarını, isteklerini ve zevklerini, bir başkasının amaçları, istekleri ve zevkleri ile tevhit etmek gibi bir gerekliliğin olmaz.
-  Kendinden başka hiç kimseden sorumlu olmamanın güvenli kollarında mışıl mışıl uyursun...
-  “Telefonum kurcalanacak” diye özetleyebileceğimiz bir endişeden haberin bile olmaz...
-  Cep kurcalanmasından da asla çekinmezsin.
-  İstediğin kadar bencil olabilirsin ve bencilliğinden dolayı asla suçluluk duygusuna kapılmazsın.
-  “Viran olası hanede evlad ü iyâl var” demeye gerek duymaz, her daim kahramanlık yapma olanağına fazlasıyla sahip olursun.

Birazcık delikanlı ol Ergun

BEN sana laf ediyorum, sen bana cevap vereceğine Aydın Doğan’a saldırıyorsun.
Yaptığın şark kurnazlığının maksadı belli:
İşin içine patronu karıştırarak, aklınca benim sana edeceğim lafların önünü kesmeye çalışıyorsun.
Daha dün Aydın Doğan’a, “Cemaatçiler bizim gazeteyi ele geçirdi, ben sizinle çalışmak istiyorum” diye sırnaşıyordun.
Bugünse utanmazca ve pişkince saldırıyorsun.
* * *
Unutma Ergun, senin de kalemin var, benim de...
Aramızdaki kalem kavgasına, elinde kalem olmayanları niye karıştırıyorsun ki?
Ne yani?
Ben de seni bırakıp elinde kalem olmayan patronuna mı laf edeyim?
Patronundan “Tevhit” diye söz edip sövgü sözleri mi sıralayayım? “Olmuyor böyle Tevhit... Gazetendeki adamlarına sahip çık...” falan diye edepsizlik mi yapayım?
Kısacası...
Ben de çirkinleşeyim mi? Bunu mu istiyorsun?
Bırak bu işleri Ergun...
Müdür olmak için her tarafını ayrı oynatacağına, iki dakika delikanlı olmayı dene de, bari ileride senden “Öyleydi, böyleydi ama hiç olmazsa delikanlıydı” diye söz etsinler.

Heykel yıkılırken Ertuğrul Günay

HEYKELİN birinci kellesi tekbirler eşliğinde giderken...
Bir “ses” verseydi keşke, fısıltı halinde de olsa bir “ses”...
Hadi diyelim ki bunu yapamadı.
Hiç olmazsa heykelin ikinci kellesi giderken... En azından üzülmüş gibi yapsaydı ya da hafiften bir cesaret kazanıp “Birazcık üzüldüm galiba” deseydi.
Hadi diyelim ki bunu da yapamadı. Bari heykelin gövdesi giderken...
Komik kaçmasını göze alarak, yine tevil etmeye kalksaydı: “Aslında öyle değil, aslında böyle...” falan diyerek...
* * *
Hayır... Hayır...
Bunların hiçbirini yapmadı, yapamadı...
Ama bir fırsat daha var:
Bari heykelin son parçası, yani ayakları giderken...
“Ne yapalım... Koltuk da tatlı be birader” dese, diyebilse...
Hiç olmazsa bunu esirgemese bizden...