İçişleri Bakanı’na ihbarda bulunuyorum

İÇİŞLERİ Bakanı İdris Naim Şahin, Meclis kürsüsünde yaptığı bir konuşmada Prof. Büşra Ersanlı’nın tutuklanmasını savundu.

Haberin Devamı

Söylediği bazı cümleler şunlar:
Büşra Ersanlı Hanımefendi’nin 80 öncesi gençlik yıllarına bir yolculuk yapmanızı tavsiye ederim.
Büşra Ersanlı’nın hangi komünizan faaliyetten mahkûm olduğunu, cezaevinde yatıp yatmadığını araştırın.
Büşra Ersanlı’nın akrabalarının kimler olduğunu araştırın.
Büşra Ersanlı’nın eniştesinin bu ülkede bir başka faaliyetten tutuklu olduğunu araştırırsanız görürsünüz.
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’e “yetmez ama evet” diyorum ve Büşra Ersanlı için daha fazla malzeme temin etmesine yararlı olur diye şu ipuçlarını veriyorum:
Sayın Bakan...
Büşra Ersanlı’nın sadece 80 öncesi gençlik yıllarına bir yolculuk yapmakla yetinmeyip yolculuğunuzu onun çocukluk yıllarına kadar uzatın lütfen... Böyle bir yolculuk sayesinde “küçük Büşra”nın komşu çocuklarını nasıl kışkırttığını, yan bahçedeki erik ağaçlarına musallat olunmasına nasıl ön ayak olduğunu dehşetle fark edeceksiniz.
Siz sadece “enişte”den söz etmişsiniz... Lütfen işi enişteyle sınırlı tutmayın... Büşra’nın başka akrabalarını da bir araştırın... Özellikle kaynına, eltisine ve görümcesine özel dikkat! Çok şaşıracaksınız çok...
Büşra Ersanlı’nın dayısının bir bacanağı vardır. Yaşlıca bir adamdır. Tek başına yaşar... Bugünlerde elden ayaktan düşmüş görünse de gençliğinde fırtına gibi esmiştir... Adamın gençlik yılları, yüce devletimiz aleyhinde yapılmış muzır faaliyetler tarihi gibidir... Es geçmeyin lütfen.
Komünizan fikirler dediniz de aklıma geldi: Bu Büşra Ersanlı, gençliğinde 141. ve 142. maddelere öyle sert muhalefet etmiştir ki, rahmetli Özal devletimizi komünistlerden koruyan bu maddeleri kaldırmak zorunda kalmıştı... O derecedir yani...

Haberin Devamı

Sayın Bakan...
İsterseniz size kendisine “yayıncı / yazar” sıfatlarını veren Ragıp Zarakolu ve mahdumu Deniz Zarakolu ile ilgili de dehşetengiz bilgiler verebilirim.
İsterseniz sizin gizli tanığınız bile olabilirim.
Çünkü siz buna değersiniz... Sizin gibi bir bakan, Milliyetçi Cephe hükümetlerinde bile yoktu.
Allah başımızdan eksik etmesin.

İşyeri tipleri

MEMNUNİYETSİZLER: Kendilerini her daim büyük bir haksızlığa maruz kalmış gibi hissederler. Kendilerinden daha iyi mevkide bulunanların tümünün torpilli olduğuna kesin iman ederler. Ne aldıkları paradan, ne bulundukları konumdan ve ne de yaptıkları işten memnundurlar.
ÇETECİLER: İşyeri hayatları şu iki hat üzerinden ilerler: Çete kurma ve dışlama... Ya birilerinin adamı olurlar ya da birilerini adamları yaparlar... Herhangi bir ekibin içine dahil olmadıkça kendilerini mutlu hissetmezler... Eğer bir ekibi terk ediyorlarsa, bilin ki mutlaka yeni ve daha güvenli bir ekip bulmuşlardır.
KARİYERCİLER: Sadece hedefe kilitlenmişlerdir... Bir basamak daha yükselmek için yapmayacakları bir şey yoktur. Her adım, her hareket, her ilişki, her nefes alış, onlar için bir tür kariyer planıdır. Yükselmektir şiarları... Bazen üstüne basarak yükselirler, bazen alttan alarak...
DİSİPLİNCİLER: Bir elemanın yaka kartını takmamış olmasını büyük bir hadiseye çevirebilirler. Tıpkı üç dakikalık bir gecikmeyi üç saatlik bir meseleye dönüştürebildikleri gibi... Onlar için tek bir performans kriteri vardır: Kurallara uyum. Kurallara uyumlu bir iflas bile onları hırpalamaz.
KAYTARMACILAR: İki dakikalık işi yapmamak için iki saatlik kumpas çevirebilirler. Ne hastalıkları biter, ne de yakınlarının hastalıkları... İzinleri hep bitmiş durumdadır. Hep geç gelirler, hep erken giderler. Mazeret üretme ustasıdırlar... Bu nedenle asla yakalanmazlar.

Haberin Devamı

Bende neden padişah sevgisi yok

Yok, çünkü: Tevarüs edilmiş ya da edilmemiş herhangi bir asalet iddiasına ve böbürlenmesine kıl olurum.
Yok, çünkü: Babadan oğula geçen bir imtiyaza nostaljik bir bakışla bile olsa rıza göstermem.
Yok, çünkü: Demokrasiyle taçlandırılmış bir cumhuriyeti, demokrasiyle taçlandırılmış bile olsa monarşiye tercih ederim.
Yok, çünkü: Padişah demek, biraz da pek geçişken olmayan bir hiyerarşi demektir ve ben bu türden hiyerarşiden haz etmem.
Yok, çünkü: “Atalar” diye övünmeye başlandığın anda “atalar” diye utanmaya da başlarsın.
Yok, çünkü: Tarihle barışmayı, padişah sevgisi geliştirmek olarak algılamıyorum.

Yalansa yalan deyin

Haberin Devamı

CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün diyor ki:
Dersim katliamının sorumlusu devlettir.
Katliamın yapıldığı tarihte tek parti iktidarı vardı, CHP iktidardaydı.
Atatürk’ün olaydan haberdar olmaması imkânsızdır.
 
Bir grup CHP milletvekili, bu sözlere isyan ediyor.
Bakıyoruz Haluk Koç, Nur Serter, İsa Gök gibi isyancı milletvekillerine...
Hiçbiri “Böyle bir şey olmamıştır” demiyor.
Hiçbiri “O dönem tek parti iktidarı yoktu” demiyor.
Hiçbiri “Atatürk’ün olaydan haberi yoktu” demiyor.
Kısacası...
Hüseyin Aygün’ün söylediklerine tek kelimeyle olsun itirazda bulunmuyorlar.
Peki ya ne diyorlar?
Söyledikleri şu:
“Hüseyin Aygün sussun... Hüseyin Aygün susturulsun...”
Oysa isyancı CHP’lilerin önünde iki yol var:
Ya “Hüseyin Aygün’ün söyledikleri bir kuru yalandan ibaret” diyecekler.
Ya da söylenenlere “el mecbur” katlanacaklar.
Başka bir seçenek yok.
Çünkü...
“Sussun” ya da “susturulsun” şeklindeki “gerici seçenek”, yeryüzünde epey bir zamandan beri kullanışlı olmaktan çıktı.

Yazarın Tüm Yazıları